G.Afrika dersi

Siyahlar çalışıyor. Beyazlar organize ederek yiyorlar. Ama herşeye rağmen siyahların suratları inanılmaz mutlu. Mahkemelik mi oldunuz? Duruşma evraklarınız tamamlanınca başlıyor. Bir kaç gün içinde sonuçlanıyor. Aylarca git gel yok.

YILLARDIR hep Güney Afrika'yı görmek istedim. Ve bu idealimi geçen hafta gerçekleştirdim. Hatta, iki ay önce bu ülkeyle ilgili bir fıkra da duymuş ve çok gülmüştüm. Çok gülmüştüm, aktarayım:

Uçak Johannesburg'a inişe geçiyor. Kaptan yolculara bir ‘Hoşgeldiniz’ konuşması yapıyor. Oraların yaz mevsimine girdiğinden, sıcaklığın 30 derece olduğundan, doğanın vahşiliğinden, bu kadar sıcaklığa rağmen deniz suyu ısısının 10 derece olduğundan bahsediyor. Sonra ekliyor. Sayın yolcular, bu ülkede çok dikkat etmeniz gereken bir şeyden bahsedeceğim. Nüfusun yüzde 80'i AIDS'lidir yüzde 20'si de veremli... Aman dikkat! O sırada yaşlı bir erkek yolcu, hafif uykulu, AIDS lafını duyunca kendine geliyor. Ve yanındaki gence soruyor. Ne dedi pilot, ne dedi? Genç çok sakin, kestirmeden yanıtlıyor. Önemli değil abi, öksüreni halledeceksin...

Fıkra gerçek!

Gidip görünce anladım ki, duyduğum bu fıkra gerçek. 35 milyon zenci nüfusun 15-20 yıl sonra bu hastalık nedeniyle eriyeceğini söylüyorlar. Beyazlarla zencilerin bu kadar kesin sınırlarla ayrıldığı başka bir ülke yok. Siyahlar çalışıyor. Beyazlar organize ederek yiyorlar. Ama herşeye rağmen siyahların suratları inanılmaz mutlu. Bırak müziği, tencereye vursan dans ediyorlar.

Kışın, yani onlarda Haziran-Temmuz-Ağustos, ısı geceleri 2-3 dereceye düşüyor. Gündüzleri ise 15-20... Bir iki katlı villa tipi evlerde ısıtma sistemi yok. Şömine var, akşamları karşısına geçip battaniyelere sarınıp ısınıyorlar. Şu andaki battaniye sektörü Türkler'in elinde.

Yaralı bırakma!

Adalet sistemleri de çok kestirme. Eğer, villanızda otururken elinde bıçak olan bir siyah adam evi soymak için bahçeye atlarsa, silahını çekip vuruyorsun. Ama buradaki en önemli nokta, adamı yaralı bırakmayacaksın ki konuşmasın. Kesin çözüm öldürmekte. Çünkü yaralı adam, yarın öbürgün mahkemeye gelip ifade verirken, hakim elindeki bıçağı sorarsa ‘‘Canım elma yemek istedi, bi tane koparıp soyarak yiyecektim’’ diyerek kurtarıyor paçayı. Ama öldü mü, hakim ‘‘Elinde bıçakla elin evine neden girdi? Öldürmekte haklısın’’ diyerek beraati veriyor.

İşin başka bir ilginç yönü, adamı vurduktan sonra karakola telefon açıyorsunuz. Polis geliyor. Zabıt tutuyor. Sizi karakola çağırıyor. Kefaletinizi ödeyerek mahkemeye kadar serbest kalıyorsunuz. Tüm evraklar hazırlanınca, sizi duruşmaya çağırıyorlar. Duruşma başlıyor. O gün bitmedi mi, ertesi sabaha kalıyorsunuz. Yani, duruşma bitene kadar 2 gün, 3 gün, 4 gün mahkeme başlıyorsa bitiyor. Hani kalkan uçak misali. Yani 3 ay sonra bir mahkeme, 3 ay sonra bi daha, 8 ay sonra bi daha değil.

Erkekler hep aynı...

Şanslıydık, safariye çıktık. Leopar hariç, hepsini gördük. Özellikle aslanı. Arabayla 5 metreye kadar yaklaştık. Muhteşem bir yaratık. Yanında iki dişiyle geziyordu. Erkek her yerde erkek. O yatıyor, dişiler nöbet bekliyordu. Mihmandarımızın anlattığına göre, kaplanın, aslanın en sevdiği yemek zebraymış. Onu çok lezzetli yerlermiş. Karşıdan zebraları da gördüm. Hakikaten çok zarif ve iştah açıcı vücutları var.

Hayvanlar aleminin de erkekleri aynı. Fillerde bile, çoluk çocuk bayanlar bir geziyor. Erkek ayrı.

Otellerin etrafı 24 saat elektrik verilen çift sıra tellerle çevrili. Bulunduğunuz yerlerden ormanın içine veya nehirlere dürbünle baktığınızda timsah ve binlerce rengarenk kuş dahil, bütün hayvanları izleyebiliyorsunuz. Çok keyif veren, ama ürkütücü bir görüntüsü var. Yanlışlıkla bir girsen bizim hakemlerden kötü olursun. Paramparça yaparlar.

İdeallere ne oldu?

ŞU
anda Türkiye Süper Ligi'nde görev yapan 31 hakem, maç başına 600 milyon, 4 büyüklerin kendi aralarında oynadıkları maçlarda müsabaka başına 1 milyar 200 milyon, 4. hakem olarak görev yaparlarsa 300'er milyon alıyorlar. Muntazam antrenmanlara çıktıklarında ayrıca aylık 250 milyon sabit gelirleri var. Her gittikleri maçlarda da -ki ortalama iki gün seyahat süresince- 175 milyon harcırah alıyorlar. Seyahatlerdeki uçak masrafları evsahibi kulüpten tahsil ediliyor. Bir tek otel parası veriyorlar. O da her yerde yüzde 50 indirimli. Kendi çalıştığınız işlerden ne kadar aylık alıyorsunuz. Ufak bir hatayla, aldığınızda o ufak aylık ücrete rağmen amiriniz sizin sicilinizle oynamıyor mu? Tenkit etmiyor mu?

Ey hakem camiası! Hani idealleriniz vardı. Siz bu işi para için yapmıyordunuz. 5 sene önce tenkit edildiğiniz zaman sarıldığınız can simidi cümleler bunlardı. Şimdi aynı cümlelerle kendinizi taca attınız.

Vahap Beyaz örneği...

Metin Tokat, Orhan Erdemir
ve Erol Ersoy'a sesleniyorum. Sizin yerinizde olsaydım 1 saniye durmaz, bu yapılanlardan sonra hakemlikten ayrılırdım. Çünkü o zaman idol olurdunuz. Kuvvetli kalırdınız. 4-5 sene sonra yönetici olarak sahneye çıktığınız zaman, ses getirirdiniz. Şimdi fıssladınız! Aynı, geçmişteki Vahap Beyaz örneği gibi... Beyaz şimdi ne yapıyor. İkinci Lig'de gözlemcilik. Niye? FIFA kokartı elinden alındıktan sonra hakemliğe devam etti. Yani sizler gibi. Dolayısıyla gözlemcilik imtihanına girdi. İkinci liglerde sürünüyor. Eğer FIFA hakeme işi bıraksaydı, şimdi otomatik olarak Süper Lig'de gözlemciydi.

Merak ediyorum. Bu devam kararı alan hakemlere, MHK acaba hangi maçlarda görev verecek? Şu çok net gözüküyor. Bu arkadaşlar artık para için hakemlik yapacaklar. O zaman zaten hakemlik yaşını bırakma barajına gelen hakem arkadaşlara verilecek çok riskli maçlara, ben ve kamuoyu biraz daha dikkatli bakacağız!!!

Haklı

İLHAN
Mansız beyefendi çok sinirliymiş. Haksızlığa tahammül edemiyormuş. Çocuk haklı. Koskoca Beşiktaş'ta oynuyor. İlhan'ı Samsun'da seyrettim. Kuşadasıspor'da da o zaman neden hak aramıyordu? Bu konuda İlhan'ı kesinlikle haklı buluyorum! Çünkü İlhan gibilerini bu hale getiren kurum hakem camiasıdır. Sakın İlhan'ı değiştirmeye uğraşmayın. Başarılı olamazsınız. Eyyamcı, görmeyen, duymayan hakem kafalarını değiştiremediğiniz müddetçe, bu sahneleri biz hep seyredeceğiz. Hakemlerimiz hakem olsa, İlhan ve benzerlerinin, atıldıkları maçlardan alacakları cezalar nedeniyle, kulüpleri onların sözleşmelerini 1 yıl para vermeden uzatma şansı yakalar.

TAYİNLER...

PİLOT tayiniyle hakem tayinleri aynı işler. Eğer kabiliyetli genç bir hakemi kazanmak için önemli ve hayati bir maça atama yaparsan, yardımcılarını bu gençten daha yaşlı ve tecrübeli isimlerden seçmeye mecbursunuz. Hem hakemi rahatlatırsınız, hem de ona güvence verirsiniz.

Uçakta 100 kişi var -mürettebat hariç- yani önemli bir maça değil, hayati bir maça tayin yapıyorsunuz. Pilotlardan birinin yaşı 33, diğerinin 34. Sizce mantıklı mı? Bence değil. Nasıl tombaladan çeker gibi hakem veremezseniz, pilot da veremezsiniz. Bu gençlerden biri de maalesef çok sevdiğimiz Kemal Ulusu ağabeyimizin oğlu idi. Allah hepsine gani gani rahmet eylesin.

Arabesk mantık

Ayhan'ı Beşiktaş oynatamadı. Geldi G.Saray'a, belki de takımın en iyisi. Sakatlığı olmadığı zaman tabi ki... Revivo Fener'de biraz oynadı, bir bir buçuk senedir yok. Neden? Yöneticinin bahanesi hazır: Özel hayatı iyi değil. Bunun suçu kimde? Tabi ki siz yöneticilerde. Kulüpte doğru organizasyon yapamamışsın. İyi oynayan futbolcuyu kaybetmişsin. Şimdi de G.Saray'a gider diye korkuyorsun. Gitsin. Sirkülasyon olsun. Ama hep korkun var; ya orada iyi oynarsa. Niye? Çünkü o zaman senin basiretsizliğin meydana çıkacak. Tam arabesk bir düz mantık.
Yazarın Tüm Yazıları