Uykuya da, kalbe de, sekse de faydalı çikolata

Hoş bir sofrada iyi ve güzel dostlarla birlikte olmak benim de keyif aldığım bir şey.

Ne var ki bu keyfi son yıllarda eskisi kadar tekrarlayabildiğimi söyleyemem. Çünkü beni yemek yerken gören herkes doğal olarak, ne yiyip içtiğimi merak ediyor. Meraklılar lezzetli ve çoğu zaman da yasak saydığımız şeyleri seçtiğimi görünce şaşırıp kalıyor. Dost davetlerinde de durum değişmiyor. Konuklar önce şöyle bir çekiniyor, tabağımı süzüyor ancak seçimlerimi görünce rahat bir nefes alıyorlar.

Bu hafta katıldığım bir yaz akşamı davetinde yine aynı durumla karşılaştım ve yine kırmızı ışıkta geçtim! Ev sahibimiz Zeynel Erdem Bey’in hazırlattığı mükemmel Mardin sofrasında yok yoktu. Ben tercihimi çiğ köfte, Mardin metfunesi ve zeytinyağlılardan yana kullandım. Mardin metfunesini size de tavsiye ederim. Bu bir güveç yemeği ve tam bir likopen deposu! Ben bu kadar lezzetli bir “güveç” yemedim. Ev sahibi Emine Erdem Hanım’ın ellerine sağlık.

Misafirlerden biri Pelit Pastanelerinin sahibi Selahattin Bey olunca ilerleyen saatlerde konu pasta, börek, çörek derken, çikolataya kadar uzandı. Pelit’in bitter çikolataları gerçekten harikaydı. İçinizden bazılarının “hocam o saatte de çikolata yenir mi?” diye soracağını biliyorum. Bence masadaki bir konuğun sorduğu şu soru aklınızdan geçen sorudan daha da önemliydi: “Madem ki yatmadan önce aldığımız kaloriler zararlı neden beş yıldızlı otellerde başucumuza küçük bir çikolata paketini ısrarla koyarlar?” Sorunun cevabını merak ediyorsanız yazının çikolata-sağlık bölümünü dikkatle okumanızda fayda var.

ÇİKOLATA-SAĞLIK

Çikolata da mı aklanıyor?


Çikolatanın sakinleştirdiği ve iyi bir uykuya destek olduğu biliniyor ama yeni araştırmalar otel yöneticilerinin müşterilerine farkına varmadıkları başka bir konuda da yardım oldukları anlaşılıyor: Güvenilir birçok çalışma çikolatanın nitrik oksit üretimini ciddi miktarlarda arttırdığını gösteriyor. Kanınızda fazla miktarda nitrik oksit dolaşması demek, daha çok cinsel güç anlamına da gelebiliyor.

Nitrik oksit son zamanlarda önemi gittikçe belirginleşen bir molekül. Tam bir damar dostu. Damar iç yüzeyini koruyor, damar içi basıncı düşürüyor. Bu nedenle damar bütünlüğünü güvence altında tutuyor. Aynı molekül mükemmel bir damar genişletici görev de üstleniyor. Bu etkisi özellikle cinsel organları besleyen damarlarda daha belirgin. Viagra ve benzerlerinin (Cialis, Levitra) sertleşme sağlayıcı güçlerini damar duvarındaki nitrik oksit miktarını arttırmaktan aldıkları hatırlanırsa “çikolata-nitrik oksit-cinsel güç” bağlantısı daha kolay anlaşılıyor. Hatta bazılarına göre “bitter çikolata=Viagra” gibi bir durum bile söz konusu olabilir.
Çikolatadaki nitrik oksidin yalnız damar bütünlüğünü değil, kan basıncını dengelemede ve kanserden korunmada da önemli yararları var. Özellikle %80’in üzerinde saf olan çikolatalar (bitter, yani siyah çikolatalar) çok güçlü birer flavanoid-polifenol deposu. Bu polifenoller bedenin antioksidan gücünü arttırıyor.

Yalnız küçük bir sorun var. Çikolatanın kalorisi yüksek. Hele bir de içine tam yağlı süt, bitkisel yağlar, fındık, fıstık, ceviz ve benzeri kalori arttırıcılar eklendiğinde sorun daha da önemli hale gelebiliyor.
Kısacası çikolata cephesinde de önemli gelişmeler var. Yakın bir tarihte yumurta ve çay gibi çikolatanın da aklandığını görürseniz sakın şaşırmayın.

ZARARLI BESİNLER

En tehlikeli beş besin hangisi?

Böyle bir sıralama herkese göre değişebilir ama benim ilk beşlik listeme girenler şunlar: Rafine şeker, işlenmiş karbonhidratlar (özellikle un ve nişasta içerenler), fast food besinler, trans yağdan zengin yiyecekler ve tuz. Eğer bedeninizi yaşlanma sürecinden ve hastalıklardan daha iyi korumak istiyorsanız sadece ne yiyeceğinize değil, neleri yemeyeceğinize ya da az yiyeceğinize de dikkat etmek zorundasınız. Rafine şekerin kırışıklıktan kalp damar hastalığına, kilo probleminden stres ve depresyona kadar pek çok sorunun tetikleyicisi olduğu biliniyor. Un ve nişasta zengini işlenmiş karbonhidratların, beyaz pirinç, pasta, çörek, kurabiye, börek ve benzeri yiyeceklerin, bisküvi, kraker, grissini, cips, browni, kek gibi besinlerin de şeker hastalığından kalp hastalığına pek çok sağlık sorunu için birer kırmızı mumlu davetiye haline gelebildiği artık çok iyi biliniyor. Fast food besinlerin ne gibi zararları olabileceğinin hala farkında değilseniz Super Size Me filmini tekrardan izlemenizi tavsiye ederim. Tuz abartıldığında en az şeker kadar tehlikeli olabilen bir yiyecek. Trans yağ asitlerinin ise kanser ve damar sertliği gibi pek çok problemi tetiklediğini sağır sultan bile duydu.

EGZERSİZ

Denizde veya havuzda yapılacak yüzme dışında egzersiz var mı?


Uzmanların söylediğine bakılırsa, egzersiz yaparak geçirdiğiniz her saat ömrünüze yaklaşık iki saat ekliyor. Denizde, havuzda yapılabilecek en iyi egzersizlerin başında yüzme geliyor ama faydalanabileceğiniz başka egzersizler de var. Aqua-jogging veya aqua-robique diye tanımlanan bu egzersizler suda yapılan yürüme ve benzeri hareketleri içeriyor. Suyun içinde yapacağınız jogging çalışmaları kalp ve dolaşım sisteminizi geliştiriyor, aerobik kapasitenizi arttırıyor. Dizlere yüklenilmeden yapılabildiği için yaşlıların, kiloluların ve romatizmalıların bile kolayca uygulayabileceği bu egzersizlerde yaralanma riski de yok denecek kadar az. Sadece kulaç atarak yüzdüğünüzde bir dakikada 6, saatte 180-200 kalori harcarsınız. Aqua-jogging yaptığınızda bu rakam neredeyse iki katına çıkabiliyor.

BESLENME

Yeşil çay mı, siyah çay mı?


Sağlığınız için ikisi de faydalı içecekler ama yeşil çayın antioksidan gücü siyah çaydan birazcık daha fazla. Bir bardak yeşil çay yerine iki bardak siyah içerseniz antioksidan gücü eşitleyebiliyorsunuz. Ama küçük bir sorun var. Siyah çay yeşil çaya oranla daha fazla kafein içeriyor. Fazlası uykunuzu kaçırabilir, çarpıntı yapabilir. 19. Yüzyıl’da yaşamış bir İngiliz Başbakanı (William Gladstone) “çay sizi üşüdüğünüzde ısıtır, ateş bastığında serinletir, sıkıldığınızda keyif verir, gerildiğinizde yatıştırır” demiş. Son yirmi yılda çayın bundan çok daha fazlası olduğu anlaşıldı. Vücudunuzdaki antioksidan seviyesini arttırmanın en kolay ve ucuz yollarından birinin içecek tercihlerinizi çaydan yana kullanmanız gibi görünüyor. Çaydan sağlayacağınız antioksidan yararı arttırmak istiyorsanız çayınızı uzun süre kaynamış suyla değil, yeni kaynamış suyla demleyin. Ve demleme sürecini 3-5 dakikanın altında tutmayın. Eğer poşet çay kullanıyorsanız poşeti iyice sıkın. Bu basit önlemler çaydan elde edeceğiniz antioksidan flavanoidleri iki katına çıkarır.

GÜNEŞ VE SAĞLIK

Güneş faydalı mı, zararlı mı?


Böyle bir soruyu “ikisi de doğru” diye yanıtlamak doğru olur! Güneş tıpkı kolesterol konusunda olduğu gibi “makul ölçülerde faydalanıldığında” cildinizin ihtiyaç duyduğunuz D vitaminini üretmesini sağlıyor. D vitamini ise sadece kemik ve dişler için lazım olan bir madde değil. Yeteri kadar D vitaminine sahip değilseniz sağlık riskleriniz şeker hastalığından kansere, kemik erimesinden kalp damar hastalığına kadar pek çok alanda artıyor. Ne var ki güneşte geçirdiğiniz zamanı abartırsanız özellikle cildiniz ve sonra da bedeniniz, beklediğinizden daha hızlı yaşlanıyor. Güneşle bedeninize ulaşan ültraviyole ışınları ciltte oluşturduğu serbest radikallerle cilt yanıklarından cilt kanserlerine, lekelerden kırışıklıklara kadar pek çok soruna davetiye çıkarıyor. Bağışıklık sistemine zarar verebiliyor, lupus gibi bazı hastalıkları bile tetikleyebileceği biliniyor. Kaşıntılı, döküntülü alerjik tepkilere de yol açıyor.
Yazarın Tüm Yazıları