11 Eylül, 10, 9, 8 Eylül

YİNE aynı teraneler, aynı dolduruşa getirmeler tedavüle sokuluyor.Neymiş, 12 Eylül’ün hesabı sorulacakmış.

Yani niyetleri Evren Paşa’yı bu yaşında hapse attırmak.

Sayın Başbakan, lütfen bu dolduruşlara gelmeyin.

Hadi bugünün gençlerini bir yana bırakıyorum.

O günleri yaşamadılar ve "askeri darbenin" her türlüsüne karşı olmak onların hakkı ve görevi.

Ama 12 Eylül’ü yaşamış, daha da önemlisi bu topluma yaşatmış siyasetçilerin bugün "hesap sormayı" ağızlarına bile almaması gerekir.

Siz 12 Eylül’ün hesabını sormaya kalkarsanız, ben de çıkar derim ki:

"Siz önce 11 Eylül’ün hesabını verin."

Benim sevgili arkadaşım Bedrettin Cömert’in Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nün önünde katledilmesinin hesabını verin.

Cavit Orhan Tütengil’in, Gün Sazak’ın öldürülmesinin hesabını verin.

Önce 11 Eylül’ün kan bilançosunu ibra edin.

* * *

Ne miydi o günün bilançosu?

Tıpkı, 10 Eylül, 9, 8 Eylül, tıpkı yılın bütün öteki günleri gibiydi.

Ortalama 15-20 can...

30 yıl sonra 12 Eylül’ün hesabı sorulacakmış.

Kimden soracaksınız?

Her akşam, "Oğlum bugün de öldürülmedi" diye Allahına dua eden rahmetli babamdan mı?

12 Eylül sabahı İzmir’de evimizde boynuma sarılıp, "Oğlum hayatın kurtuldu ya, gerisini boş ver" diyen babamdan.

Yani, bazı askerlere "postal kafalı" diyecek kadar Demokrat Partili, Menderesçi babamdan.

Üç gün önce, matbaası Dev Yol’un zırtapoz militanları tarafından tehdit edilmiş, ondan bir hafta önce "ülkücüler" gelip, tehditle para istemiş.

Sonra evine gidip, akşam haberlerinde, öğretim üyesi oğlu öldürüldü mü diye korkuyla beklemiş.

* * *

Deniz Bey,
samimiyetinizden hiç şüphem yok.

Zincirbozan’da ben yatmadım.

Ama elinizi vicdanınıza koyun.

O günlerde CHP Genel Merkezi önünden kaç partilinin cenazesini birlikte kaldırdığımızı unuttunuz mu?

Rahmetli Ecevit’in, Nevşehir’de, il başkanının cenazesini omuzlarken, damlardan açılan ateş ve o anın fotoğrafı hafızanızdan silinebildi mi?

Biliyorum, bana o klasik sözleri tekrarlayacaksınız.

"Bunu önlemek için askeri darbe mi lazımdı?"

Elbette lazım değildi.

Elbette sivillerin önlemesi lazımdı.

İyi de önleyebildiniz mi?

O kanlı günlerde bir araya gelip, "ortak bir deklarasyon" yayınlayabildiniz mi?

Hadi ondan da vazgeçtim.

Bu ülkede devleti temsil edecek bir cumhurbaşkanını seçebildiniz mi?

Siz cumhurbaşkanı seçemezken, onun oturacağı Köşk’ün önünde, bu ülkenin gözbebeği aydınlar katlediliyordu.

* * *

Aradan 30 yıl geçmiş şimdi bilanço çıkıyor.

"Evren Paşa kötü darbeci, memleketi kan deryasına çevirmiş siviller iyi demokrat..."

Şu son 30 yılda kim bilir kaç defa bu yazıyı yazdım.

Her defasında, aynı taarruza uğradım.

Ama kimse çıkıp da, bana sivillerin attığı bir adımı, uzattığı bir eli anlatamadı.

Ben bunları rahatlıkla itiraf edecek kadar arkadaş acısı, ecel korkusu yaşadım.

O yüzden içimden bir gün bile Evren Paşa’ya küfretmek gelmedi.

Açık açık söylüyorum.

"Hayatımı ona ve arkadaşlarına borçluyum."

Aynı duyguya sahip yüzlerce solcu, bir o kadar ülkücü, MHP’li aydın tanıyorum.

Evet biliyorum, askeri dönemde başka hayatlar da gitti.

Çok üzüldüm, kahroldum.

Ama 12 Eylül’ün hesabını soracak olanlar, çıkıp önce 11 Eylül’ün hesabını mertçe, dobra dobra vermelidirler.

Bedrettin Cömert’in, Bahçelievler’de hunharca katledilen 7 TİP’li delikanlının, binlerce solcu gencin, ülkücü gencin, aydının hesabını vermelidirler.

O hesap ortada durdukça, bu ülkenin sivilleri sorumluluklarını yüklenmedikçe, istediğiniz kadar demokrat geçinin, istediğiniz kadar liberalim deyin.

Siz 12 Eylül’ü mahkûm edebilirsiniz, ama en azından o dönemi yaşayan insanların, anne ve babaların vicdanında Evren Paşa’yı mahkûm edemezsiniz.
Yazarın Tüm Yazıları