Adalara giden vergi ödesin

İstanbul’un yanı başında inci gibi dizilen şu beş ada (Kınalı, Burgaz, Heybeli, Büyükada, Sedef) herhangi bir büyük dünya şehrinde olsa göz kamaştıran bir güzellikte olurdu.

Bambaşka bir hale dönüşürdü...
Bizde ise el üstünde tutmamız gereken Adalar ne yazık ki hiçbir zaman hak ettiği itibarı görmüyor.
29 Mart’ta AKP’den CHP’ye geçen Adalar, borç içinde yüzen, imkanları kısıtlı, yatırım yapamayacak bir durumda...
Bu yüzden buraya hükümet, devlet kanadından gelecek bir Özal vizyonu şart.
Ancak Adalar, AKP’liyken bunu yapmayan AKP iktidarı, CHP’liyken yapar mı? Hiç umudum yok...
Olsun, ben yine de yazacağım.
Adalar’ın nüfusu bugün 17-18 bin civarında.
Yazın tatilcilerle birlikte bu nüfus özellikle hafta sonlarında ikiye katlanıyor.
Fazladan gelen 10-15 bin kişinin Adalar’a yükünü düşünün...
Bıraktığı çöpler, yarattığı çevre ve deniz kirliliği.
Sonra herkes evlerine dönüyor, Ada’yı kendi sorunlarıyla baş başa bırakarak.
Hafta sonu Heybeli’nin arkasında adanın en büyük koyu Çam Limanı’nda açılmış yeni bir tesis gördüm.
Adını bilmiyorum, uzaktan son derece şık gözüküyordu.
Piknikçi kültürünün hegemonyası altındaki adada ne kadar şansı var bilemiyorum.
Vapurda darbuka çalınarak gidilen, yaprak dolmalarla piknik yapılan bir anlayıştan kurtarmak gerekiyor buraları.
Onlar da olsun ama tek anlayış bu olduğu zaman yıllardır adalara hakim olan zevksizliği değiştirme şansımız hiç yok.
Bu yüzden adalara ek gelir yaratmak gerekiyor.
Bugün şehir hatları vapuruna 3 lira veren (Akbil’le 2,5 lira) herkes Adalar’a gidebilir.
Her bireyin adaya verdiği zarar ise 3 liradan fazla.
Bunun ekstra bir bedeli olması gerekmiyor mu?..
Vapur fiyatı 5-6 lira olsa gidilmeyecek mi adalara?..
Aradaki 2-3 lirayı ada vergisi olarak ödesin herkes, bu gelirle de belediye bambaşka bir adalar çehresi yaratsın bize...
Sadece vapurla değil, deniz taksiyle gelen de özel teknesiyle gelen de 3-5 liradan fazla vergi ödesin.
Son derece lüks tekneler de gördüm hafta sonu Adalar çevresinde, 6 kişi aynı sandala binmiş erkek grupları da...
Adalar bu yükü tek başına çekemez.
şehrin gözbebeği olması için hepimizin Adalar’a borcu var.

İkoncan sıkıntısı

ıkoncan mevzusu fena şekilde kabak tadı vermeye başladı.
Eda Taşpınar ve Deniz Berdan ikilisi giyim kuşamları nedeniyle her gün gazetelerde.
Gazeteler, haber yaptıkça onlar daha da ilginçleşti...
Onlar ilginçleştikçe gazeteler daha çok haber yaptı...
Bu kısır döngünün vardığı nokta neresi olacak merak ediyorum.
Ben ki bu tür şeylere en son itiraz edenlerdenim.
ıkoncanlara hayatımızı güzelleştiren unsurlar, sayfaları renklendiren isimler olarak bakarım ama bana bile fenalık geldiyse bu işten varın okurun halini siz düşünün...

2010 korsana son!

ıstanbul polisi, korsanla mücadeleye hız verdi.
Geçen ay peş peşe yapılan korsan CD ve kitap operasyonundan sonra, korsanın merkezi Tahtakale’ye dün sabaha karşı büyük bir operasyon düzenlendi.
Bu işi yönlendirenler, korsana yön verenler şu anda gözaltında ve sorguları sürüyor.
Polisin bu kararlı tutumunun hedefi belli; 2010’da Kültür Başkenti olacak ıstanbul’da korsanın kökünü kazımak.
Bu işin miladı 2010 olmalı.
Sokaklarında korsan kitapların, CD’lerin satıldığı bir şehir Avrupa’nın Kültür Başkenti olamaz.
Bu kararlı tutum şimdilik sadece poliste var.
Her fırsatta ağlaşıp duran sanatçılar, polisin tüm çağrısına rağmen bu işe destek vermiyorlar.
Korsan CD’yle ilgili yapılan toplantıya sadece şafak Sezer gitmişti.
Korsan kitap operasyonuna desteği ise sadece Elif şafak ve Tuna Kiremitçi verdi.
Ancak bu iş sadece polisin ve bir-iki sanatçı-yazarın omuzlarına bırakılmayacak kadar önemli. Topyekûn bir mücadele şart.
Gelin bu işe bir milat, bir de slogan koyalım. “2010 korsana son” diyelim...
ıstanbul’u Avrupa’ya yakışır bir kültür başkenti yapmakla kalmayalım, sonrasında da korsanın olmadığı bir şehre dönüşsün burası...
ıstanbul polisi bu işteki kararlığını gösterdi ve öğrendiğim kadarıyla göz açtırmamaya da devam edecek...
şimdi sıra bizde; gazetecilerde, sanatçılarda, yazarlarda, toplumun önde gelenlerinde...
Bu işi bir kampanyaya dönüştürmenin tam zamanı çünkü korsanı bitirmeye hiç bu kadar çok yaklaşmamıştık.
Yazarın Tüm Yazıları