Tophane’de nargile içmek niyet Margaux’da kaburga yemek kısmet

Canan'a kalsa Tophane'ye nargile içmeye gideceğiz. Hani yaz olsa, püfür püfür ağaçların altında otursak neyse de bu zemheri ayında Tophane'de işimiz ne? ‘‘Canan’’ dedim ‘‘Sen sigara bile içmezsin.

Tamam Ergün nargile seviyor ama ben ne yazacağım? Tömbeki çeşitlerini mi? Şöyle yemek yiyebileceğimiz bir yer bulsan’’ dememle, ‘‘O zaman Margo'ya gidelim’’ cevabını almam bir oldu. Duraksadım. Habire Tophane civarında bir Margo düşünüyorum, düşünüyorum. Margo? Margot olmasın? Margaux mu acaba derken anladım: Söz ettiği yer Ritz Oteli'nin altında yeni açılan şu meşhur lokanta. Şimdi başka biri bu hızla Tophane'den Taksim'e çıkıp nargileden kuşkonmaza konsa şaşkınlıktan dilim tutulur ama Canan Göknil bu. O, seksek oynarken şampanya içebilir. Yakışır da. Hazır İstanbul il sınırları içinde bir yer önermiş, Ergün'ün de itiraz edeceğini sanmam, ‘‘Tamam’’ dedim. İkiletmedim. Sıra Margaux'da yer ayırtmaya geldi. Her ne kadar şu aralar İstanbul'un en gözde lokantalarından biri de olsa üç kişilik bir masa bulacağımızdan eminim. Bulduk da. Ancak sorun şu ki içeride fotoğraf çekmek yasak. Tam vazgeçeceğim aklım başıma geldi. Ben kimlerle yemeğe çıkıyorum? Canan Göknil ve Ergün Gündüz'le. Peki Ergün ne iş yapar? Çizer. Bundan daha iyi bir iş bölümü olabilir mi? Canan gözleyecek, Ergün çizecek, ben yazacağım.


Kapıda güleryüzlü görevliler paltoları alıyor. Büyük bir mekána giriyorsunuz. Sağ taraf bar ve oturma alanı, sol taraf yemek bölümü olarak düzenlenmiş. Bar kısmında adı üstünde upuzun bir bar, turuncu kadife perdeler, siyah deri kanapeler, beş kollu gümüş şamdanlar, varak koltuklar var. Renkli kristal avizeler asılmış, yerler mozaik.

Yemek bölümünde kocaman siyah bir piyano, beyaz örtülü masalar, incecik cam vazolarda kan kırmızı güller, duvarlarda Leonardo'nun Mona Lisa dahil çeşitli resimlerinin baskıları var. (Bkz. Ergün'ün çizimi)

Canan'a bakılırsa tipik bir ‘‘Ben yaptım oldu’’ dekorasyonu. Bana kalırsa Philippe Starck'ın Paris'teki ünlü Hotel Costes'unun tıpkı basımı değilse de hayli benzeri.

Müşterilere gelince: Kadınlar genç, erkekler orta yaşlı. Birkaç istisna dışında kadınların hepsinin göbekleri açık, erkeklerin çoğu yakın gözlüğü kullanıyor.

Canan'a bakılırsa, ‘‘Bu moda böyle süregiderse yakın gelecekte çocuğa hasret kadınlar ordusu oluşacak.’’

Bana kalırsa, kadınlar çoluk çocuğa karışıp yerlerini başkalarına bırakacak.

Yemekler gelince bu konuda hepimiz hemfikiriz: Yemekler çok iyi. Mutfağı ünlü şef Mike Norman'ın yanında yetişen ve gene onun danışmanlığında Murat Bostancı yönetiyor.

Ben kendi payıma ıspanak çorbası, ardından Risotto üstünde kaburga yedim. Canan, keçi peynirli salata ve T.Bone Steak. Ergün ılık dana carpaccio tabağıyla oyalandı. Sevmediğinden değil. Çizmekten yemeğe vakti kalmadığından. Hepsi çok, çok iyiydi.

Margaux'nun logosunda kırmızı bir gül var. Margaux adıyla gülün bir ilintisi var mı diye araştırdım: Margaux Fransa'nın en iyi şaraplarından üretildiği yörenin adı. İsmin Marga'dan yani kilden türediği düşünülüyor. Bu işin bilinen yanı. Bir de efsaneler var: M.S. 4. yüzyılda bu topraklarda Latin kökenli şair Marajollia yaşamış. Doğa üstüne şiirler yazarmış. Belki de bir şiirinde ‘‘Kil, şarap ve gül’’ demiştir kimbilir?


ERGÜN GÜNDÜZ

Ben çizerin zeki, komik ve yakışıklısını severim

Ergün Akademili. Resim bölümünden. Gırgır dergisinin efsanevi kadrosunda yer aldı. Hıbır'ın kurucularından. Sonra sırasıyla RR, Joker dergilerinde çizer ve yönetici olarak çalıştı. Floransa'da ve Fransa'nın Amien kentinde davetli olarak sergiler açtı. Şimdilerde İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde Dijital Medya dersleri veriyor ve Hayal adını verdiği stüdyosunda çizgi film, illüstrasyon, reklam, tasarım alanlarında grup çalışması yapıyor. Diğerlerinin yanı sıra Jacques Fernandez ile birlikte İstanbul üstüne hazırladıkları ‘‘Carnets D'Orient, İstanbul’’ adlı bir çizgi-anlatım kitabı var.Bütün bu saydıklarım, anlaşıldığı üzere onun C.V.'si. Örneğin www.bddumonde.com sitesine girdiğinizde daha ayrıntılı bilgilere de ulaşabilirsiniz. Ancak insana hemen ‘‘Ben çizerin zeki, komik ve yakışıklısını severim’’ dedirten şeyin ne olduğunu anlamanız için onu tanımanız gerekiyor.


CANAN GÖKNİL

O hizaya girmez

Şimdi lafa, ‘‘Floransa'da okuduktan sonra İstanbul Şehir Tiyatroları'nda kostüm tasarımcısı olarak işe başladı. Halen bu görevini sürdürmekte. Bunun dışında en ünlüsü ‘‘Sultans of the Dance’’ olmak üzere çeşitli gösterilerin kostümlerini hazırladı. Ayrıca sinema ve reklam sektöründe çalıştı. Hatta İstanbul'un kimi 5 yıldızlı otellerinin personel üniformaları bile onun imzasını taşır‘‘ diye başlamak var. Ama olmaz, bütün bunlar Canan'ı yeterince anlatmaz. Yeteneklidir ve işini iyi yapar. Burası yüzde yüz doğru. Ama bunların dışında, bence Canan'ı en iyi farklı sözcüğü tanımlar. O, farklıdır. Giyiminde, duruşunda, düşünme biçimi ve düşüncelerini hayata geçirme alanlarında bu farklılığı hemen görürsünüz. Sivri dille eleştirir. Aynı oranda da eleştiriye açıktır. Alınmaz. Yardımseverdir. Fedakárlıktan hoşlanmaz. Havai görünse de toprağa sağlam basar. Geniş bir çevrenin içinde yalnız yaşar. Ketumdur, vefalıdır. Ona istemediği, inanmadığı hiçbir şeyi yaptıramazsınız. Canan, hizaya girmez.

Onu hizaya sokmak isteyenleri, inanın önce çileden, sonra hizadan çıkarır.

CANAN'IN MUTFAĞINDAN BILDIRCIN DOLMASI

6 kişilik malzeme:

50 gr. dolmalık üzüm

50 gr. kuru incir

50 gr. dolmalık fıstık

75 gr. fındık

75 gr. tuzsuz badem

12 adet bıldırcın

1 yumurta sarısı

Zeytinyağı, tuz, karabiber, biberiye, defne birkaç diş sarımsak.

Bıldırcınlar temizlenir. Yürek ve ciğerleri 1 yumurta sarısı, biraz zeytinyağı, tuz karabiber ve verilen oranlardaki kuru yemişlerle birlikte robotun iri yanıyla çekilir. Elde edilen bulamaçla bıldırcınlar doldurulur. Yağlanmış bir tepsiye konduktan sonra her birinin üzrine fındık kadar tereyağı, birer defne yaprağı, biberiye, birkaç baş sarımsak konur. İnce şerit zeytinyağı gezdirilip önceden ısıtılmış fırında (8.C) 20 dakika pişirilir.
Yazarın Tüm Yazıları