Müslüman demokratlar

‘‘İslám Demokrasisi’’ kavramına, İslám'a göre bir demokrasi anlamını içerdiği ve İslám'a göre demokrasi olamayacağı için hep itiraz etmişimdir.

‘‘Demokratik İslám’’ kavramına da İslám'ın demokratiği, antidemokratiği olamayacağı; İslám bir siyasal kategori değil dinsel kategori olduğu için itiraz ederim.

‘‘İslám’’ sözcüğü kaldırılıp yerine bir başka dinin adını yazılsa da benim için hiçbir şey değişmez. ‘‘Hıristiyan Demokrasisi’’ de ‘‘Demokratik Hıristiyanlık’’ da olmaz.

*

Ama Avrupa'da Sosyal Demokrat partiler olduğu gibi, Hıristiyan Demokrat partiler de var. Ama parti adı bunlar, doktrin adı değiller. Parti adı olarak, Avrupa'daki uygulamalara bakacak olursak, ‘‘Hırıstiyan’’ sıfatı neredeyse ‘‘Muhafazakár’’ın eşanlamlısı.

Ayrıca, Almanya'daki Hıristiyan Demokrat Partisi (CDU) ile Hıristiyan Sosyal Partisi (CSU)'nin adlarının içinde bulunan ‘‘Hıristiyan’’ sıfatı Ortaçağ ile Rönesans arasında ve daha sonra Büyük Fransız Devrimi'nin ardından reform geçirmiş, görünürde bütün siyasal iddialarından vazgeçmiş bir hıristiyanlık.

*

Bu nedenle herhangi bir ‘‘Müslüman Demokrat’’ partiyi ya da hareketi tasavvur ederken ‘‘Din’’in Avrupa'da geçirdiği evrimi kesinlikle unutmamalıyız.

Nitekim, Hıristiyan Demokrat partiler ile Adalet ve Kalkınma Partisi arasında paralellik kuran Avrupa basını da AKP'nin varlığını bu bağlam içinde düşünüyor ve değerlendiriyor.

Bu değerlendirme ne anlama geliyor? ‘‘İslám'ın dünyasal ve siyasal iddialarından (Şeriat'ından) vazgeçmiş olan müslümanların kurduğu bir demokrat parti; İslám'ı kamusal alana aktarmamaya dikkat gösteren parti’’ anlamına geliyor.

Bu nedenle kavram ile kavramın içerik ve hedefleri arasındaki ilintileri yitirmeden düşünmek zorundayız.

*

İspanyol El Pais gazetesine verdiği demeçte AKP lideri Tayyip Erdoğan şunları söylüyor:

‘‘Biz muhafazakár demokratız, tıpkı CDU gibi. Düşüncelerimiz, fikirlerimizi savunma yöntemimiz çok benziyor. Ayrıca geleneklerimize ve aile kavramına bakış açılarımız da büyük benzerlikler gösteriyor.’’

Bu cümleyi duyan bir Avrupalı, ilkin AKP'yi değil, CDU'yu düşünecektir. Avrupa'daki Hıristiyan Demokrat partilerin tüzüklerinde ve uygulamalarında hıristiyanlık bir devlet sistemi olarak değil bir etik değer olarak yer alır. Bu partiler adlarında yer alan ‘‘Hıristiyan’’ sıfatına karşın bir din partisi olarak kabul edilmezler. Örneğin, ‘‘Euro’’ öncesinde hiçbir CDU ya da CSU yöneticisi para birimi olarak ‘‘Hıristiyan markı’’ndan söz etmez; ‘‘Referansımız hıristiyanlıktır’’, ‘‘Demokrasi bizi amacımıza götüren trendir’’, ‘‘Egemenlik İsa'nındır’’ demez.

*

Milli Görüş'ün öteki partileri (Milli Nizam, Milli Selámet, Refah ve Fazilet) düzen partileri değildi, Saadet Partisi de düzen partisi değil.

‘‘Düzen Partisi’’ tanımlamasını marksist ve olumsuz anlamda kullanmıyorum. Devletin anayasasına ve yapısal düzenine karşı olmayan parti anlamında kullanıyorum.

Bu açıdan: Eğer Tayyip Erdoğan AKP'yi içtenlikle CSU'ya benzetiyorsa, artık, AKP'nin iktidardaki politikaları hakkında bir şeyler düşünebiliriz:

AKP de bir düzen partisidir. AKP'nin Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ilkeleriyle ve bu ilkelerin yer aldığı anayasa maddeleriyle hiçbir sorunu yoktur. AKP iktidar döneminde İmam-Hatip okul ve liselerini ve ‘‘Türban’’ı siyasi malzeme olarak kullanmayacaktır.

Acaba öyle mi? Göreceğiz.
Yazarın Tüm Yazıları