Seçim yapmadan bilinmesi gerekenler

YARIN seçim günü. Aslında bu, söylendiği ya da yazıldığı kadar basit bir ‘‘etkinlik’’ değil.. Her ne kadar daha seçim yapılmadan, yeni bir seçimden söz edilmeye başlansa da, bu seçim en az daha öncekiler kadar kritik...

Kısacası; seçmenler yarın sandığa giderek, Türkiye'nin geleceğini belirleyen bir seçim yapacaklar. Çıkacak sonuca göre ekonomik ve siyasi gidişat, herşeyden önemlisi de gençlerimiz ve çocuklarımızın geleceği belirlenecek.

Seçime gidilirken, bizce önemli olan hususlardan bazılarının altını çizmek istiyoruz.

Herşeyden önce bilinmesi gerekir ki; siyasi partiler size değişik şeyler söyleseler de iktidara gelecek hiçbir partinin IMF'yi gözardı etme lüksü yoktur. Türkiye ekonomisinin sağlıksız yapısını, ekonomik sistemin seçilen yolda gideceğini, küreselleşme olgusunun artık bütün ülkeleri yönlendirir hale geldiğini, bunun dışında kalmanın ‘‘fakir Afrika ülkesi’’ haline gelmekle eşanlamlı olduğunu, büyük ülke olabilmek için acil olarak küresel rolü güçlendirmek gerektiğini hemen herkes kabul ediyor. Bütün bunları kabul edip de ‘‘Biz IMF'yi göndereceğiz’’, ‘‘Biz IMF'yle iyi müzakere edeceğiz’’ türü kabadayıca sözleri duyun da inanmayın.

Türkiye iyi yönetilmediği, yıllarca hesapsız harcama yapıp hovardalık ettiği için IMF'ye mahkum oldu. Bu darboğazdan çıkış için uluslararası desteği ihtiyacı var ve bu destek için de IMF'nin kabul edeceği bir programı uygulamak zorunda. Yeniden IMF desteği istenmemesi için, IMF destekli mevcut programın 2-3 yıl daha sürdürülüp, kalıcı istikrarın sağlanması gerekiyor. Çocuklarınızın geleceğini düşünüyorsanız gerçeklere göre hareket edip samimi davrananlar ile aslında yapılması gerekenleri bilip de seçim öncesi ucuz kabadayılık yapanları birbirinden ayırın.

KAYNAKLARIMIZ SINIRLI

Yine aynı kapsamda, artık günlük dile giren, yüzde 6.5'luk faiz dışı fazla hedefi konusunda, değişik görüşler ileri süren partiler oldu. Bilinmesi gerekir ki; yüzde 6.5'luk faiz dışı fazla hedefi, ‘‘teknik’’ bir hedef. Yani, borçlu Türkiye'nin düze çıkabilmesi için bir müddet daha katlanması gereken bir rakam. Bunun içini elbette siyasiler dolduracak. Daha mı az vergi alırlar, memura daha az mı maaş verirler, onların tercihi. İşte yüzde 6.5'luk hedefi yakalamak için yaptıkları tercihleri anlatanlar ile bunun yerine bir rakama saldıranları birbirinden ayırın.

Türkiye'nin kaynakları, hamasi nutukların aksine, oldukça sınırlı. Sermaye eksikliği ortada. Türkiye ekonomisinin düze çıkabilmesi için yabancı sermayeye mutlaka ihtiyacı var. Yabancı sermayenin gelebilmesi için de ekonominin istikrar kazanması, enflasyonun düşmesi, siyasi yasakların kaldırılması, AB hedefinin görünen bir hedef haline gelmesi gibi unsurların, yerine gelmesi gerekiyor. Yabancı sermayeye ‘‘sömürge’’ diye bakan kendine güvensiz kişilerle, yabancı sermayenin iş ve istihdam demek olduğunu ve bunun için gerekenleri yapacağını söyleyenleri birbirinden ayırın...

Türkiye'nin AB ile bütünleşmeye ihtiyacı var. Aslında bu bütünleşmeye de değil, AB standartlarına ihtiyacı var. Bu standartlar Türkiye'nin çağdaş bir ülke olabilmesi için gereken standartlar. Maalesef Türkiye, kendi içdinamikleriyle, daha doğrusu kendi kendine, gereken dönüşümü sağlayamıyor. İlle de bir havuca ihtiyaç var ve AB üyeliği de bu konuda çok iyi bir havuç... İşte bu gerçeği gözardı edip Türkiye'nin içine kapanık fakir bir ülke olmasını isteyenler ile samimi olarak AB üyeliğinin gerektiğini söyleyip gerekenleri yapanlar arasında ayrım yapın...

Kısacası; Türkiye'nin yönünün ileri olması, siyasi ve ekonomik olarak Avrupa kriterlerini uygulamaya sokması gerekiyor. Bunun için artık siyasi kargaşa yaşanmaması, enflasyonun düşürülüp büyüme başlatılarak ekonomiye istikrar kazandırılması şart. Oylar gerçekci politikacılara gitmeli ki, düze çıkabilelim...
Yazarın Tüm Yazıları