Kürtçe yayın

GAZETELERDE Deniz Baykal’ın "Kürtçe TV yayınlarına karşı çıktığını" okuyunca Tanrı biliyor, "Tamam" dedik. "Baykal yine kendisinden beklenenin tam tersi bir laf etmiş."

Meğer günahını almışız. Daha doğrusu günah onun değil, gerçeğin yarısını yazıp öteki yarısını yazmamak gibi bir şöhreti olan basınımızınmış.

Baykal’ın CNN Türk’te yayınlanan bir programda söylediğini, bu kanalın web sitesinde bulduk. Anlaşılan uygulamayı eleştirmiş ama eleştirisi "esasa" yani "Kürtçe yayın yapılmasına" karşı değilmiş. Bu yayının "TRT" gibi "bir devlet kurumu" tarafından yapılmasına karşı çıkmış. İkisinin arasında çok fark var. Nitekim şöyle demiş:

"Devletin bir kurumunun bir etnik çabaya destek olması çok yanlış. Devlet anlayışımıza ters. Herkes kendi anadilinde yayın yapabilir. RTÜK düzeni vardır. Türkiye’nin yasaları içinde yayın yapar."

Kürtçe
yayının TRT’de başlatılması Baykal’ın dediği gibi "devletin etnik bir çabaya destek vermesi" anlamına mı gelir?

Yoksa o etnik kökenli gerçekleri görmek ve ihtiyacı, devletin temel değerlerini koruyarak karşılamak mı doğrudur?

İki tezin de güçlü bir şekilde savunulması mümkün.

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) görevlerini bihakkın yerine getirecek kadar donanımlı ve güçlü olsaydı, biz de Baykal’ın tezi doğrudur derdik. Ama gerçek şu ki RTÜK tüm yayınları etkin şekilde izleme olanağına sahip değil. O zaman ister istemez öteki tez güç kazanıyor.

Keza konu eğer "Kürtçe yazılmış bir dilekçenin işleme konulması" olsa, biz de karşı çıkarız. Aynı şekilde "Okullarda Kürtçe diliyle eğitim yapılması" veya "Kürtçe’nin de resmi okullarda öğretilmesi" isteklerine de karşıyız. Çünkü artık "bireysel haklar"dan değil, "Kürt bütünlüğünün hakları"ndan söz ediliyor demektir. Kaldı ki Türkiye’nin üniter yapısı buna izin vermez.

Ama Kürt kökenli insanlarımızın kendilerini ifade etmeleri önündeki engelleri kaldırmak tamamen başka bir şeydir. Bu zaten bireysel hak ve özgürlüklere dayalı demokrasinin gereğidir.

Örneğin Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, hapishanelerdeki insanların ziyaretçileriyle Türkçe’den başka dille konuşmasını yasaklayan kuralı kaldırma çalışması başlatmış. Doğru yapmış.

Gerçekten bu kadar saçma bir yasak olabilir mi? Kendi ailenizden isteyeceğiniz en basit bir şeyi, onun Türkçe karşılığını bilmediğiniz için isteyememenizin savunulur bir tarafı var mı?

Keza AKP İstanbul Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat’ın "seçimlerde Türkçe dışında bir dille (örneğin Kürtçe) propaganda yapılmasını yasaklayan yasa hükmünün de kaldırılmasını talep ettiği" bildiriliyor.

"Anadil, anamızın sütü kadar helaldir" diyen eski İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu gibi, Dengir Mir Mehmet Fırat da haklı... Eğer adayın karşısındaki kitle hangi dili anlıyorsa aday görüşlerini elbet dinleyicilerin bildiği dille anlatır. Aksi tam bir sağırlar diyaloğudur.

"Devlet" olma haysiyetine sahip "devlet"e düşen, insanları engellemek değil, özgür bırakmak ama gerekli önlemleri alarak o propagandada suç varsa gereğini yapmaktır. Bu, bu kadar basit.
Yazarın Tüm Yazıları