Kürt kimliği = Ana dil; Ana dil = Kürtçe…

Kürtler araştırması Radikal’in manşetlerini kaplarken, TESEV de “Kürt Sorunu’nun Çözümüne Dair bir Yol Haritası – Bölgeden Hükümete Öneriler” başlıklı raporunu dün açıkladı. Rapor TESEV damgası taşımakla birlikte, alt başlığından da anlaşılabileceği şekilde aslında çoğunlukla Güneydoğu’da yerleşik ve değişik siyasi eğilimler ve meslek çevrelerine ait çok sayıda Kürt şahsiyetle yapılan görüşmelerde ortaya çıkan “asgarî müşterek”in sunumu.

Haberin Devamı

TESEV Raporu’nun sunumunun ardından “yorum” konuşmasını ben yaptım ve Rapor’a ilişkin şöye bir genellemede bulundum: “Eğer Kürt Sorunu’na askeri yollar ve şiddet yolu dışında yani sivil siyaset zemini ve çerçevesinde bir çözüm bulunacak ise, işte budur”

Gerçek kanım bu yönde. Artık hiç kimsenin “Kürt Sorunu deyip duruyorsunuz, anladık. Çözüm öneriniz nedir?” diye sığınabileceği geçerli bir itirazdan artık söz edilemez. Kamusal bilgi alanına artık girmiş olan “Kürt patentli” çözüm önerileri TESEV Raporu sayesinde var.

Hükümetin, hatta Genelkurmay’ın ve bu arada siyasi partilerin ve milletvekillerinin, konuyla ilgili gözlemcilerin elinde bundan böyle bir “pusula” olduğunu söyleyebiliriz. Rapordan edinmemiş olanlar edinebilir, özellikle siyasi karar verici “çekmecesi”ne yerleştirebilir ve Kürt sorununu sivil siyaset yöntemiyle çözmeye gerçekten niyet ederse, çekmecesinden çıkartıp yararlanabilir.

Haberin Devamı

“Kürt Sorunu’nun Çözümüne Dair bir Yol Haritası” ile Radikal’da yayımlanan “Biz kimiz: Kürtler” araştırması birçok noktada örtüşüyor. Bunu da her ikisinin inandırıcılığına ve geçerliliğine ilişkin bir ölçü olarak kaydedebiliriz.

Benim açımdan –yorum konuşmamda da vurguladım- “Rapor”un en çarpıcı ve vakit geçirilmeden uygulamaya konulması gereken önerileri içeren bölümü “Yasal Reformlar” ve “Medeni ve Siyasi Haklar” alt bölümleri altında sözü edilen “dil hakları”na ilişkin olanı.

“Yasal reformların gerekli olduğu bir diğer alan ise, dil haklarıdır. Kürtçe ve Kürtçe ile diğer bazı dillerde radyo ve televizyon yayını yapılmasını öngören reformlar olumlu olmakla birlikte, Kürtlerin taleplerini karşılamaktan uzaktırlar. Uygulamada getirilen bürokratik sınırlamalar, Kürtlerin bu son derece kısıtlı haklardan yararlanmalarını da engellemektedir” denildikten sonra şu “somut öneriler” sıralanıyor:

-       Anayasa ile Milli Eğitim Temel Kanunu değiştirilerek tüm eğitim kurumlarında Kürtçenin ikinci dil veya seçmeli dil olarak kullanılabilmesinin önü açılmalıdır.

Haberin Devamı

-       Örgütlenme ve ifade özgürlüğüne getirilen dil yasakları kaldırılmalıdır.

-       Yer isimlerinin değiştirilmesi önlenmeli, değiştirilenlerin Kürtçe ve diğer dillerdeki orijinal isimleri iade edilmelidir.

-       Bölgedeki camilerde vaazlar Türkçe/Kürtçe verilebilmelidir.

-       Bölgedeki sağlık kurumlarına yapılan atamalarda Kürtçe bilen personel tercih edilmelidir.

-       Bölgedeki eğitim kurumlarına yapılan atamalarda Kürtçe bilen personel tercih edilmelidir.

-       Bölgedeki mahkemeleri Kürtçe bilen personel atanmalıdır.

-       Bölgedeki devlet tiyatrolarında Kürtçe oyunlar da sergilenmelidir.

-       Üniversitelerde Kürt dili ve edebiyatı üzerine çalışma yapacak Kürdoloji enstitüleri açılmalıdır.

Haberin Devamı

Bu “Kürt kimliğinin tanınması”nın “olmazsa olmazı” niteliğindeki bu önerilere benim ekleyeceğim bir öneri ise, Türkiye’nin Kürt-yoğun bölgeleri ve yerleşim merkezlerinde Kürtçe’nin Türkçe yanında resmi dil olarak kabul edilmesini sağlayacak bir düzenlemeye gidilmesi, örneğin yol işaretlerinin iki dilde yazılabilmesine engel konulmaması.

Bu yönde, yani “ana dil”in kabulü yönünde adım atılması, “aş ve iş”ten çok daha önemli ve öncelikli. Rapor da, “araştırma” da bunu ortaya çıkarıyor.

***                ***             ***

Sakin kafayla bazı sorulara cevap vermek gerekiyor. İlk soru şu: “Türkiye’de Kürtler var mı?”

Cevabı basit değil mi? Tabii ki, var diyeceksiniz. Öyleyse, “Kürt kimliği” diye bir şey de var. “Kürt kimliği”ni tanımadan, kabullenmeden hangi sorunu çözebilirsiniz ki?

Haberin Devamı

Peki, “Kürt kimliği”ni nereden anlayacağız?

Herhalde, Canan Arıtman usûlü “DNA testleri”yle değil. Bir etnik kimliği diğerinden ayırt eden temel özellik, “ana dil”deki farklılıktır. Dolayısıyla, “Kürt kimliği”nin kabulü, tanınması ve daha da öteye buna saygı gösterilmesi, öncelikle Kürtçe’nin kabulünden, tanınmasından, Kürtçe’ye saygı gösterilmesinden ve önünün açılmasından geçer.

Aksi halde, “farklılıklarımız zenginliğimiz” sözcükleri koskocaman bir riyakârlıktan öteye gitmez. Farklılığımız, şayet bizi zenginleştiriyorsa, Kürt vatandaşlarımızın bizi zenginleştirmesi, farklı ana dilleri sayesindedir.

Üstelik, unutmayalım, “Kürt Sorunu’nun çözüm çıtası” Irak nedeniyle hayli yükseldi. Güneydoğu’ya bitişik Irak’ta Kürtçe, halk oylamasında kabul edilen Anayasa’ya göre, Arapça’nın yanında ülkenin resmî dili.Hal bu iken, nüfustaki oranları ve toplamları itibarıyla Irak’takilerden daha fazla olan Türkiye’nin Kürtlerini “ana dil” konusunda nasıl tatmin edebileceksiniz?

Haberin Devamı

Kürtçe’nin önünü açın;değiştirilen yer isimlerinin orijinalini iade edin.

Bunları yapın ki, Kürtleri “inkâr” ve “asimile” etmeye çalışmadığınızı, Türkiye’nin toprak bütünlüğü içinde Kürtleri “entegre” ederek, “et ve tırnak” gibi ayrılmaz biçimde birlikte yaşamak niyetinde olduğunuzu kanıtlayın.

Kimlik, ana dilden, kimliğe saygı ana dile saygıdan, farklılıklarımız bizi zenginleştirmesi ana dili farklı olan insanların ülkemizde barış ve huzur içinde yaşamasından kaynaklanır.

Bütün bunları yapmak çok mu zor?

Bu durumu devam ettirmek daha da zor…

(Hristiyan yurttaşlarımızın Noel’ini kutlarım…)

 

Yazarın Tüm Yazıları