Bunlara kim oy verir, bilmem ki

Güncelleme Tarihi:

Bunlara kim oy verir, bilmem ki
Oluşturulma Tarihi: Ekim 23, 2002 18:22

Güzel yerdir İstanbul’un Ulus Mahallesi. Memleketin bir resmini yansıtır her gün. Sabah ayrı, akşam ayrı, göç dalgası yaşanır iki yönde. Hatç’anımlar gelir, Niloş’lar gider, servisler geçer, çocuklar yürür... Akmerkez bütün haşmetiyle köşede durur. Bir garip yerdir Ulus Mahallesi...

Haberin Devamı

Tuhaf bir yerdir Ulus. Bilir misiniz?

İstanbul’un Avrupa yakasında, Ortaköy sırtlarında, yeni bir mahalle.

Bir zamanlar çok modaydı. Boğaz’da yalı alamayan zenginlerin oturduğu bir semt. Paran varsa, Ulus’ta ev şart. Henüz havuzlu, fitnesli siteler yapılmamıştı o zaman.

Şimdi, ara sokaklara da apartman dikildi, daha mütevazı aileler taşındı Ulus’a.

Ama Ulus, adı üstünde, Türkiye’nin, “bizim huzurlu toplumumuzun” küçük bir aynası gibidir, hele günün belli saatlerinde.

*

Sabah erken, Koç Köprüsü’nün hemen dibinde, halk otobüsleri durur. Sabah namazıyla yola düşmüş, minibüslerle, otobüslerle, bir saatte, bir buçuk saatte Beykoz’daki, Ümraniye’deki, Alibeyköy’deki gecekondusundan gelen kadınlar dökülür kaldırımlara.

Akmerkez’in yanından geçip, Ulus’un içlerine, gündelikçi olarak çalıştıkları evlere dağılırlar. Yağmurda, çamurda, başörtüsünün altına saklanıp hiç konuşmadan.

*

Kocaları da epey yakındadır aslında. Direksiyonuna oturdukları Mercedes’ler, Cherokee Jeep’ler, iş sahibi, mevki sahibi beyleri alır, aksi yönde giderler o saatte. Şehre, Maslak’taki “business center”lara, Kabataş Setüstü’ndeki bankalara, Levent’teki reklam şirketlerine doğru.

*

Benzer başka kadınların kocalarının kullandığı minibüsler, Uluslu çocukları kapıdan alır, özel kolejlere taşırken, bir karşı akım başlar Ulus’a doğru.

Çoğu ta Levent’ten yürüyerek, parası olan halk otobüsüne binerek, bir başka öğrenci kalabalığı girer caddeye. Bunlar piyadelerdir. Üstlerinde – rengi ve deseni sanki çocukları damgalamak için zevksiz seçilmiş – ekose etekleri, patlıcan moru ceketleriyle. Onların da gömlekleri pantolondan taşar, kalitesi aynı olmasa bile.

Sanki mahsus Akmerkez’e uzak kaldırımdan yürürler “kız meslek” liselerine. Asla ulaşamayacakları bir dünyadan, onları mıknatıs gibi çeken ama ölesiye bedbaht eden bir dünyadan uzak durmak ister gibidirler. Sabah, analarının zorla, “üşürsün kızım” diye giydirdiği yağmurluğu dertop edip çantalarına tıkarlar acele. Pazardan alındığı belli olmasın diye.

*

Bu arada, gündelikçi kadınlar, evin çocuğunun dağınık odasını toplar, yerdeki CD’leri kaldırırken, bu kez üçüncü bir göç dalgası başlar Ulus’ta...

Saat 10 olmuş, tüketim toplumunun mabedi Akmerkez kapılarını açmıştır insanlığa.

Bu sefer evin “hanımı” kendini sokağa atar. Yine aksi yöne, şehre, Nişantaşı’na, Etiler’deki “cafe”lere, Akmerkez’in şık butiklerine doğru, yine Audi’ler, BMW ciplerle...

*

Gün çabucak geçer. Kimi ütü, paspas derken, kimi vitrin laklak... akşamın olduğunu fark etmezler bile kadınlar.

*

Gün dönerken, göç tersine yaşanacaktır bu sefer. “Düz” lisenin öğrencileri Sanayi Mahallesi’ne yahut Kuştepe’ye yürürken, servisler mahallenin çocuklarını bırakacaktır evine kadar. 

Hanımlar, ellerinde İtalyanca yazılı torbalar, yorgun argın eve dönecektir biraz sonra.

Gündelikçi kadınlar, gözleri Hisarüstü-Eminönü otobüsünde, köşede yükselen Akmerkez’i fark bile etmeyecektir muhtemelen.

Hatçe Kadın, Nil Hanım’ın evden çıkarken ettiği tembihi çoktaaan unutmuştur bile:

- Bak Hatice, bu pazar seçim var. Gider o Tayyip denilen adama verirsen hakkımı helâl etmem bilesin! Bunlara kim, niye oy verir, anlamadım ki...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!