Banka hesapları

YİNE geçen hafta bu sütunlarda okudunuz. ‘‘Özürü kabahatinden büyük’’ diye. Bay İsmet Arzuman çok cin, bir de zeki.

Beyefendi dağlara taşlara yattıktan sonra, bakıyor iş çetrefilli olacak. Noter kanalıyla MHK'ye müracat edip, bu kurulu da kandırıyor. Yanlış yönlendiriyor.

Televizyona çıkıp ‘‘Ben özür dilemedim, konuşmadım’’ diyor. Ama konuştuğu Mahmut Atay TV'de ‘‘Hem de maçın ertesi günü benimle 15-20 dakika konuştu’’ diyor. Ertesi günü bir daha aradığını ve bir daha konuştuklarını ilave ediyor. Hatta Aziz Yıldırım veya İlhan Ekşioğlu ile telefon görüşmesi istiyor. Atay, altyapı yöneticisi. İsmet Arzuman da çok zeki bir hakem, Fenerbahçe ile ilişkilerde altyapıyı sağlam tutup bozmamaya çalışıyor.

Şimdi, bu İsmet Arzuman bundan böyle lig maçlarını nasıl yönetecek. Bir hakemin penaltı, gol, faul verip vermemesi bence önemli değil. Ama bir hakemin yalan söylemesi çok önemlidir. Avrupa ülkelerinden birinde hakem şahitlik yapsa, karşısında 100 kişi olsa, hakemin şahitliği kabul edilir. Ama bu gidişle, bizde 100 tane hakem şahitlik yapsa, karşı tarafın ki kabul edilecek.

Şike olayına katılanlar aklandı. Hepsi dışardalar. Yarın bir gün, hakemlik yaparlarsa da şaşmayın. Ama bir önemli noktayı da unutmayın, hakemlikte canı yanan bağırıyor ve MHK'yi suçluyor. Eğer adamsanız, hakemlik yaparken suçlayın. Veya mücadele edin. Yalnız şu noktayı hep söylüyordum, yine söylüyorum.. Hakemlerin ve MHK'de görev yapanların, hem kendilerinin, hem de yakınlarının geriye dönük en az 15-20 yıllık banka hesaplarınının ve servetlerinin incelenmesi gerekir. Kazançları ne, harcamaları ne, o zaman çok şeyi net bir şekilde görürsünüz. Gerisi laf salatası olur.


Amigolar


AMİGOLAR hakkındaki son yazımdan sonra Alen isimli bir taraftar, ‘‘Ben Beşiktaş amigosuyum’’ diye aradı. ‘‘Benim’’ dedi, ''Sizin yazdığınız gibi ne BMW arabam var, ne sabıkam var, ayrıyeten de benim işim var hocam'' dedi. O zaman niye alındığını sordum. Ona cevap vermedi. ‘‘Sen Beşiktaş tribünlerinden sorumlu musun?’’ dedim. ‘‘Beşiktaş'ta amigo denince ben akla gelirim, evet’’ dedi. ‘‘Yani Beşiktaş tribünlerinden hakemi dövmek için sahaya atlandığında, küfür edildiğinde veya sahaya yabancı maddeler atıldığında bütün sorumluluk sizde mi’’ dedim. ‘‘Hocam sizinle bir görüşelim’’ davetini yaptı.

Bakalım... Bir gün görüşürüz, yavaş yavaş diğer amigolar da konuşur ve olayın iç yüzünü daha rahat görürüz. Hangi amigolar kulüpten bilet alıyor, hangi amigolar yöneticiler tarafından besleniyor, hangi amigolar da cepten para harcayıp organizeye gidiyorlar, zamanla göreceğiz. Yalnız üç büyük kulüp içinde şu ana kadar en istikrarlı hareket eden Özhan Canaydın görünüyor.


Fikret Orman



FİKRET Orman Beşiktaş yönetim kurulundan istifa etti. İlk bakışta ‘‘Yönetim kurulu üyelerinden biri çıktı, yerine yedeği girer’’ diye düşünebilirsiniz. Ama bu ismin Beşiktaş yönetiminden istifa etmesi, Beşiktaş'taki çok önemli bir projeyi bence geri atacak. İki yıldır, yeni stat projesiyle Fikret Orman uğraşıyordu. Ve 19 Mayıs'ta stada kazmayı vuracaklardı. Tahmin ediyorum, bu iş iki yıl geriye gitti. Bir şeyleri halledemiyoruz. İstifa olabilir.

Nasıl Nevzat Demir, Ümraniye tesislerini, yönetim kurulu dışında olan bir şahıs olarak bitirdi. Bu yönetim kurulunun da ‘‘Tamam Fikret kardeşim, istifa ettin gidebilirsin. Çünkü istifa tek yönlü bir karardır. Ama biz seni bu projenin başında görmek istiyoruz. Başladığın işe devam etmelisin’’ demeleri lazım. Hem de hiç bir aşağılık kompleksine katılmadan. Tahmin ediyorum Fikret Orman bu isteği kabul edecektir.

Ve kazanan Beşiktaş olacaktır.Eğer şahsi kaprisler ve inatlar uğruna bu uzlaşma sağlanmazsa, Beşiktaş'ın hem maddi, hem manevi kayıpları çok büyür.


Bülent ve diğerleri...


FUTBOLCU yaşlanınca önünde iki tane yol vardır. Birincisi mümkün olduğu kadar aynı takımda kalmak, çok çalışmak, az konuşmak. Veya ikinci şık, her sene bir takıma transfer olmak. ‘‘Ben profesyonelim arkadaş’’ deyip, cebine bakıp, Anadolu'yu adım adım gezmek. Çünkü futbolcu yaşlandıkça, futbol bilgisinin yanında, kulüplerin idari yönetimi konusunda da bilgi sahibi olmaya başlar. Hem gittiği takımda, hem takım içinde horoz haline gelir, hem de yöneticiye pek sempatik gelmemeye başlar.

Kendine güvenemeyen, kişilik noksanlığı olan teknik direktörler için de bu futbolcular büyük tehlikedir. En ufak bir şeyde, onların kafasını uçururlar. Buna en net iki örneği hemen söyleyeyim. Birisi G.Saray kaptanı Bülent Korkmaz. G.Saray'dan ayrılsaydı, şimdi hali nice olurdu. Ve diğerleri... Oktay, Abdullah, Ogün ve Hami... Hepsi de iyi çocuklar. Ama hatayı kendileri yapıyorlar, sakın dışarda aramasınlar. Ya susup, oturup, çalışıp, oynasınlar. Ya da bıraksınlar. Aynı durumlardan ben de geçtiğim için ikincisini tercih edip bırakıp gittim.


Devlet nerede?


DERYA Tuna vuruluyor, İbrahim Tatlıses ‘‘Ben vurdurmadım, vurdursaydım, kafasına sıkardım ben imparatorum’’ diyor. Önüne gelen kapkaçcılık yapıyor, yaralanan, ölenler var. Sonra da biz çıkıp ‘‘Kaderimiz bu’’ diyoruz. Bu Türk insanının kaderi değil, bu bizi idare edenlerin beceriksizliği. Bu olaylar halkın, devlete olan güvenini azaltıyor.

Ben devlete güvenemezsem, kime güveneceğim? Belli bir şiddet grubunun, belli bir çete grubunun içine mi girsin Türk insanı? Onlar tarafından mı korunsun? Ondan sonra da çıkıp Reha Muhtar'a kızıyorsunuz. ‘‘Devlet nerede?’’ dediği zaman.


Motive eden edene


DİYARBAKIR kalecisi Şenol diyor ki, ‘‘Galatasaray seyircisinin ‘I Love You’ diye bağırması beni motive’’ etti. Sevgili Şenol, sen motive olunca, kaleni bırakıp santraya kadar mı yürürsün? Elinle bir yerlerini tutup, seyirciye göstermek için çırpınır mısın? Ümit Kayıhan neredeyse sahaya girip sana iki tokat atacaktı, kendine gelebilmen için. Sen böyle mi motive oluyorsun? Bir sene önce Kadir İnanır da, Buket Saygı'yı motive etmiş, mahkemelik olmuştu. Allah’tan o gün sahada Mustafa Çulcu diye bir hakem vardı da, senin motive olduğunu çabuk anladı. Seni motive eden seyirciye birşeyler yapmadan anons yaptırdı da, seni kurtardı. Yoksa iki sene önce olduğu gibi kırmızı kart ile takımını 10 kişi bırakacaktın.
Yazarın Tüm Yazıları