Yıldızların altındaki o beyaz taşlar

ONUN mezar taşı var mıdır, varsa üzerinde ne yazar hiç bilmiyorum. Bildiğim tek şey, mezarının Adana Asri Mezarlığı'nda olduğudur.

Mezar taşı hálá duruyorsa, üzerinde şu isim yazılı olmalıdır:

‘‘Mehmet Arınç...’’

Eminim adı size hiçbir şey ifade etmiyor.

Doğum tarihi 01.01.1323.

Yani 1 Ocak 1905.

Mehmet Arınç, cumhuriyet dönemi polisinin, yani Kurtuluş Savaşı sorasının kayıtlardaki ilk şehididir.

2 Kasım 1935'te, Adana'da devriye gezerken silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetmiştir.

Adını Emniyet Genel Müdürlüğü'nün geçen hafta çıkardığı ‘‘Polis Şehitleri Albümü’’nde gördüm.

* * *

Tam 1415 şehit...

En yaşlısının tevellütü 1316.

Yani 19'uncu yüzyılın son yıllarında, 1897'de doğmuş.

1936'da Kastamonu'da akli dengesi bozuk bir kişi tarafından öldürülmüş.

Albüme tek tek bakıyorum.

Her biri ayrı bir hayat hikáyesi.

Her biri, Cumhuriyet Türkiyesi'nin acı gerçekleri.

Ayrı doğum yerleri.

Sonra tayinler ve uzak bir köşede gelen haince ölümler.

En eskisi 1897 doğumlu.

1936'da şehit olduğunda 39 yaşındaymış.

Aralarında Almanya'da doğup, Anadolu'nun ücra bir kasabasında şehit olanlar var.

* * *

Ve en büyük polis katilleri.

Dev-Sol, TİKKO, DHKP-C, PKK, Hizbullah, TİKB, uyuşturucu kaçakçıları vs...

Bir de trafik.

Evet en büyük polis katillerinden biri trafik kazaları.

Yol kontrolü yaparken, sanık kovalarken, insan kurtarmaya çalışırken verilen canlar.

Sonra acıklı, ıstırap veren istatistikler.

En fazla polis şehit edilen ilimiz İstanbul.

Tam 282 şehidi var.

Onu 110 şehitle Ankara, 72 şehitle Diyarbakır, 61 şehitle İzmir, 56 şehitle Mardin, 50 şehitle Şırnak takip ediyor.

Albümün son iki sayfasına geldiğimde, o müthiş tabloyu gördüm.

Kırmızı bir Türkiye haritası üzerinde sonsuza doğru giden gökyüzü.

Ve üzerinde bir hilal ve o sonsuz gökyüzüne yayılmış yüzlerce yıldız.

Anadolu'nun her bir tarafında, asri mezarlıklarda, mütevazı şehitliklerde yatan 1415 şehit polisimiz.

* * *

Bizim kuşağımız, polisle meselesi olan bir kuşaktır.

60'lı yıllarda ‘‘Fruko’’ adını taktığımız Toplum Polisi, en büyük siyasi muarızımızdı.

Yıkmak istediğimiz bir nizamın en somut temsilcisi olarak onları görürdük.

Sadece biz değil, bütün Avrupa ve Amerika'nın 60'lı nesilleri de öyleydi.

Sonunda, bazılarımız hep öyle kaldı, ama benim gibi bazılarımız ise hilalli ve yıldızlı bir gökyüzü altında yatan bu şehitlerin ne olduğunu anlayacak yaşlara geldik.

Bizim halimizi en iyi anlatan film ise ‘‘Big Chill’’di.

1970'li yıllarda öğrenci olaylarına karışmış 8-10 arkadaş, yıllar sonra aralarından birinin ölümü üzerine cenaze töreninde buluşurlar.

Kimi zengin olmuştur, kimi popüler dizi filmlerin aktörü.

Kimi o yıllardaki ideallerine ve hayat tarzlarına sadık kalmış, kimi değişmiştir.

İçlerinden en değişmeyeni, şehre iner, ancak dönüşte elden düşme Porsche arabası ile fazla sürat yaptığı için peşine takılan polis eve kadar onu takip eder.

Ev sahibi iki arkadaşı, fakülteden sonra evlenmişler ve iş güç sahibi olmuşlar, iyi para kazanmışlardır.

Porsche'lu arkadaş, polisleri göstererek, ‘‘Aynasızlar beni takip etti’’ der.

Evdeki arkadaşın cevabı ise şu olur:

‘‘Ama onlar bizim huzurumuz için buradalar...’’

Bir cümle, sadece bir cümle, değişeni ve değişmeyeni birbirinden ayırır.

Tıpkı, yüz binlerce, milyonlarca yıldızın altında yatan o unutulmuş polis şehitlerinin albümü karşısında hissedilen sızı gibi.

* * *

Ya cumhuriyet tarihimizin en genç polis şehidi...

Adı Cengiz Uçar.

1992 yılında Mardin'de PKK tarafından şehit edildiğinde henüz 21 yaşındaydı.

Şimdi İslahiye'nin Yolbaşı Köyü mezarlığında yatmaktadır.

Mezarının başında küçücük bir mezar taşı vardır.

Beyaz ve sade...
Yazarın Tüm Yazıları