“Siyah Alman” ya da “Yeşil Obama”...

Barack Hussein Obama’dan altı yaş daha genç. Beyaz, beyaz olmasına cilt rengi Obama’ya hiç benzemiyor olsa da, o da “Almanya’nın siyahı” sayılabilir pekala. Çünkü, vatandaşlık esası uzak olmayan bir geçmişe dek “ırk’a, “Germen ırkı”na mensubiyete dayandırılmış olan Almanya’da doğmuş büyümüş bir Türk.

Haberin Devamı

Barack Obama’nın babası, annesiyle nasıl Hawaii’de üniversite eğitimi sırasında tanışmış bir Kenyalı ise, Cem Özdemir’in hem annesi, hem babası Tokat’tan Almanya’ya çalışmak amacıyla göçmüş, “Gastarbeiter” yani “konuk işçi” denilen, Almanlara nisbetle “iki kara derili Türk”.

Bu “Almanlara nisbetle kara derili Türkler”in sayısı Almanya’da şu sıra 2.6 milyon olarak hesaplanıyor ve Almanya nüfusunun yüzde 3’ünü oluşturuyorlar. Nereden bakılsa, bir “göçmen azınlık” topluluğu.

Bunların artık 660 bini 1972 yılından bu yana vatandaşlık elde etmişler ve artık Almanya vatandaşı. Almanya seçimlerinde hesaba alınmaya başlayan bir kitle. Aralarında seçmen yaşına ulaşmış olanlar 2005 seçimlerinde yüzde 75 oranında Sosyal Demokratlara oy vermiş. Yüzde 9.2’si ise Yeşillere. Şansölye Angela Merkel’in Hristiyan Demokratları Türkiye kökenli Alman seçmeninin yüzde 5’inin oyunu elde etmiş.

Haberin Devamı

Bu topluluğun içinden biri, Tokatlı bir “Gastarbeiter” ailesinin çocuğu olarak Almanya’nın güneyinde dünyaya gözlerini açmış, kökenindeki kimliğin bilincini hiç yitirmeden Almanya’da büyümüş, eğitim görmüş vebir “Alman” ya da “Almanya vatandaşı” olarak –ve böyle olsa da- kökeninden gelenlerin hiç düşünülemeyen bir biçimde, onlarında hiç düşünmedikleri biçimde dünyanın en önemli ülkelerinden birinin toplumsal ve siyasal hayatı içinde yükselerek, ülkenin en önemli siyasi partilerinden birinin başına geçmiş. Hem de Yeşiller Partisi’nin Erfurt’taki kurultayında delegelerin yaklaşık yüzde 80’inin desteğiyle!

Cem Özdemir’in kişisel serüveni de, Obama’yı andırırcasına, heyecan ve umut verici. Aynı şekilde, siyah Obama’nın 2008 yılında Amerika Başkanı seçilmesi Amerika Birleşik Devletleri’nin değişim yeteneğini nasıl, ne anlamda yansıtıyorsa, Cem Özdemir’in Alman Yeşiller Partisi’nin Eş Genel Başkanlığı’na seçilmesi de, Almanya’nın gelişme ve dönüşme yeteneğini yansıtıyor.

Alman Yeşilleri, Cem Özdemir’i başlarına getirerek, Obama’yı seçen Amerikan halkına bir “Transatlantik cevap” verdiler...

 

Haberin Devamı

***        ***       ***

 

Barack Obama ile ilgili okuduğum bir yazıda, Chicago’da “İtalyan mutfağının Ferrari’si” diye ün yapan Spiaggia adlı bir İtalyan lokantasının müdavimi olduğunu öğrendim. Bu nedenle lokantanın baş aşçısı yeni Amerikan Başkanı’nın “İyi İtalyan kültürüne verdiği değer”den ötürü Chicago’nun İtalyan asıllılarının Obama’ya güçlü bir destek sağladıklarını belirtiyor ve onu “İtalyan toplumunun gururu” olarak niteliyor.

Siyahlar, Hispanikler, Müslüman Amerikalılar, Yahudi Amerikalılar, hatta ırkçılık ayıbından sıyrılmak isteyen Beyazlar, bu arada Amerika’nın Doğu Kıyısı eliti, Hollywood ahalisi, liberaller, merkezciler, Bush Amerika’sına tepkili İngilizler, Almanlar, herkes Obama’ya destek veriyor ve ona yönelik büyük beklentiler içindeler.

Haberin Devamı

Elbette ki, Obama’nın birbirinden çok farklı, çok geniş bir yelpazeye yayılmış insanları, toplulukları, ülkeleri, devletleri aynı oranda tatmin edebilmesi mümkün değil.

Kendi kişisel sicili “orta-sol” sayılan yeni Amerikan Başkanı’nın Ocak 2009’dan başlayarak Clinton dönemi Demokrat yönetimlerin daha ziyade “merkezci” politikalarını uygulayacağını tahmin eden çok kişi var.

Göreceğiz.

Cem Özdemir’in eşi Arjantinlidir. Biz Türkler kadar, Arjantinlilerin de “aileden biri”nin Almanya’nın en önemli partilerinden birinin başına geçmesinden “mutluluk” ve “gurur” duymaları mümkündür.

Bir seferinde Washington’da birlikte katıldığımız bir toplantıdan sonra nerede yemeğe gideceğimiz bayağı bir tartışma konusu olmuştu. Cem, “eş durumu”ndan ötürü, Güney Amerika mutfağına eğilimliydi ve sonunda bir Meksika lokantasında karar kılındı. Bilseler, Almanya’daki Meksikalılar da bundan böyle Cem Özdemir’den gurur duyar, güçlü destek sağlarlar.

Belki de biliyorlardır.

Haberin Devamı

Cem Özdemir’e yönelik de çeşitli ve çelişik köşelerden beklentiler oluşacak. Zira, Almanya’da Eylül 2009’da seçim var ve Yeşiller’in Hristiyan Demokrat bir hükümette bile koalisyon ortağı olabilmeleri pekala söz konusu.

Almanya’da hiçbir partinin tek başına hükümet kurması genelde mümkün olmuyor. Yeşiller, Sosyal Demokratlar’ın geleneksel koalisyon ortağı ama bu mutlak bir zorunluluk değil.

Alman Yeşilleri, önlerinde parlamento yolu ve iktidar paylaşımı açılalı beri “Köktenciler” ve “Realos” adıyla anılan “gerçekçi” ya da “pragmatistler” arasında bölünmüş vaziyette. Partinin bugünü ve geleceğine damgasını vuran önemli liderleri (eski Dışişleri Bakanı) Joschka Fischer ile birlikte “Realos” öne çıktı ve “Köktenciler” hayli marjinalize oldu.

Haberin Devamı

Cem Özdemir’in, partinin diğer eş genel başkanı Claudia Roth ile birlikte Joschka Fischer’in çizgisinin devamı olduğu biliniyor.

Buysa, yani Özdemir-Roth ikilisinin Joschka Fischer hattında Yeşiller’in dümenin bulunması, Türkiye için çok çok iyi haber. Türkiye’nin ulusalcı-milliyetçi zihniyeti açısından çok kötü haber.

 

***       ***       ***

 

Yeşiller, Almanya’da Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğinin en ilkeli ve sağlam duruşlu yandaşları. Yeşiller’in Cem Özdemir-Claudia Roth liderliğinde Alman siyaset sahnesinde oynayacakları önemli rol, hele bir de hükümete katılmaları, Türkiye’nin AB ufukları bakımından büyük imkanlar sunacak nitelikte.

Oynayacakları rol, bir yandan Avrupa’daki Türkiye karşıtlarının oyun alanını daraltacak; diğer yandan Türkiye’deki AB karşıtlarının elini zayıflatacak. En önemlisi, Tayyip Erdoğan hükümetinin AB konusunda ayak sürümesini zorlaştıracak.

Tayyip Erdoğan, geçen hafta Washington’da Brookings konuşmasında Obama yandaşlarına AB’yi şikayet etmişti. Ama, 2009’da Obama Amerika’sı bir yandan, Cem Özdemir-Claudia Roth önderliğinde Yeşiller’in Almanya-AB siyasetinde öne çıkmaları diğer yandan, Türkiye’de demokratikleşmeyi savsaklamak giderek zorlaşacak. Kimin kime şikayet edileceğine ilişkin “adresler” karışacak.

Cem Özdemir’in bir “siyah Türk” ya da bir “yeşil Obama” olarak Almanya siyasetinin en önemli mevzilerinden birine yükselmesi, bizleri “ırki” ya da “etnik” gerekçelerden ötürü değil, Türkiye’de “demokrasinin selameti” açısından çok sevindirdi ve heyecanlandırdı.

Bu da bizlerin Cem Özdemir’den beklentisi.

Tanıdığımız Cem Özdemir, bu beklentinin altından kalkabilecek niteliklere ve yeteneklere sahip...

 

Yazarın Tüm Yazıları