'Taraf'lı, 'Taraf'sız

Taraf gazetesi hafta sonu bir yaşına girdi.

Haberin Devamı

Doğum gününü kutladı. Oysa bir önceki hafta sonu Taraf, logosu üzerinden verdiği başlıkta yaşam savaşı verdiğini anlatıyordu. Hatta, birinci yıldönümü sayısında "Taraf bir yaşında!" diye yaptığı duyurunun hemen altında bir promosyon haberini esprili bir dille "100 Temel Eser -Her Hafta 10 Kitap Sadece 7 Kupona- Batıyoruz Ama En Kralı Veriyoruz (Görüyorsunuz Bâbıâli'nin promosyon jargonunu biz de biliyoruz)" sözcükleriyle vermişti.

Taraf'ın basın yaşamımıza güçlü bir soluk getirdiği tartışılmaz; bu nedenle yaşamasında, var olmaya devam etmesinde hem Türkiye'deki demokratikleşme mücadelesinin hem de onun ayrılmaz bir parçası olan basın ve ayrıca ifade özgürlüğü açısından sonsuz gereklilik var.
Taraf, çıkışına hazırlandığı sırada Türk basın camiasında pek rastlanmadık biçimde meslektaş ortamından büyük destek gördü. Değişik yayın organlarına yayılmış çok sayıda insanın "pozitif enerjisi"ni arkasına aldı. Türk basınının siyasi iktidarlara fazlasıyla tabi -olumlu ve olumsuz- ilişkilerinin dışına çıkacak, yerleşik kuralların dışında yayın yapacak bir gazeteye duyulan ihtiyaç, o çeşitli ve değişik yayın organlarına yayılmış çok sayıda insanı Taraf'ı, rekabet duygularını bir yana bırakarak desteklemeye itti.

Taraf da hakkını teslim etmek gerekirse o ihtiyaca bir yıllık kısa ömründe cevap verdi. Öyle etkili bir cevap verdi ki, Türk basını "Taraf'lı" haliyle "Taraf'sız" halinden çok daha olumlu bir halde bugün.

O nedenle -başka hiçbir neden olmasa bile- Taraf'ın birinci yaşını gönülden kutlamalı, ona uzun ömürler dilemeliyiz.
 
***
İşin ilginç yanı, Taraf'ın şu son bir yıl içindeki varoluşu hiçbir yayın organına da ticari açıdan zarar vermedi. Taraf'ın çıkışının tiraj açısından olumsuz etkisini en fazla hissedeceği varsayılan Radikal gazetesinin tiraj rakamlarında eksiye düşen bir fark olmaması bir yana, Radikal, bugün bir yıl öncesinden üçte bir oranında daha fazla satıyor.

Dahası, Radikal'in içerik açısından da Taraf sayesinde olumlu etkilendiği söylenebilir. Uzun yıllar Türkiye'nin "en demokrat ve en liberal eğilimli" gazetesi olarak algılanan Radikal, Taraf yayın hayatına girmeden bir süre önce o sıfatından hayli uzaklaşır görüntüdeyken, Taraf'ın çıkışından bu yana kendi yayımlanma amacına çok daha uyumlu bir görüntüye büründü. Bunu, Taraf kadrolarının önemli bir kesimini eski Radikal çalışanlarının ve yazarlarının oluşturmasına rağmen gerçekleştirebildi.

Taraf'ın başta Radikal, Türkiye'nin demokrasi mücadelesi zeminine iyi geldiği, çok iyi geldiği ortadadır. Yaşamasında herkesin, sadece Taraf çalışanları ve okurlarının değil; Türkiye'nin çıkarı var.

Taraf gazetesinin birinci yılının panoraması, "Taraf olmasaydı bugün bunları bilemeyecektiniz" başlığıyla verilerek son bir yıl içindeki kimi gazete birinci sayfalarının gösterimi ile ortaya konmuş. Gerçekten de Taraf'ın o cesur ve bazı ölçülere göre pervasız yayın politikası olmasaydı Ergenekon denilen cinayet örgütlenmesiyle ilgili bilgiler ve gelişmeler, bugün olduğu çerçevede öğrenilemez ve anlaşılamazdı.
1990'ların sonlarında doğumunun hemen ertesinde Radikal'in Susurluk ile yaptığı çıkışı, Taraf, 2000'lerin sonlarında Ergenekon ve Dağlıca gibi olaylarla yaptı. Bu yönüyle de Türkiye'nin demokrasi mücadelesi ve basın tarihindeki yerini, daha henüz emeklemekteyken bile gerçekleşti.
 
***
Taraf, yayımlanmadan önce kendisine isim aranıyordu. Taraf ismi bulunduğunda oradaki meslektaşlara "Bitaraf (Tarafsız) olan bertaraf olur" sloganıyla takıldığımı hatırlıyorum, Taraf, bu "düstur"u değil ama "Düşünmek taraf olmaktır" düsturunu benimsedi.

Geldiğimiz şartlarda, kendisini yaşatabilmesi için gerekli mali kaynaklar, kredi kaynakları üzerinde, özellikle siyasi iktidarın gözle görülmez, elle tutulmaz baskısıyla "düşünmek" ilgili "taraf" oluşundan ötürü boğazlanmak ve yok edilmek isteniyor. Daha birinci doğum günü kutlanırken ona, ölümcül bir hastalığa tutulmuş yaşlı görüntüsü kazandırılıyor.

Taraf'ın bu sıkıntıyı aşıp aşamayacağını, mevcut çizgisini koruyarak yaşamını sürdürüp sürdüremeyeceğini bilemiyorum. Ancak Taraf'ın "sözün devamlılığı"nı sağlayan yararlı ve gerekli bir araç olduğunu biliyorum.

Karin Karakaşlı, önceki gün Radikal 2'de "Pencereden atlayan söz" başlıklı çarpıcı yazısında Almanya'yı 1970'li yıllarda kavuran RAF'tan (Kızıl Ordu Fraksiyonu) ya da kamuoyunda daha genel haliyle "Baader-Meinhof Çetesi"nin serüveninden söz ederken örgütün liderlerinden Ulrike Meinhof'u anlatıyordu. Ulrike Meinhof'un, örgütün diğer liderlerinin aksine o dönem Almanya'sında sol eğilimli Konkret dergisinin "star köşe yazarı" olduğu bilgisini veriyordu.

Nasıl olmuştu da Ulrike Meinhof, o konumundan bir tecrit hücresinde -iddiaya göre- kendisini asarak hayatını sonlandırmaya geçmişti?
Karin Karakaşlı bunu şöyle açıklıyor:

"Ulrike'nin ruhundaki kişisel savaş belli ki en az dış dünyadaki kanlı gösteriler kadar şiddetliydi. Sonradan makalelerini okuduğumda, hayatındaki o kırılma noktasına yaklaşırken aslında giderek sözün sonuna geldiğini fark ettim. Hatta o etkin muhalif söyleminin bile bir ‘karşı' pozisyonuyla yine bizzat sistemi meşru kıldığının farkına varmıştı..."

Taraf'ın, "sözün sonuna gelmemesi" ya da o "etkin muhalif söylemi"nin bile "bizzat sistemi meşru kıldığı" gibi bir düşünceye kendisini kaptırmaması, "Taraf'lı, Taraf'sız" Türkiye'de herkesin yararınadır. Türkiye'nin yararınadır.

Taraf'a uzun ve sağlıklı ömürler diliyorum.

Yazarın Tüm Yazıları