Ya Obama ya 'ırkçı' mucize

Washington'un en güzel mahallelerinde, en güzel sokaklarından birinde tarihi bir bina.

Haberin Devamı

Kalorama'da. Yüzyıl önce Woodrow Wilson da (herhalde Başkan seçilmeden önce) paralel sokakta yaşamış. Evi şimdi müze. Gireceğim evin Woodrow Wilson'unkine çok benzediğini kafamda kuruyorum zile basarken...

Mark Siegel, üzerinde "Obama-Biden" yazılı tişörtüyle kapıda karşılıyor. Benazer Bhutto'nun çok yakın dostu olduğunu, onun konuşmalarını kaleme aldığını, hatta Benazer'in öldürüldüğü gün, son yaptığı işin Mark Siegel'in hakkında yazdığı kitap üzerinde son düzeltmeleri yapmak olduğunu, Mark Siegel'in Pakistan'ın Washington'daki lobicisi olduğunu, Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev'in de danışmanı olduğunu, bunların hepsini öğrenmiştim kapıyı çalmadan önce.

Üzerindeki "Obama-Biden" tişörtünü de garipsemedim. Arabalara yapıştırılan etiketler, yakalara takılan rozetler ve düğmelerde bu iki sözcüğü görmeye gözüm alıştı. Tişörtte biraz abartılı olabilir, bunda bir gariplik yok. Sadece tişörtü işaret ederek, "Çok açıksözlüsünüz" diye takıldım. Gayet ciddi bir ifadeyle "Görüşlerimi gizlemem" dedi.

Buraya kadar da tamam. Bir gariplik yok. Ama Mark Siegel'in asıl önemli özelliği konuşmaya başladıktan sonra ortaya çıktı. Demokrat Ulusal Komite'nin "Executive Director" sıfatıyla, iki numarası olarak 1970'lerde uzun yıllar başında bulunmuş. "Jimmy Carter'ı Başkan Seçtirten Adam" gibisinden hayli gururlanacağı bir "cv"ye sahip.

Demokrat Ulusal Komite'nin işi, ülke çapında Demokrat Parti'nin seçim kampanyasını organize ve koordine etmek. Parti'nin MKYK'sı denebilecek bir organ ama Amerika Birleşik Devletleri'nde siyasi parti işlevleri bizim bildiğimiz alıştığımızdan farklı olduğu için, MKYK işlevi de farklı.

O kadar farklı ki, Mark Siegel, Demokrat Connecticut Senatörü Joseph Lieberman'dan söz ederken söylediklerine inanamazsınız. Senato İç Güvenlik Komitesi'nin Başkanı sıfatını taşıyan ve siyasi konularda genellikle Senato'nun en liberal görüşlü üyelerinden biri olan Lieberman, Cumhuriyetçi Başkan adayı John McCain'i destekliyor. 2004'te Bush yerine Demokrat Kerry seçilseydi, "tarihteki Amerikan Başkan Yardımcısı olan ilk Yahudi" unvanını kazanacak olan Joe Lieberman bu seçim kampanyasında birçok şehire Cumhuriyetçi McCain ile birlikte gitti.

Mark Siegel, seçimlerden sonra Lieberman'a ilişkin Demokrat Parti'de muhtemelen bazı kararların alınacağını söylüyor. Ama, Senato'dan yakın arkadaşı Cumhuriyetçi McCain'i Demokrat Obama'ya karşı desteklemiş olduğu için değil. "Seçimlerde kimi desteklemek isterse destekler. Kendi bileceği iş" diyor, bir öncesi seçimin Demokrat Başkan Yardımcısı adayı için; "Ama Obama'ya ağır saldırılar yöneltti. İşte bu olmaz. Sınırı aştı" diye devam ediyor yüzünü buruşturarak.

Jimmy Carter'ı 1978'de Demokratların Başkan adaylığından, Beyaz Saray'a, Amerika Başkanlığı'na taşıyan çarklar ve dişlileri çalıştıran Mark Siegel'in 30 yıl sonra 2008'deki seçimin sonucundan hiç kuşkusu gözükmüyor. "Eğer akşam saat bizim Doğu Kıyısı saati ile 7'de Indiana'yı Demokratların kazandığı haberi gelirse, ya da North Carolina ve Virginia'dan Demokrat zafer haberi gelirse, iş bitmiştir. Saat gece 11'e kadar beklemeye gerek kalmaz. Obama, Başkan demektir" diyor.

Televizyon haberlerini izliyoruz bir yandan; "Başkan Yardımcısı Dick Cheney, memleketi olan Wyoming eyaletinde yaptığı açıklamada McCain'i desteklediğini ilan etmiş." Mark Siegel gülüyor, "Tam ölüm öpücüğü. Hiç açıklamasa McCain için daha iyi olurdu" diyor.
Zaten, televizyon ekranına aybeay Bush-Cheney yönetiminin popülarite oranlarının nasıl dramatik bir düşüşte bulunduğuna ilişkin rakamlar yansıyor.

Seçime saatler kala, bu Amerika'da McCain'in Başkan seçilebilmesi gerçekten "mucize" gibi gözüküyor. "Mucize" olamaz mı?
Olabilir tabii. Ama "mucize" olmuş olur...
 
***
Morton Abramowitz, Washington'a son gelişimde beni götürdüğü Chinatown'daki Moğol mutfağından pek memnun kaldığımı saptamış, bu kez daha geniş bir grubu orada yemeğe davet etmişti.

Bizim masa, mini çapta bir Demokratlar zirvesi gibiydi. Sıkı bir Demokrat olan Mort Abramowitz ve mülteciler konusundaki çalışmalarıyla felakete uğramış onbinlerce, yüzbinlerce Güneydoğu Asyalı nezdinde efsanevi bir isim yapmış olan eşi Sheppie'den gayrı, Boston'a dönüşünü Abramowitzleri görmek için ertelemiş olan Peter Galbraith. ABD'nin iki eski Demokrat büyükelçisi, Washington politikalarını, uluslararası politikanın farklı kulvarlarını gayet iyi bilen iki düşünce adamı, iki Harvardlı.

Peter Galbraith, göğsünde "Obama-Biden" düğmesiyle dolaşan canlı bir propaganda makinası gibi. Erken oy kullananlardan. Vermont eyaletinde oyunu kullanmış. Hem de "neme lazım" hesabı, bildiğimiz kağıt oy pusulalarıyla. Bu seçimde ilk kez uygulanan elektronik oy kullanma yöntemine itibar etmemiş.

Masanın beklenen konukları da geliyor gecikmeyle. Washington'un itibarlı düşünce kuruluşlarından biri, Madeleine Albright'a uzun süre danışmanlık yapmış olan Ellen Laipson ve militan bir havada, yine göğsünde "Obama-Biden" düğmesiyle Virginia eyaletinde ev ev dolaşıp propaganda kampanyasından sıcağı sıcağına gelen Prof. Henri Barkey.

Obama lehinde ta New Hampshire eyaletine gidip kapı kapı dolaşarak kampanya yürütmüş olan Henri Barkey, bu kez Kuzey Virginia'daki kampanya izlenimlerini anlatırken, ömründe Demokrat Başkan adayına oy vermemiş veya çok uzun yıllar önce vermiş olan birçok evden bu kez "Obama" sözü duymasını önemsemiş, onu anlatıyordu.

Kuzey Virginia'nın Washington şehrine çok yakın olması bakımından bir gösterge oluşturmayacağını biri söyleyecek oluyor, Ellen Laipson, akla gelmeyen bir hususa dikkat çekiyor: "O bölgelerde Pentagon'dan ve aynı zamanda CIA'den emekli çok insan oturur. Onlar ise geleneksel Cumhuriyetçi seçmenidir. O nedenle, eğer oralarda Obama lehinde böyle bir hava esiyorsa, üzerinde durmak gerek..."
Seçim günü öncesinde insanlar görmek istediklerini görür, duymak istediklerini duyarlar mı, genellikle? Yani seçim gibi bir konuda insanların kendi kendini aldatması eğilimi ve ihtimali artar mı?

Herhalde...

Ama 2008 Amerikan Başkanlık seçimlerinde bu ölçüler geçerli olmayacak.

Herhalde...
 
***
Tam şu seçim günü, kendi payıma niçin Barack Hussein Obama'nın seçimleri kazanarak, Amerika Başkanı seçileceğinden emin olduğumu belirtmeliyim:

1. Obama'nın kazanacağını sadece istemekle kalmayıp, sezdiğim için kalkıp ta Afganistan üzerine buraya geldim. Değişim şansının yüksekliğini sezmesem, bir tarihi gelişmeye yerinde tanıklık etme imkanını bulacağımı düşünmesem, yani bu kez McCain'in seçilebileceği ihtimalini görsem, dolayısıyla Cumhuriyetçi statükonun süreceğine inansam; bugün burada işim olmazdı.
Bu gayet "bireysel" gerekçenin ötesinde, Obama'nın neden bu gece Amerika Başkanı seçileceğinin basit, pratik ölçüsü var. Onu, buraya gelince öğrendim. O da:

2. Bir önceki, 2004 Başkanlık seçimine bakıldığında Demokratları kazandığı "mavi eyaletler", tüm kamuoyu yoklamaları ve ölçümlerde "mavi" kalmış durumdalar. Oysa, Cumhuriyetçilerin kazandığı ve bazıları on yıllardır Cumhuriyetçi kalmış "kırmızı eyaletler"in önemli bir bölümünü bu kez Obama tarafından "düşürüleceği" kamuoyu yoklamalarında görülüyor.
Bu durumda, "ikinci seçmen" sayılarında ciddi bir fark oluşacağı için, Obama'nın Türkiye Saati ile yarın sabaha karşı Amerika'nın yeni başkanı seçileceğine hükmedebiliriz.

McCain için "mucize"den söz ettik. Bu mucize, ancak "beyazların sandık başına gittiğinde Obama'ya ellerinin varmaması" ile kamuoyu yoklamalarının ölçemeyeceği bir "son dakika mucizesi" olabilir.

Bu da şu demektir: McCain'in seçilmesi ihtimaline bel bağlayanlar, Amerika'daki "ırkçılık"ın gücüne inancını kaybetmemiş olanlar. McCain'in seçilebilmesi için "ırkçı Amerika'ya güvenmek" zaten iyi bir şey değil.

Nereden baksanız, Obama'nın seçilmesi iyi olacak...

Barack Hussein Obama'nın seçimleri kazanarak, Amerika Başkanı seçileceğinden eminim. McCain için gerçekleşebilecek "mucize", ancak "beyazların sandık ...

Yazarın Tüm Yazıları