Terim iyi düşünsün

Brugge maçından sonra Terim, oynadığı futbol ve mücadelesinden dolayı takımını tebrik etmişti. O zaman niye aynı takımla başlamadı?

Pinto'nun yaşını sordum, ‘‘21’’ dediler. 38 yaşında emekli futbolcu gibi mücadele ediyor. Christian'ın ayaklarında sanki 20 kilo ağırlık var.

G.SARAY için hiçbir bahanesi olmayan bir maç. Saha, zemin, seyirci, rakip, hakem... Hiçbirisine söz söylemeye hakkı yok. Sarı kırmızılılıları son 5 yıldır ilk defa bu kadar kötü görüyorum. Elazığspor da aman aman top oynayan bir takım değil. Sadece karşılarındakinin G.Saray olduğunu biliyorlar, defansif yönleri ağırlıklı, kontratağa dayalı bir oyun düzeni içindeler.

Fatih Terim'i anlamak mümkün değil. Brugge maçından sonra oynadığı futbol ve mücadelesinden dolayı takımını tebrik etmişti. O zaman niye aynı takımla başlamadı? Tebrik ettiği futbolcuların hepsi yanındaydı. Arif, Ümit Karan, Felipe, Hasan Şaş, Ümit Davala... Zaten geriye bir kaleciyle, Faruk Atalay kalıyor. O zaman Fatih'in söyledikleriyle uyguladıkları arasında bir çelişki ortaya çıkıyor. Pinto'nun yaşını sordum, ‘‘21’’ dediler. 38 yaşında emekli futbolcu gibi mücadele ediyor. Christian yerden fazla yükselemiyor. Belki de maçın en önemli pozisyonunu Elazığ defansının ve kalecisinin hatası yüzünden yakaladı. Ayaklarında 20 kilo ağırlık olduğu için kalkıp gidemedi. Çünkü o pozisyonda ya gol atar, ya penaltı ya da kırmızı kart gelirdi.

FIRÇAYA FIRÇA

Yukarıda ‘‘Elazığspor kontratak oynadı’’ dedim. Ama korkarak oynamadı. Kendi ceza alanı üstüne de yığılarak defans yapmadı. Yani G.Saray'a alan bırakarak oynadı. Hani diyebilirsin ki, ‘‘Rakip arkaya kapandı, maçı kilitledi. Ben de açamadım.’’ Öyle bir bahanen de olamadı. Çünkü Christian'ı böyle bir sorun için aldın. Emre ile Vedat ilk yarı iki yabancıyı oynadılar. İnanılmaz hatalı işler yaptılar. Yalnız Mondragon'un Emre'ye attığı fırçada Emre haklıydı. ‘‘Bana bırak’’ dediği pozisyonda, defans o topu kaleciye bırakmaz. Emre, meşin yuvarlakla işini bitirdikten sonra fırçaya fırçayla karşılık verdi.

Elazığ'da Erhan Namlı
çok şeyler yapmak istiyor. Bu kadar çok şey yapmak istersen, hiçbir şey yapamazsın. Biraz dikkatli olsa, kafayı kaldırıp, baksa, Elazığ maçı döndürebilirdi. Erol Tok, bu takımı iyi tanıyor. Nitekim, teknik direktör-oyuncu bağlantısı ve ahengi Elazığspor'a gelmiş. Cem Yanık, hakeme itiraz etmekten fizik olarak yoruldu. Çenesi ayaklarına tesir etti.

BEKÇİLİK MÜESSESESİ

Devre olmuş, hakem soyunma odasına gidiyor. Hasan Şaş, ısınmak için çalıştığı grubun içinden fırlıyor ve hakemi fırçalıyor. Bunu gören Fatih Terim ne mi yapıyor? O da başlıyor hakemle konuşmaya. Tamam, hakem çok kötüydü ama iki tarafa da kötüydü. Bekçilik müessesesi kalkalı herhalde 10 yılı bulmuştur. Ama Kuddusi Müftüoğlu bu müesseseyi çaldığı düdüklerle hala aslanlar gibi yaşatıyor. Kuddusi iki lisan biliyormuş. Altı lisan bilse ne olur? Önce futbol lisanını bilsin, hakemlik lisanını öğrensin. Böyle şeker gibi bir maçta inanın, en az 12 tane avantaj pozisyonunu doğradı. Kardeşim zaten maç kötü, çekilecek gibi değil. Bir de sen üstüne tüy dikiyorsun. Bırak oynasınlar, tempo artsın. Senin yaptığın hakemlik 40 sene önce vardı, yani bekçilik döneminden kalma. 57. dakikada Arif'e yapılan harekette faul veriyorsun, ceza alanı dışında. Aynı pozisyonun daha şiddetlisi yine Arif'e ceza alanı içinde var. Niye vermedin o zaman penaltıyı? Çünkü iki poziyon da faul değildi. Yani tam eyyam düdüğü.

Tam yetkili Fatih Terim, sakın hataları dışarıda aramasın. İyice bir düşünsün.
Yazarın Tüm Yazıları