Yalçın Bayer: Zehirleniyoruz (mu?)

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

AKSA'daki sızıntı konusunda bakanlık açıklama yapmıyor

İSTANBUL'da SİVİL Koordinasyon Merkezi'nin dünkü açıklamasında yer alan 'Bölgeden acil...' paragrafını okuyoruz:

‘‘Bölgede (Yalova'da) kimyasal madde üreten AKSA fabrikasından zehirli gaz sızıntısı depremin ilk günlerinde kamuoyuna yansımıştı. Çevredeki canlıların ölmeye başlamasıyla ortaya çıkan tehlikeli durum, acil müdahale gerektiren yeni bir gelişmeye yol açtı. Fabrika yönetiminden çevrede yaşayanlara yapılan açıklamada, fabrikaya yakın bölgede üretilen, yetiştirilen gıdaların yenmemesi uyarısında bulunuldu. Fabrikanın hemen yakınındaki çiftliğin sahibi Ahmet İsvan, bugüne kadar bu durumla ilgili Yalova İl Sağlık Müdürlüğü dahil yaptığı hiçbir başvuruya yanıt verilmediğini söylüyor ve 'Çiftlikte üretilen domatesler de İstanbul Hali'nde satılıyor' diyor...’’

Dinçkök ailesine bağlı AKSA'daki tekstil hammaddesi üretimine yönelik zehirli maddenin 'Akrilonitril' olduğu belirtiliyor. Hava ve güneşle temas ettiğinde siyanür gazına dönüşen bu maddenin, yanıcı ve patlayıcı özelliği bulunuyor.

İlgili çevreler, sızıntı ile ilgili olarak kamuoyunun yeterince bilgilendirilmemesi nedeniyle ciddi kuşkuların taşındığını söylüyorlar: ‘‘Bu tesisteki bir tehlike TÜPRAŞ'tan da büyük bir felaket doğurabilir’’ deniliyor.

İSVAN FERYAT EDİYOR

Yalova'da bu fabrika yakınlarında meyvecilik ve sebzecilik yapan İstanbul eski Belediye Başkanı Ahmet İsvan'dan, neler olduğunu öğrenmek istiyoruz:

‘‘AKSA'da depremden sonra meydana gelen gaz sızmasıyla ilgili bölge halkı olarak büyük endişe yaşıyoruz. İlgililer duyarsız, nedense bir açıklama yapılmıyor.’’

- Olayı biraz açar mısınız?

- Efendim bu tesis, geldi yanımıza yerleşti, haklarımızı gasp etti. Bunun koruma bandı konusunda yıllardır mücadele ederim. Bu tesise ruhsat verilmemesi gerekirdi. Sağlık Bakanlığı, 14-15 yıl önce iltimas geçti, ruhsat verdi. Her sanayi tesisinin yaratacağı tehlike oranında bir koruma bandının olması gerekiyor. Bunların ise yoktu. Bu koşulu yerine getirmeyen bakanlık garip bir şekilde Yalova Belediyesi'ne başvurarak, 'Bu fabrikada tehlikeli madde vardır, ona 1200 metre koruma bandı yapınız' dedi. Belediye de, üçüncü şahıslara koruma bandı yapamayacağını bildirdi. Anlaşmazlık çıkınca AKSA, mahkemeye başvurarak belediyenin yürürlükte olan imar planını iptal ettirdi. Yani bölge konut alanından çıktı; imarsız, tarım alanı oldu. Yine fiili bir koruma alanı olmadı. Aslında koruma alanı, insanları tehlikeden korumak için tesis edilir.

İsvan, ‘‘Bu sorun çok uzundur’’ diyor. Belediyenin ve yöre halkının mücadelesi sürerken, bir gün bu alan ve çevresindeki beş köyün imar yetkisi İstanbul Vilayeti'ne verilmiş... Vilayet, planı yeniden çizmiş.

İsvan, ‘‘Koruma bandı boş alanda olur. Maalesef burası dolu. Vilayetin koruma alanı ilan ettiği yerde, köylülerin, üreticilerin, bizlerin tapulu arazileri var. Daha da önemlisi yaklaşık 300 hanenin oturduğu Altınkum Sitesi var’’ diyor.

İstanbul Valiliği'ni birçok kez dava etmiş, hepsini de kaybetmiş İsvan... Üzgün bir şekilde şunları söylüyor:

‘‘Halk arasında bir tabir vardır; 'avukat tutma, hákim tut' diye... Hakkımızı savunamadık. Ben de çaresiz olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurdum. 'Bakacağız' diye haber verdiler. Beklerken bu deprem oldu, beklenen gaz patladı, sızdı.’’

MEYVE-SEBZELER ZEHİRLİ Mİ?

Depremden sonra sızma olayı üzerine 24 Ağustos'a kadar Jandarma tarafından köylülerle dağlara sürüldüklerini anlatan Ahmet İsvan, ‘‘Daha sonra tehlike geçti dediler, döndük. Bütün meyve-sebzelerimiz bakımsız kalmış, toplanamamıştı. Toplayabildiklerimizi İstanbul Hali'ne göndermeye başladık. Ancak Altınkum Sitesi'ne önceki gün giden fabrika yetkilileri, buradan ölü kuş ve kedilerin leşlerini toplamışlar. Sakinleri, 'Bahçenize ektiğiniz domates, biberleri yemeyin, zehirlidir' diye uyarmışlar. Tabii duyunca hepimiz panikledik. Ben hemen Yalova'daki Kriz Merkezi'ne başvurdum. 'Ben İstanbul'a meyve-sebze satıyorum, ürünlerimiz tehlikeli midir, değil midir?' diye sordum. Hemen bir komisyon kurduklarını öğrendim. Nitekim bugün (dün) gelip örnekler aldılar, ondan sonra fabrikaya gittiler. Olay şimdi bu safhada, bekliyoruz’’ diyor.

Evet, Gölcük'ten Yalova'ya girişte tekstile dayalı kimyasal üretimiyle AKSA, Avrupa'nın sayılı tesislerinden biri... Ülkeye milyonlarca dolar döviz kazandırıyor. Devlet ve hükümetler katında her zaman 'himayeye mazhar' olmuş; ama Körfez'i kirletip canlı bırakmamış. Buna rağmen koruma alanını fiili değil de, devlete 'káğıt üzerinde' oluşturtmuş.

Geçmişte 'koruma alansız' bu fabrikaya izin verenler kimdir?

Bundan önemlisi Yalova'daki komisyon, çalışmalarını acilen kamuoyuna açıklamalıdır: Zehirleniyor muyuz?

Deprem bölgesine

gönderilsek...

MİLLİ Eğitim Bakanlığı'na, bir grup öğretmen iletiyor:

‘‘Okullarımız 13 Eylül'de açılacak. Acaba o güne kadar deprem bölgesinde görevlendirilemez miydik? Bir deprem felaketi yaşıyoruz. Çocukların psikolojik yapılarında önemli ölçüde değişiklikler oldu. Bunlara rehabilitasyon uygulayamaz mıyız?’

GÜNÜN SÖZÜ

‘‘Medya beni kurdeşen etti.’’

(Sağlık Bakanı Osman Durmuş)

Doğru yere yardım yapalım

DEPREMİN acıları kısa zamanda dinmeyecek belki ama Türkiye insanı artık yalnız değil. İstanbul'da oluşturulan Sivil Koordinasyon Merkezi, büyük bir görev yapıyor; her türlü yardımı bölgeye ulaştırıyor. Dünden itibaren bölgedeki gelişmeleri, ihtiyaçları, çağrı ve duyuruları kamuoyuna aktarıyor. Acil gıda, çadır, battaniye, şilte gibi çeşitli ihtiyaç malzemeleri ve nakliye konularında bilgi almak isteyenlere...

0212-252 70 54, 245 56 02, 292 97 65, 292 96 75.

SİLİVRİ'den Ethem Kemal Akta: Devletimizin şu sıkıntılı günlerinde acaba biraz tasarrufa yönelemez miyiz? 126 milyonluk Japonya'da 12 bin makam otomobili, bizdeyse 82 bin makam otomobili bulunduğunu biliyoruz. Bunların bir kısmı satılamaz mı? Ayrıca transfer sezonunda milyon dolarlar alan futbolcularla, bunları 'cebimden verdim' diyen kulüp idarecilerinden ses duyamıyoruz. Milli futbolcularımızın da, daha şimdiden ‘‘İrlanda ve Moldova karşısında galip gelirsek, primimizi depremzedelere bağışlayacağız’’ demeleri hiç hoş değil.

İZMİT'ten Nursen Hanım: Konutlarımız Güneş Sigorta'ya sigortalıydı. Kendilerini 15 gündür davet etmemize karşın Yahya Kaptan Mahallesi'nde göremiyoruz. Sigortanın tutumunu kamuoyunun takdirine sunuyoruz.

DARICA'dan Salih Salihoğlu: Depremde bölgemizde binlerce evin camı patladı. Her olayda olduğu gibi bundan da faydalananlar var. Cama çekilen macunun kilosu 750 bin liradan 3 milyona çıktı.

KÜTAHYA'dan Süleyman Topçu: Ecevit'in ve hükümetinin dürüstlüğüne güvenelim. Daha dört aydır görevdeler. Türkiye, büyük bir felaketin eşiğinden geçiyor. Bekleyelim, görelim.



Yazarın Tüm Yazıları