İşte gerçekler

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Eski müsteşar, halen Yargıtay üyesi Yusuf Kenan Doğan hakkında Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan seks ve dedikodu dolu rapor, duvara çarptı. İşin perde arkasına indikçe ve iki günlük gelişmeleri gördükçe, insanın ‘‘Ya sabır’’ çekesi geliyor.

Yusuf Kenan Doğan, Alevi kökenli bir hukukçu. Gerçek bir Atatürkçü olarak tanınıyor.

Adalet Bakanı Mehmet Ağar döneminde başlatılan, Şevket Kazan döneminde pişirilen, Oltan Sungurlu döneminde yüksek yargı organlarına gönderilen ve sonuç alamayınca şeriatçı gazeteye sızdırılan bu soruşturma raporunun öyküsü, gerçek bir ibret belgesi.

Doğan, müsteşarlıktan alındıktan sonra, Danıştay'da dava açıyor. Danıştay bu işlemi yasalara ve kamu yararına aykırı bularak yürütmenin durdurulması kararı veriyor.

Sonuçta iptal kararı çıkacağından endişe eden Adalet Bakanlığı, davayı Doğan aleyhine çevirebilmek için ‘‘soruşturmayı’’ hızlandırıyor!.. Bakanlık ve Adalet Vakfı bünyesinde çalışan garson, sekreter, santral, bulaşıkçı, temizlikçi gibi kesimden bayan personelin ifadeleri, Başmüfettiş Yılmaz Poyraz tarafından tek tek alınıyor!..

Ve ortaya bunların ifadelerinden oluşan bir seks dosyası çıkıyor ki, bizim magazin medyası duysa, dudağı uçuklar!

Dosyayı dün bir kez daha okudum.

‘‘Arkadaştan duyduğuma göre’’... ‘‘Söylendiğine göre’’... ‘‘O bayan genel müdür çok iffetsiz bir kadınmış’’... ‘‘Müsteşar Alevilik yapardı, mezhebine göre davranırdı’’... ‘‘Karısıyla cinsel ilişkisi de şöyleymiş, böyleymiş’’... ‘‘Orada birlikte olmuşlar, duş alıp koridara çıkmışlar’’... ‘‘Falanca demiş ki, filancadan duyduğuma göre’’...

Rivayet, dedikodu, söylenti... Vay vay vay!.. Ve bu ifadeleri baskı altında verdiklerini savunan bayan görevliler, şimdi noter önünde gerçekleri açıklamış durumdalar.

Devletin raporunda cinsel organların sertleşmesi gibi şeyler var! Devletin raporunda mezhepçilik, particilik yapılıyor.

Türkiye böyle bir rapora bugüne kadar tanık olmamıştı.

Devletin dosyasında yine dedikodu ve söylentilere dayanarak, Türkiye'nin saygın insanları arasındaki aşk ilişkileri anlatılıyor. Yine dedikoduya dayanarak isimler veriliyor.

Bunlara hiç girmiyorum, çünkü utanç verici, yüz kızartıcı bir durum.

***

Evet, şimdi konumuzu irdelemeye devam edelim. Bu ifadeleri alıp raporu hazırlayan Adalet Bakanlığı müfettişi Yılmaz Poyraz, Şevket Kazan döneminde Teftiş Kurulu Başkanı yapılıyor!

Rapor, Doğan'ın davasında iptal kararı çıkmasın diye, acele toparlanıp Ekim 1997'de Danıştay'a gönderiliyor. Danıştay Savcısı'nın kararda yer alan görüşü şöyle:

‘‘İnsan onurunun temel haklara yön veren ilkelerin başında geldiği gözardı edilerek düzenlenen bu raporun, delil olarak kabulü mümkün değildir...’’

Ve Danıştay, raporu ciddiyetsiz bulup Adalet Bakanlığı'na geri gönderiyor.

Bakanlık bu kez aynı raporu Yargıtay'a gönderip Yusuf Kenan Doğan hakkında suç duyurusunda bulunuyor. Yargıtay Birinci Başkanlar Kurulu da bu raporu oybirliği ile reddedip geri gönderiyor. Bu Kurul Yargıtay Başkanı, dört Ceza Dairesi Başkanı ve dört üyeden oluşuyor.

Aradan kısa bir süre geçiyor. Bu kez aynı raporu şeriatçı bir gazete manşetten ve günlerce yayınlamaya başlıyor. Yani, Danıştay ve Yargıtay tarafından Adalet Bakanlığı'na iade edilen rapor, bu kez şeriatçı gazeteye sızdırılıyor ve Yusuf Kenan Doğan'ın üzerine bu yolla gidilmek isteniyor.

***

Ne garip bir rastlantıdır ki, aynı şeriatçı gazetenin dünkü manşetinde, bu raporu hazırlayan müfettiş Yılmaz Poyraz'ın demeci var! Demek ki devlet memurlarının demeç verme yasağı, Yılmaz Bey için geçerli değil. Şakır şakır konuşuyor, açıklamalar yapıyor.

Ne bileyim, belki de konuşmak için Adalet Bakanı Oltan Sungurlu'dan izin almıştır!

Bu durumda akla şu soru geliyor:

Acaba Bakanlığın raporunu o gazeteye daha önce kim sızdırmıştı? Kim, kim?..

* * *

Şimdi işin biraz da ‘‘siyasal’’ boyutuna bakalım. Bunu açtığımız takdirde, hadisenin perde arkasını biraz daha net göreceksiniz.

Yusuf Kenan Doğan, müsteşarlığı döneminde aynı zamanda Basın İlan Kurumu Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yapıyordu. Şimdi kendisi aleyhine yayın yapan şeriatçı gazete, Gümüşhane Barosu Başkanı Ali Günday'ı günlerce yayın konusu yapmış, onu din düşmanı ilan ederek resimlerini basmış ve hedef göstermişti.

Sonuçta biri çıktı ve Ali Günday'ı öldürdü.

Doğan, bu şeriatçı gazetenin resmi ilanlarını 20 gün boyunca kestirdi. Büyük zarara girdiler. Alevi kökenli bir Atatürkçü, işte böylece boy hedefi oldu.

Dahası, Yusuf Kenan Doğan, Yekta Güngör Özden'den boşalan Anayasa Mahkemesi üyeliği için Cumhurbaşkanlığı'na başvurmuş ve aday olmuştu.

Önünü kesmek gerekirdi!

Önümüzdeki nisan ayında, Anayasa Mahkemesi'nde Yargıtay kontenjanı boşalıyordu. Doğan'ın aday olacağını herkes biliyordu. Yine önünün kesilmesi gerekiyordu.

Gördünüz mü olup bitenin perde arkasını!

Ben burada bir şeyi daha merak ediyorum! Şevket Kazan tarafından ödüllendirilen müfettiş Yılmaz Poyraz, madem ki bu kadar bayan personelin ifadesini aldı ve onların cinsel tacize uğradığını belgeledi, acaba niçin Savcılığa suç duyurusunda bulunmadı? Ya da, o bayanlardan bir tanesi olsun, niçin şikâyetçi olmadı?.. Ve o bayanlar, şimdi hiçbir idari görevi olmayan Doğan hakkındaki ifadelerini şimdi nasıl geri alıp doğruları söylediler? Bu sorulara açıklık getirilmesi gerekiyor.

***

Evet, şimdi konuşma sırası, Adalet Bakanı Oltan Sungurlu'da. Teftiş Kurulu Başkanı demeçler verirken, Sungurlu'nun ısrarla susması elbette yakışık almaz.

Kendi bakanlığı tarafından hazırlanan ve ‘‘ciddiyetsiz’’ bulunduğu için Danıştay ve Yargıtay tarafından iade edilen müstehcenlik, seks ve dedikodu dolu bu dosya hakkında ne düşünüyor?

Bir Adalet Bakanı bu konuda susarsa, hangi konuda konuşur?

Adalet bu mu?













Yazarın Tüm Yazıları