Birinin beni itmesi lazım

Güncelleme Tarihi:

Birinin beni itmesi lazım
Oluşturulma Tarihi: Nisan 11, 1999 00:00

Haberin Devamı

Kendini şarkı söyleyerek ifade etmek! Ne demek? Bunun cevabını verse verse Sertab Erener verir diye düşündüm. Çünkü o hep söylüyor, ‘‘Ben kendimi şarkı söyleyerek ifade ediyorum’’ diyor. ‘‘Duygularımı en doğru olarak aktarabildiğim anlar şarkı söylediğim anlar’’ şeklinde bir cevap verdi, ama ne yalan söyleyeyim bu beni pek tatmin etmedi. Aslında tatmin olmamam ne kadar normal değil mi? Çünkü o kendini konuşarak değil, ‘‘şarkı söyleyerek’’ ifade ediyor. Neyse... Erener'le ‘‘evim gibi hissediyorum’’ dediği Swissotel'in restoranlarından birinde konuştuk. Yanımızda yakın arkadaşı Şebnem Ferah ve basın danışmanı Pınar Hanım da vardı. Sertab'ı çocukluğu ile ilgili konuşturmak kolay olmadı. Çünkü o şimdi çocukluğunu değil, geleceğini düşünüyor. Geleceğini ve projelerini.

Müjde Ar, birkaç yıl öncesine kadar müzmin bir kolit hastası olan Sertab Erener'i ameliyat sonrasında ziyaret etmiş ve ona şöyle demiş: ‘‘Bak canım, şimdilik bu illetten kurtuldun. Ama kafanı değiştirmezsen, yarın bu midene, öbür gün başka bir yerine musallat olur. Önce kafayı değiştireceksin.’’

Sertab Erener, Ar'ın bu öğüdünü tutmuş olacak ki, ameliyattan sonra değişmeye başlamış. Anlattıklarına bakılırsa, değişimden önceki Sertab gerçekten de çekilir gibi değil: ‘‘Bir dönem psikoloğa gittim. Onun da yardımıyla farkettim ki, çocukluğumdan itibaren hep kötü şeyleri biriktirmişim hafızamda. İyi olayları hiç kaydetmemişim.’’

İNATÇI KEÇİ

Çocukluğu hiç de fena geçmemiş aslında. Üst orta sınıftan temiz bir ailenin el üstünde tutulan ikinci çocuğu olarak 1964 yılında dünyaya gelmiş. Avukat babası Nizamettin Bey ve eşiyle tanıştıktan sonra güzel sanatlardaki öğrenimini yarıda bırakan annesi Yücel Hanım, kızlarını iyi yetiştirmek, onu sevgi ortamında büyütmek için ellerinden geleni yapmışlar. Çocukluğundan aklında kalan bir kaç resim var: ‘‘Kapının önünde hep bir bavul olurdu. En küçük tatilleri bile değerlendirirdik. Hatta bir keresinde Avrupa'yı otomobille dolaşmıştık. Güzel yerlerde durulur, manzara seyredilir filan.’’

Misafirlikte uyuyor taklidi yapıp büyükleri dinlemeler, yine uyuyor numarasıyla kendini kucakta taşıtmalar, keçi inadıyla aileye kök söktürmeler... Sevimli, cin, biraz da şımarık bir kız çocuğunun yapması gereken herşeyi yapmış Sertab. Şımarık kızı dize getirebilen bir kişi varmış: ‘‘Ağabeyime hep büyük bir hayranlık besledim. Ailede model olarak benimsediğim kişi oydu. Aramız hiç bir zaman kötü olmadı.’’

Peki 11 yaşında kalın bağırsağında oluşan ve nedeni daha çok psikolojik olan kolit nereden çıktı? ‘‘Çok derinlere inmek lazım aslında. Ama bir şekilde acı çekmeyi seçmişim. En kötüsünü düşüneyim de, iyi bir şey olursa sevinirim mantığı. İşte bu mantık insanı hasta ediyor. En kötüleri düşüne düşüne kötülükleri çekiyorsun.’’

İlkokuldan sonra, iyi bir öğrenci olarak girdiği Işık Lisesi'nin ortason sınıfında dersleri sermiş Sertab. Çünkü çocukluğundan beri oynadığı şarkıcılık, hayat biçimi olsun istemiş, konservatuvar diye tutturmuş. Oyalansın diye eve alınan piyanonun başından kalkmaz olmuş ve nihayet lise ikide kendini ‘‘operacı olmak üzere’’ konservatuvara atmış: ‘‘Okula çok bağlıydım. Daha öğrenciyken bile AKM'ye işyerim gözüyle bakıyordum.’’ Fakat Sertab Erener'in hayatı kendine zindan eden kişiliği (değişmeden önceki tabii), onu yine rahat bırakmamış: ‘‘Kendimi çok eleştirirdim. Şarkı söylemek dışında her konuda kendimi yerin dibine batırırdım. Bu beni aşağı çeken bir duygu. Birilerinin bana sürekli devam et, çok iyi demesi gerekiyor. Okulda da, sakın bırakma, sen dünyanın en iyi sopranolarından biri olacaksın deselerdi, belki de okula devam ederdim.’’

SEZEN DOMİNANT

Şimdiki itici gücü, son iki albümünün (Sertab Gibi ve Sertab Erener) yapımcısı ve sevgilisi Demir Demirkan. Ondan önce ailesinin destek olduğunu söylüyor. Peki Sezen Aksu?

‘‘Sezen'de de vardı öyle birşey. Ama Sezen çok dominant biri. Çok karizmatik biri. Yıllardır bu işi yapıyor. Bir şarkı yapılıyor diyelim, o onu o kadar hızlı yaşar ki, sen bir yerinden tutmaya çalışırsın ama beste çoktan bitmiştir. Vazgeçersin, bir laf edemezsin.’’

Yeni albümünü, önceki üç albümünü birbirine bağlayan bir köprü olarak tanımlıyor. Daha dingin ve romantik olduğunu söylüyor. Yeni albüm için artık söz müzik eleştirmenlerinin ve dinleyicilerin. Sertab'ın bir de Sony tarafından yürütülen dünya projesi var. Eğer her şey yolunda giderse Sony'nin ‘‘Music of the Century’’ projesinde o da olacak. Ama işin boyutlarını kavradığı için şimdilik soğukkanlılığını korumaktan yana:

‘‘New York'ta CD almak için bir müzik mağazasına girdim. Girdim ve çıktım. Çünkü o kadar çok albüm, o kadar çok şarkıcı, o kadar çok üretim var ki... Sen onların arasından çıkmaya çalışıyorsun. Mucizevi bir şey aslında. Satın almaya bile üşendiğin bir şeyi oraya koyup birilerinin dikkatini çekmek için ciddi paralar harcanıp senin üzerine oynanması gerekiyor. Mesela Tarkan için bu yapılıyor. Eskiden bu kadar zor değildi. Ancak bu yüzyılda böyle.’’

Sertab, yüzyılın gereklerini yerine getirmeye kararlı. Üstelik ‘‘en büyük şansım’’ dediği sesi sayesinde onu arkadan iten, destekleyen birilerini bulmakta güçlük çekmiyor. Zaten Demir Demirkan da ilk olarak kendisine değil, ABD'de otomobilinde dinlediği sesine aşık olmamış mı?

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!