Yasemin'ce

Yasemin BORAN
Haberin Devamı

Ölüm sınırından dönenler (2)

Gelen mektupların arasından çok ilginç bir olayla karşılaştım. Adının açıklanmasını istemediği için yazmıyorum. Fakat, mektubunu aynen aktarıyorum;

‘‘Doğumdan hemen sonra yüksek ateşle hastahaneye kaldırılmıştım. Hastahaneye gitmeden önce daha evde yatıyorken gözlerimin önünde odanın yavaş yavaş kaybolduğunu gördüm. Sanki oda ve içindeki eşyalar buzun çözülmesi gibi çözülüyor ve gittikçe dağılıp yok oluyorlardı. Artık bulunduğum yer tanıdığım oda değildi. Kendimi büyük bir huzur içinde hissediyordum. Ne kocam, ne çocuklarım, ne de ben vardım. Büyük bir mutluluk hissiyle dolmuştum. Her tarafın parladığı parlak ışıklı bir yerdeydim. Hayatım boyunca böyle bir duygu duymamıştım. Sonra ışıkların arasından bir şekil belirdi. Bana doğru yaklaşmaya başladı.

Çocukken kaybettiğim babam olduğunu anladım. Bana elini uzattı ve kendisiyle gelmemi istedi. O anda hissettiğim duyguyu anlatamam. Olağanüstü güzel bir duyguydu. Beni yeşillik ve ağaçlık bir yere götürdü.

Burası çok güzeldi. Sonra elimden tuttu ve artık gitmem gerektiğini söyledi. Gitmek istemediğimi söyledim. O da, şimdi değil sonra tekrar görüşeceğiz, dedi. O sırada büyük bir boşluk duygusu ve düşme hissi ile gözlerimi açtım. Hastahanede olduğumu, doktorların başucumda durduklarını gördüm.’’

Bir başka mektupta Seniha Karadeniz başından geçen ilginç deneyimi şöyle anlatıyor;

‘‘Eşimle birlikte seyahate çıkmıştık. Dönüşte Bursa yolundan dönüyorduk. Orhangazi denilen yere gelmeden karşımıza çıkan kamyondan kaçmaya çalışan kocam arabayı yoldan çıkardı. Yoldan çıkan araba uçuruma doğru yuvarlanmaya başladı.

Araba yoldan çıktığı anda içimden 'tamam, şimdi ölüyoruz' o sırada birden bire bütün hayatımı film izler gibi görmeye başladım. Bebekliğimden itibaren o güne kadar olan yaşantımı bütün ayrıntıları ile zihnimin içinde izliyordum.

Sonra ilerde çok parlak bir ışık gördüm. Çok güzel bir duygunun içimde uyanmaya başladığını hissettim. Işığın ortasında belirsiz bir görüntü vardı fakat, ne olduğunu seçemiyordum. Beni kendisine doğru çekiyordu. Mutluluk duygusuyla dolmuştum. Sonra kendimi yukarıda hissettim. Yukarıdan kendi bedenimi görüyordum. Daha sonra arabanın dışından etrafa bakmaya başladım. Tepenin üzerinde insanlar belirdi. Aşağı iniyorlardı. Arabamız bir çalılığa takılıp kalmıştı. Sonra arabayı oradan kurtardılar. O sırada benim vücudumu kaldırıp hastahaneye götürdüler. Daha sonra birden karanlık oldu ve kendimi vücudumun içinde hissettim. Daha sonra kocama kaza sonrasını ayrıntıları ile anlatınca çok şaşırdı. Çünkü, söylediklerimin hepsi aynen gerçekleşmiş.

1973 yılında Amerika'da Psişik Araştırmalar derneğine gönderilen vaka ise, şöyle;

Yirmibeş yıl önce ciddi biçimde hastalanıp aşırı kan kaybından hastahaneye kaldırılmıştım. Bu durumda doktor, teşhis amacıyla ön ameliyat yapılmasına karar verdi. Eter verildiğinde derin bir uykuya dalarken bana ölecekmişim gibi geldi. Bu his bana acı vermiyordu. Ancak, karşılıklı halat çekme oyunu gibi bir çekilme hissediyordum. Daha sonra hareketsiz yatan bedenimin üzerinde küçük bir ışık belirdi. Ve bütün duygularım bu ışığa aktarıldı. Ben ya da daha ziyade bu küçük ışık ameliyathanenin içinde uçarak orada meydana gelen her şeyi izlemeye başladım. sonra pencereden uçup gittim. Hiç acı duymadığım gibi olağanüstü özgürdüm.’’

(Sürecek)






 








Yazarın Tüm Yazıları