Polis Radyosu 46 yaşında

Güncelleme Tarihi:

Polis Radyosu 46 yaşında
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 29, 1998 00:00

Haberin Devamı

‘‘01.02.1998 tarihinde siyah bebe yaka kazak, kot pantolon ve süet kahverengi ayakkabılarıyla İstanbul Göztepe ... adresindeki evinden çıkan ve bir daha kendisinden haber alınamayan, 1.60-1.65 boylarında, kızıl dalgalı, kısa saçlı N.A. kaybolmuştur. Yerini bilenlerin veya görenlerin radyomuza haber vermeleri rica olunur...’’

Yukarıdaki cümlelerle, ‘‘Kayıp aranıyor’’, ‘‘Kan aranıyor’’ anonslarıyla girdi hayatımıza. TRT'nin rutin programlarından sıkılanlar isteklerini, özlemlerini seçtikleri şarkılarla gönderdiler sevdiklerine. Dağdaki çobanla sevgilisi, askerdeki oğulla anasının buluşma noktası oldu Polis Radyosu.

1952 yılında 50 wattlık bir verici ile iki odalı küçük bir dairede yayın hayatına ‘‘merhaba’’ diyen Polis Radyosu şu günlerde, yarım asırlık hüznün, sevginin, dostluğun sarhoşluğuyla kutluyor 46. yaşını. Günde iki saatlik yayından, kesintisiz yayına kadar geçen süreçte, radyo artık modern cihazlarla sesleniyor sevenlerine. Son teknoloji ile donatılmış stüdyolardan çıkıyor, dinleyici istekleri.

Radyoyu şu anda Emniyet Genel Müdürlüğü Haberleşme Dairesi Başkan Yardımcısı Nihal Özçep yönetiyor. Özçep, üç yıldır yürüttüğü görevin, mesleğinde bıraktığı tadı tek cümleyle özetliyor:

‘‘Emniyet Teşkilatında aldığım en keyifli görev bu oldu.’’

Hemen sonrasında 46 yıldır değişmeyen tek ruhun ‘‘Kaliteli ve ilkeli yayın’’ olduğunu vurguluyor; duyduğu gururu ise gözlerindeki parıltı ve sözlerine yansıyan heyecan ele veriyor.

ARABESK YASAĞI DELİNİNCE...

Polis Radyosu, arabeskin yasak olduğu dönemlerde, bu yasağı delerek, birçok sanatçıya şöhret kapılarını açmış. Arabeskin kralı Orhan Gencebay başta olmak üzere, diğer arabeskçileri dinlemek isteyenler bu radyoda buluşmuşlar. Fatih Kısaparmak'ın ‘‘Kilim’’ kaseti Polis Radyosu sayesinde ulaşmış dinleyicilere. Zamanla TRT'ye de önayak olmuş bu politikasıyla.

Bugüne kadar yayınlarından dolayı hiçbir tepkiyle karşılaşmadıklarını anlatan Özçep, ‘‘Hatta, hergün yayınlarımızı öven çok sayıda telefon, faks ve mektup alıyoruz’’ diyor.

Yunanistan'ın Pire Limanı'ndan Süveyş Kanalı'na kadar Türkiye'nin ve dünyanın pek çok yerinden sayısız mektup, faks ve telefona yanıt vermiş radyo. Finlandiya'dan gelen bir mektup ise şaşırtmış radyo çalışanlarını. Özçep yaşadıkları mutluluğu, o günlere dönerek anlatıyor:

‘‘Bir gün radyoya geldiğimde şaşırdım. Herkes mutluluktan uçuyordu. Nedenini içlerindeki en sakini tek cümleyle özetledi: ‘Finlandiya'dan mektup aldık.' Hadi oradan, o kadar da olmaz, dedim. Mektupla birlikte elimize ulaşan, radyomuzun cıngılının yer aldığı kaseti dinleyince anladım yanılgımı. Meğer oralarda bile dinleniyormuşuz. Büyük bir mutluluktu.’’

Dinleyenler mektuplarını, kendi el emekleri ile yoğurdukları ‘gönül almalık' hediyelerle göndermişler. Hatta her hafta hiç aksatmadan çiçek gönderen radyokolikler bile oluşmuş zamanla. Stüdyolarını bu çiçeklerle süsleyen radyo çalışanları da ‘‘Biz gücümüzü bunlardan alıyoruz’’ diyorlar.

Polis Radyosu, diğer özel radyolar gibi yasalar çerçevesinde yayın yapıyor ama diğer radyolar gibi reklamarası şarkı çalmıyor. Çünkü reklam alamıyor. Kendisin diğerlerinden ayıran en önemli farklardan biri de bu.

Radyoda reklamlar yerine, eğitici yayınlar yapılıyor. Tabii bir de artık ‘vazgeçilmezler' arasında yerini alan ‘‘kayıp ilanları’’.

ÜNLÜ DJ'LER OKULU

Polisin eli sopalı, sert, duygusuz imajı, radyoda yerini romantik, insancıl ve anlayışlı sıfatlarına bırakıyor. Radyo için çalışan polislere yayıncılıktan anlayan sivil personel yardımcı oluyor.

Nihal Özçep, çeşitli dönemlerde Polis Radyosu'nda çalışıp da ayrılan çok sayıda ünlü isimlerin olduğunu hatırlatıyor. Kendi deyimleri ile radyo bir ‘okul' olmuş adeta. Türkiye'nin ilk diplomalı DJ'i Uğur Gündoğan da Polis Radyosu'nda program yapıyor.

Özçep, müzik politikalarını ‘‘Müziği ayırt etmiyoruz. Her türüne yer veriyoruz. Ama özellikle Türk Halk ve Türk Sanat Müziği'ne ağırlıklı olarak yer vermeye çalışıyoruz. Geceleri ise yabancı müziğin ağırlıklı olduğu programlar yapıyoruz’’ sözleriyle özetliyor.

Radyonun müdürlerinden Başkomiser Mehmet Karakoç araya giriyor. Türk Müziği'nin en kuvvetli arşivine sahip olduklarını bir örnekle ortaya koyuyor: ‘‘Kimsede olmayan bir taş plak arşivimiz var. Dinleyici başka radyolarda bulamadığı bir parçayı bizde bulacağını biliyor. Hatta bununla ilgili çok ilginç bir örnek yaşadık. Ünlü bir sanatçı, seneler önce çıkan bir taş plağının kendisinde olmadığını söyleyerek bize başvurdu. Taş plağı bulduk ve bir kopyasını alarak verdik.’’

Özel radyolar ile rekabete girmelerinin sözkonusu olmadığını savunan Özçep, amaçlarının kamu hizmeti olduğunu söylüyor. Kaliteli ve bilgilendirici yayın yapıldığı zaman rekabete gerek olmadığını vurguluyor ve ekliyor: ‘‘Başka radyodan fazla dinlenmek gibi bir kaygımız yok. En büyük avantajımız seviyemiz ve ciddiyetimiz. Bunları yaptığınız zaman zaten olumlu tepki alıyorsunuz’’

ANKARA'NIN ÜÇÜNCÜSÜ

Özçep, başarılarını da şu sözlerle özetliyor:

‘‘Ankara'da şu anda ilk üçteyiz. 1995 yılında ise özel kamuoyu şirketlerinden aldığımız bilgiler doğrultusunda ilk sırada yer aldık. O yıl Radyo Televizyon Gazeteciler Cemiyeti'nden ödül aldık. Ödülün gerekçesi ise dinleyiciler ile kurduğumuz sıcak ilişki ve yayınlarımızdaki canlılık. Bu çizgiyi hiçbir zaman kaybetmemeye çalışıyoruz. Sıcak bir ilişki içinde kalmaya çalışıyoruz.’’

Dinleyenlerin polis olduklarına inanmadıklarını söyleyen Özçep, ‘‘Bize sürekli siz polis olamazsınız’’ diyorlar. Özçep, radyo sayesinde ‘‘polis-vatandaş’’ diyaloğunu çok iyi sağladıklarını söylüyor. Bir programa konuk ettikleri tiyatro sanatçısı ile yaşadıklarını ise hiç unutmuyor:

‘‘Programdan sonra benim yanıma geldi. Sizinle bir on dakika görüşmek istiyorum dedi. 2.5 saat sohbet ettik. Ayrılırken görevimi sordu. Polisim dedim. İnanmadı. Neden diye sorduğumda ise izah edemedi.’’

Özçep, sözlerini anlamlı bir mesajla bitiriyor:

‘‘Müziğin tınısındaki buluşmalarımız böyle sürsün. Sizleri çok seviyoruz.’’

Jetonla arayan dinleyici

Polis Radyosu'nda görevli Komiser Adnan Erdoğan, kendilerini her gün 10 jeton harcayarak arayan bir hayranlarının olduğunu söylüyor. Kızılay'da boyacılık yapan bu kişi her gün aksatmadan radyoyu arıyor ve parça istiyor. Bunun yanısıra günde 10 mektup yazan bir başka kişi ise hem eleştirilerini, hem de sevgilerini anlatıyor mektuplarında. Radyo çalışanlarının ortak bir anısını ise Başkomiser Mehmet Karakoç anlatıyor:

‘‘Çobanlık yapan bir dinleyicimizden bir mektup aldık. Bizi kışları evdeki büyük radyodan dinlediğini yazıyordu. Ama yaz aylarında yaylaya çıktığı için radyo dinleyemediğini yazmıştı. Aramızda para topladık. Kendisine küçük bir radyo aldık ve kaymakam aracılığıyla gönderdik. Bundan çok mutlu olduk.’’

Kayıp ilanına saniyede cevap

Radyoda verilen kayıp ilanlarıyla bugüne kadar çok sayıda kişi bulunup ailesine teslim edilmiş, ziynet eşyaları bulunmuş. Yapılan kan anonsları sayesinde kısa sürede hastalara kan bulunmuş. 1997 yılının istatistikleri bunun en güzel örneği: 280 kayıp otodan 82'si hakkında bilgi ilgili makamlara bildirilmiş. 796 kişiden 133 bilgi gelmiş, 84 kişi yakınlarına teslim edilmiş.

Bu konuyla ilgili bir anı Başkomiser Karakoç'un sözleriyle satırlarımıza giriyor: ‘‘Bir arabanın kayıp ilanını verdiğimizde, bir telefon geldi. Güvercinlik'ten arıyordu. Bir kadın sizin anons ettiğiniz araç şu anda evimin karşısında, tesadüfen pencereden bakarken gördüm. Başında da iki üç kişi var. Üzerinde çalışıyorlar. Galiba arabayı söküyorlar, dedi. 155'i aradık. Arabayı çalan kişiler hemen yakalandı.’’

Zengin bir taş plak arşivi var Polis Radyosu'nun. Ve Yunanistan'ın Pire Limanı'ndan Süveyş Kanalı'na kadar dünyanın pek çok yerinden sayısız mektup, faks ve telefon alıyor.






Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!