Herkesin mi eli kirli?

Oktay EKŞİ
Haberin Devamı

Okurken sizin başınız dönüyor mu, bilemiyorum, ama benimki dönüyor. Çünkü bir yandan Yavuz Ataç'ın Alaattin Çakıcı ile ilişkisini ve ona taa Pekin'den diplomatik pasaport hazırlayıp verdiğini okuyorsunuz, öte yandan Yavuz Ataç'ın, ‘‘Gelince her şeyi anlatacağım’’ diyerek birilerine ‘‘Ya beni korursunuz, yahut sizi de yakarım’’ mesajı verdiğini.

Bu bilinen bir taktiktir.

Ama yakalanan -yahut sıkıştırılan- adam böyle tehditler savursa bile, eğer o çevrede elini pisliğe bulaştıran yoksa, -veya az ise- o istediği kadar tehdit savursun dursun.

‘‘Ne biliyorsan söyle!’’ dersin, biter.

Anlaşılan durum öyle değil. Yani Milli İstihbarat Teşkilatı'nın etkin noktalarındakiler ya Ataç'ı ve -Bayan Eymür'ün kamuoyuna yansıyan tehditlerinden anlaşıldığına göre- Mehmet Eymür'ü koruyacaklar...

Yahut kendilerinin de sorgulanmasına katlanacaklar.

Ne çıkar... Bilmiyoruz.

Belki de hiçbir şey çıkmayabilir veya hepimizi şaşkına çevirecek yeni gerçeklerle karşılaşabiliriz.

Zaten önemli olan önce o değil! Önce, sizin benim ödediğim vergiyle görev yapan bu örgütün, yaptıklarının hesabını bu devletin belli bir merciine (örneğin Cumhurbaşkanlığına bağlı olan Devlet Denetleme Kurulu'na) vermek zorunda olduğunun kabul edilmesidir.

Örgütün özelliği anlaşılabilir bir husustur. Zaten hesap vermesiyle ilgili mekanizma da ona göre oluşturulur. Ama hesap vermemesini kabul etmek mümkün değildir.

Bizim anlamadığımız bir husus da, başta CHP olmak üzere muhalefet partilerinin bu konudaki suskunluğudur.

Sanki KGB'de yahut MI5 ve MI6 veya MOSSAD'da olup bitenden söz ediliyor. O nedenle de arkadaşlar meseleye bir gazete haberi okuma uzaklığından bakıyorlar.

Bu ülkenin temel sorunlarının sahibi siyasi partiler olmazsa kim olacak? Bir bilen varsa söylesin biz de öğrenelim.

Bakın ortada adamlarıyla çalım satan, silahsız insanlara üstelik arkadan kurşun sıkan babayiğitler dolaşıyor.

Adam hakkında tutuklama kararı veriliyor. Bu karar uygulanırken bile suçluluğun ezikliğini değil, ihtişamlı uğurlama törenlerini görüyorsunuz.

Bir toplumun temel değer yargıları bu kadar altüst olabilir mi?

Ve böyle bir ülkede başınız dönmeden yaşayabilir misiniz?

Not: Dünkü yazımın sonu nasıl becerildiyse hacamat edilmiş. Son cümle ‘‘Aslında bu paranın (RP'nin deve ettiği ileri sürülen 1.2 trilyonun) bir açıklaması vardır ama onu ya 370 bin liralık banka hesabından yirmi yılda 677 milyar lira üreten Tansu Çiller-Özer Çiller çiftine yahut da maaşlarıyla 148 kg. altın biriktirdiğini ileri süren Necmettin Erbakan'a sormak lazım’’ şeklinde idi. O.E.













Yazarın Tüm Yazıları