İşte böyle bir Türkiye!

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Bir gariplikler ülkesinde yaşıyoruz. İnsanlarda, hele siyasetçilerde ilke kalmamış, inanç kalmamış. Her gün olayları izledikçe ‘‘Vay beee’’ diye hayret ediyoruz.

Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Çevik Bir demiş ki ‘‘Fazilet birinci parti, irtica yine birinci sorun’’.

Bu sözlerin yanıtı hemen ardından geliyor! Bülent Ecevit ve Mesut Yılmaz, Orgeneral Bir'e doğrudan ve dolaylı yanıt verip ‘‘Yetkisizler konuşmasın. Demokraside biz konuşuruz’’ demeye getiriyorlar.

Bugün ‘‘yetkisiz’’ diye tanımladıkları Türk Silahlı Kuvvetleri, bunların gözünde dün ‘‘yetkili’’ idi!

MGK'nın ünlü 28 Şubat 1997 kararları ve sonrasında asker, Türkiye'yi perişan eden Hacı-Bacı hükümetine ve irticaya karşı bastırırken, o günlerde muhalefet olan Ecevit ve Yılmaz, askere alkış tutuyorlardı. O sırada ‘‘demokrasi’’ yok muydu?

Refahyol çökerken, iktidar bugünkü hükümete geçerken de, Ecevit ve Yılmaz ordumuza övgü düzme yarışına girmişlerdi.

Bugün ‘‘yetkisiz’’ dedikleri Türk Silahlı Kuvvetleri, bu ikisinin işine geldiği için o günlerde ‘‘yetkili’’ idi!

Şimdi kendileri iktidar oldular ya, çareyi, irtica konusundaki görüşlerini ödün vermeden yineleyen askerleri ‘‘yetkisiz’’ ilan etmekte buldular.

Meclis'e getirdiği irtica yasalarını aylardan beri çıkaramayan iktidarsız bir iktidar.

‘‘Yetkili olan asker değil, biziz. İşleri bize bırakın.’’

Bıraksınlar da, Türkiye'de hiç kimse siyasetçiye güvenmiyor ki!

Siz hep birlikte ülkeyi bu duruma düşürmüşsünüz.

Erbakan, Baykal, Ecevit, Yılmaz, Çiller vesaire...

***

Bir başka komedi!.. Çevik Bir'in ‘‘Fazilet halen birinci parti’’ demesi, Türk Ordusu'nu tü kaka ilan edip onu düşman gibi gören şeriatçı kesimin pek hoşuna gitmesin mi!

Aman Allah, bu kesimler birdenbire Çevik Bir'e övgüler, iltifatlar yağdırmaya başlamasınlar mı!..

‘‘Paşamız haklıdır. Doğruyu söylemiştir. Kendisini kutluyoruz.’’

Bütün bunlar, Türk siyasetindeki ilkesizliğin ve omurgasızlığın somut göstergeleridir.

Seni iktidar yapan asker, günü gelince sana mı dokundurdu?..

‘‘Vaaay, sen kışlada otur, kendi işine bak...’’

Senin her gün sövdüğün asker, senin işine gelecek bir laf mı söyledi?..

‘‘Helal olsun, paşam doğru söylüyor...’’

Bu ilkesizlik ve çifte standart ortamında biz hangi siyasetçiye nasıl güveneceğiz? Hangisinin söylediğine inanacağız?

Kim bunlar, kim? Güldürü sanatçısı mı?

HANİ DEMOKRASİ?

Sevgili okuyucularım, şeriatçı kesimin diline doladığı ‘‘demokrasi’’ ve ‘‘insan hakları’’ kavramlarının ne denli sahte ve yalan olduğunu burada sürekli yazıyorum. Bunların amacının demokrasiyi kullanarak demokrasiyi yok etmek olduğunu sık sık vurguluyorum.

Bunlar kendi işlerine geldiği sürece sahte demokrattır. Bizim PKK yandaşları gibi, insan haklarının sahte savunucusudur.

Size bunun en son ve en somut örneğini şimdi veriyorum.

Fazilet Partisi'nin yayın organı Milli Gazete'de köşe yazarı olan İsmail Fatih Ceylan isimli genç bir arkadaş vardı. Yazıları ilgiyle okunurdu. Mensup olduğu kesimdeki hırsızlık, yolsuzluk ve vurgunları eleştirirdi.

Yüzünü görmediğim, hiç tanımadığım bu arkadaş, duyduğum kadarıyla düzgün bir insandı.

1 Temmuz Çarşamba günkü yazımda, Ceylan'la Artı Haber Dergisi'nde yapılan bir söyleşiden söz etmiştim. Burada alıntı yaptığım o sözlerinde şöyle diyordu:

‘‘Önce özeleştiri yapmak, gözümüzdeki çöpü görmek zorundayız. İslamcı kesimde bir sürü ahlaksızlık, yolsuzluk ve sahtekârlık var...’’

***

Dün öğrendim ki, İsmail Fatih Ceylan'ın gazetedeki yazılarına bu sözleri nedeniyle son vermişler. Vay canına!

İyi de, ‘‘demokrasi, insan hakları, fikir özgürlüğü’’ diye her gün nutuk ve manşet atanlar bu adamlar değil mi?

Kendi içlerinde en ufak bir eleştiriye dayanamayan, yolsuzluktan ve hırsızlıktan söz eden köşe yazarlarını bile kovan bu adamların ‘‘demokrasi’’ anlayışını sevsinler!

BİR PİSLİK DAHA MI?

Bombayı dünkü Radikal patlattı. İhalesi Refahyol döneminde, Refah'lı Bayındırlık Bakanı tarafından yapılan İzmit Körfez Geçişi projesinin, 1 milyar 900 milyon dolar daha pahalı teklif veren bir firmaya verildiği ortaya çıktı. Önümüzdeki günlerde projenin temeli atılacakmış.

1 milyar 900 milyon dolar parayı fazladan ödemek, Türkiye için ciddi bir iştir ve sorumluluk gerektirir. Eğer iddialar doğruysa, ortada vahim bir durum var demektir. Hesabı fena sorulur.

Hükümet bu konuda derhal, doyurucu bir açıklama yapmak zorundadır.

Aksi takdirde bu pislik, işin içindekilerin başını çok ağırıtır.

BRAVO SURİYE!

Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı Adnan Omran Türkiye'ye geldi, resmi ziyaret yaptı ve gitti. Ben herhangi bir Türk hükümetinin yerinde olsam, değil bu herifleri Türkiye'de ağırlamak, Suriye ile diplomatik ilişkilerimi derhal keserim.

Ülkemizde on binlerce insanın ölümüne neden olan bir katili kendi başkentinde besleyen Suriye ile biz neyi konuşuyoruz?

Bu şahıs Türkiye'den ayrılmadan önce yaptığı değerlendirmede ‘‘PKK terörist ve bölücü bir örgüttür. PKK'ya karşıyız. Apo Şam'da değil’’ demiş! Güler misin, ağlar mısın?

Herifler Türkiye'nin bir yanda altını oyarken, üstelik resmen alay ediyorlar. Biz bunları adam yerine, insan yerine koyup da neyi konuşuyoruz, neyi tartışıyoruz?













Yazarın Tüm Yazıları