Recai Bey ve yolsuzluk

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Fazilet Partisi'nin genel başkanı Recai Kutan, dün Meclis'te parti grubunda yaptığı konuşmada ilginç konulara -kendi mantığı açısından- değinmiş. Konuşmasının bir bölümünde doğru söylemiş, ancak bir bölümünde yanılgıya düşmüş.

Bakınız ne diyor:

‘‘Cumhuriyete yönelik öncelikli tehdit yolsuzluk, hırsızlık, soygun ve talandır’’.

Bu cümlesi doğru, ancak eksik. Adına ‘‘irtica’’ denilen kavramı bilinçli olarak atlıyor. Neyse konumuz o değil.

Yolsuzluk, hırsızlık, soygun ve talan, maalesef Türkiye'nin ayrılmaz parçaları oldu. Kim iktidar olduysa, onlar ve yandaşları malı götürdü.

Hiç fark etmedi.

Bay Özal geldi, hanedan höpürdetti.

Refah geldi, hacılar löpürdetti.

DYP geldi, bacılar hortumladı.

ANAP geldi, onların adamları tokatladı.

Şimdi yine ANAP iktidarda ve bu takım malı götürmeye devam ediyor.

Höpürdetme löpürdetme hadisesi her zaman vardı da, Bay Özal zamanında doruk noktasına ulaştı. Önce Özal Ailesi, sonra da yandaşları köşe oldu. O dönemde köşe olan sekizinci sınıf adamların bir bölümü, bugün de -maalesef- Türkiye'yi yönetiyor.

***

Recai Bey dünkü konuşmasında başka şeyler de söylüyor:

‘‘Hiç kimse cumhuriyet ve laiklik gibi kavramları, yolsuzluk ve talanın kamuflajı olarak kullanmasın’’.

İşte burada biraz yanılıyor. Bunu yapmak isteyen varsa bile, ‘‘cumhuriyet’’ ve ‘‘laiklik’’ kavramlarının savunucusu olan bizler, o hırsızların ve o namussuzların tepesine bineriz. Gücümüz ne kadarsa, o kadar bineriz...

Çünkü hırsızın, namussuzun, memleketi soyanın, Türkiye'yi sülük gibi emenin partisi, siyasal görüşü vesairesi hiç önemli değildir,

Hırsız, hırsızdır.

Hırsızın şeriatçısı da vardır, laiki de, Atatürkçü geçineni de vardır.

Bizim kitabımızda hiçbir zaman ‘‘Benim hırsızım iyidir’’ cümlesi yer almadı.

Recai Bey gibi düşünen şeriatçılar, acaba bizimle aynı doğrultuda mı düşünüyorlar?

Ne yazık ki hayır!

Onlar ‘‘tavşana kaç, tazıya tut’’ politikası izleyen, kendi hırsızlarını ve kendi namussuzlarını görmeyen, hatta teşvik eden şeriatçı kesimdir.

Aralarında bu pisliği eleştiren birkaç yürekli adam var. Bir tanesi İsmail Nacar. Diğeri Mehmet Şevket Eygi. Bir başkası, İsmail Fatih Ceylan.

Son ikisi Milli Gazete yazarı.

İsmail Fatih Ceylan, geçen hafta Artı Haber Dergisi'nde kendisiyle yapılan söyleşide çok ilginç şeyler söylüyor. Özetliyorum:

‘‘Bizim İslamcı kesim olarak başkalarını suçlamaya yüzümüz yok. Önce özeleştiri yapmak, gözümüzdeki çöpü görmek zorundayız. İslamcı kesimde de bir sürü ahlaksızlık, yolsuzluk, sahtekârlık var. Bunları yapanlar da tanınan ve bilinen kişiler. ‘‘Müslüman'ın ayıbını örtme’’ mantığı yüzünden bunlar gündeme gelmiyor. İslamcı bir yazarın İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde rüşvet aldığı biliniyor. Bu adamın deşifre edilmesi lazım ama iş kapatılıyor. Aslında İslamcılar'ın yolsuzluğunu herkesten önce Müslümanlar'ın ortaya çıkarması lazım. Bizim zayıf noktamız da bu. Bizim içimizde bir Uğur Dündar, bir Emin Çölaşan yok’’.

Ama üçkâğıtçılık sadece paraya pula ilişkin değil. İsmail Fatih Ceylan, işin başka bir yönünü de şöyle açıklıyor:

‘‘Bizim İslamcı kesimde kadın konusu çok istismar ediliyor. Son zamanlarda iki ve daha çok kadınla yaşama modası başladı. Bunların içinde yazarlar, çizerler, hacılar, hocalar var. Adam karısından bıkmış, ikinci bir kadın alıyor. Bakıyorsun bir de başı açık kadınla evleniyor. Sırf uçkur (cinsellik) için alıyor. Sırf uçkur için İslam'ı istismar ediyorlar. Bu daha çok İslamcı kesimin üst tabakasında yaygın. Zaten gariban halk nasıl yapsın. Mercedes ve diğer lüks arabalara binenler bunu yapıyor’’.

***

Evet, Recai Bey'in dediği gibi, Türkiye'de hırsızlık, yolsuzluk, namussuzluk gerçekten yaygın. Ama bunu her kesimden birileri yapıyor.

Bu gerçeği şeriatçı kesimin içindeki düzgün ve namuslu adamlar görmeye başladı... Çünkü aralarında ‘‘din baronları’’ türedi. Yolsuzluk, vurgun, korkunç bir servet, karapara, iki kadın, üç kadın, her türlü pislik, rezillik...

Ve bu yapılanların örtüsü olan Müslümanlık! Müslümanlar'ı kandırıp zengin olma yöntemi!

***

Recai Bey'e sormak gerek! Türkiye'de vurgunu, yolsuzluğu, namussuzluğu hortlatan ‘‘en büyük hırsız’’ öldüğünde onu tekbirlerle uğurlayan ve evliya (!) ilan eden sizin kesim değil miydi?

Sizin Refahyol döneminde Türkiye iliğine kadar soyulmadı mı? Neredeydiniz o zaman beyefendi, neredeydiniz? Hangi vurgunun üzerine gittiniz?

Tansu Çiller hakkında Meclis'e önerge verip Soruşturma Komisyonu kurduran, sonra onunla iktidar ortağı olunca kendisini hiç utanıp sıkılmadan aklayıveren de siz değil miydiniz?

***

Türkiye, yolsuzluğun, hırsızlığın, soygunun, vurgunun, talanın ve yağmanın üzerine ayırım yapmadan gitmek zorundadır.

Hırsızları ve namussuzları siyasal görüşlerine göre ayırıp ‘‘Bu namussuz laiktir, onu korumalıyım’’... ‘‘Bu hırsız şeriatçıdır, ona arka çıkmalıyım’’ gibi düşüncelerle devam edersek, hiçbir yere varamayız...

Çünkü Türkiye'yi soyanlar laik-şeriatçı ayırımı yapmadan, hepimizi birlikte soyuyorlar.

Türkiye'nin soyulması, öyle basit bir iş değildir. Recai Kutan bu konulara tek gözüyle değil iki gözüyle baksın. Bu konularda ahkam keserken Allah'tan korksun.

Yazıyı, onun en başta kullandığım cümlesinden sadece iki sözcüğü değiştirerek bitireyim:

‘‘Hiç kimse Allah ve Müslümanlık gibi kavramları yolsuzluk ve talanın kamuflajı olarak kullanmasın’’.













Yazarın Tüm Yazıları