Yeter! Söz milletin

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

Şener Şen ‘Baba’ya ne dedi?

Antalya - Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, önceki gün Antalya'da 13-22 Ekim tarihleri arasında Dünya Ormancılık Kongresi'nin düzenleyeceği Sabancı Kongre ve Turizm Merkezi'ni (Cam Piramit) açarken, şöyle dedi:

‘‘1989 yılında Cumhuriyet Meydanı'na geldiğimde, ‘Hasan Subaşı'nın teminatı benim' dedim. 8 sene sonra size, ‘İşte yanılmadım' diyorum. İşte onun eseri. Cam Piramit... Geçmiş hükümetin bu konuya neden duyarsız kaldığını tartışmayacağız, zamanı gelince tartışılır.’’

Demirel, bunları neden söyledi?

Subaşı, Çiller'e bayrak açanların başında. Demirel'in prensi olarak nitelendiriliyor.

ANAP'lı bir siyasetçinin yorumu şöyle oldu:

‘‘Bu söze dikkat edin!.. Subaşı'nın Çiller'e karşı DYP'nin başına geçmesi için niyetli olduğu biliniyor. Baba, bu sözleriyle icazet verdi. Ne anlama geldiğini, önümüzdeki aylarda göreceğiz.’’ Subaşı'ya ‘‘Genel başkanlığa aday olacak mısın?’’ diye soranların yanıtı burada yatıyor sanıyoruz.

Subaşı, tartışmalı da olsa önemli projeler yürütüyor... Nitekim, Refah zihniyetinin engellemelerine karşı, ‘‘yüzyılın kongresi’’nin yapılacağı cam piramidin projesinin tamamlanabilmesi için verdiği uğraşlar Subaşı'ya kendinden başka Türkiye'de büyük prestij sağladığı görülüyor. 11 milyon dolara mal olan merkezin bitirilmesi için Sabancılar'ın 3 milyon dolardan fazla nakit, Ayhan Şahenk'in de kredi desteği vermesi hep Demirel'in ağırlığıyla olmuş. Antalya'da bir kesimin cam piramide Sabancı'nın adının verilmesine karşı çıkıldığı biliniyor. Ancak, Sakıp Sabancı'nın Antalya'ya ‘‘Buz ve muz kenti’’ diye hoş nitelemeler yapması, kendi koleksiyonundan Osmanlı'nın ferman ve hatlarından bir bölümünü bu merkezde sergilenmek üzere bağışlaması, isim tartışmalarını büyük ölçüde gidermiş gibi.

Türkiye'nin ‘‘Oscar’’ı sayılan Altın Portakal Film Festivali nedeniyle Antalya hareketli günler geçiriyor. 34 yıldır ne sinema sanatçıları Altın Portakal'sız, ne de Antalya sinemasız yapabiliyor. Ancak, Türk sinemasının iç tanıtımı ötesine gidemiyor festival. Bu nedenle, Subaşı'nın söyledikleri gerçekleşirse, Antalya'nın da Cannes gibi uluslararası bir festivale dönüşmesinin çoktan zamanı geldi, geçti bile. Yoksa, festivalin yükü Falez Oteli ve GTİ Airlines gibi birkaç kuruluşun sırtından inmez.

‘EFENDİM BİZ BECEREMEYİZ’

Demirel'le Antalya'ya gelen Cavit Çağlar'la bir ara konuşurken, kendisine sinemamızın nereye gittiği soruldu. Çağlar, ‘‘Sinema kültür hayatımızın en önemli bir parçası. Bizim gençliğimizin filmlerinin sanatçılarını burada görmekten çok mutlu oldum. Ancak gençleri de görmek istiyorum’’ dedi. Çağlar'dan bu arada Orhan Gencebay ve Belgin Doruk'un filmlerini çok sevdiğini öğrendik.

Demirel, ‘‘Eşkıya’’nın yapımcısı Yavuz Turgul'a ödülünü verirken, sahnede Uğur Yücel ile Şener Şen'e dönerek ‘‘İki laf da siz edin’’ dedi.

Şen'in yanıtı şöyleydi:

‘‘Efendim, biz beceremeyiz.’’

Bu arada, filmciliğimize yönelik eleştirilerden birini de bir yönetmenin ağzından aktaralım:

‘‘Ekmeğe -toplumsal- yönelik filmler çektik de ne oldu? Erotik film çeken yönetmenler kadar ilgi toplamadık. Yatak sahnelerine ağırlık verirsen, ünlü olup kazanıyorsun.’’

Fikret Hakan, ‘‘Sinemada maliyetler’’ konusundaki bir toplantıda ‘‘Sponsorlu, büyük bütçeli filmlerle, desteksiz çekilen filmler aynı kulvarda yarışmamalı’’ dedi. Yönetmen Tunca Yönder, ‘‘Büyük bütçelerle yapılan korkak filmlerle bir yere varılmaz. Sinema tarihine sponsorlu filmler değil, bizim çektiklerimiz yazılacak’’ derken, şöyle bir sözcük kullandı:

‘‘Sinemamızı entelektüel çeteler sardı.’’

Çete derken, Antalya'daki arsa, sahil, konut, turizm, orman, vakıf-dernek ve ören yerleri çetelerinin varlığıyla ilgili inanılmaz olaylar dinledik. Rant çeteleriyle ilgili o kadar şey anlatılıyor ki, dehşete düşmemek mümkün değil. İstenilen bir Meclis oluşsa, bir araştırma açılsa, hangi siyasilerin ve kendilerini ‘‘işadamı’’ sayan mafyanın Antalya'yı nasıl yağmaladığını görmek, çok ilginç sonuçlar çıkaracaktır. Ama ranttan pay alan siyasilerin bunu ortaya çıkarması biraz namuslu ve yürekli olmayı gerektiriyor.

TAYİN ÇETESİ

HHA Büro Şefi Dursun Gündoğdu'dan ilk kez memurlarla ilgili ‘‘tayin çetesi’’ diye yeni bir çetenin varlığını öğrendik. Gündoğdu, ‘‘Antalya'da kamu kurumlarının önemli bölge müdürlükleri buradadır. Her iktidar değişikliğinde, bunlar tedirgin olurlar, kalacak mı, gidecek mi diye... Öyle partilerin öyle tayin çeteleri var ki, bir müdürden 20-50 bin mark isteyebiliyorlar. Koltukta kalma tarifesi, makama ve icraatçı daireye göre değişiyor.’’

Milli Eğitim, Bayındırlık, Köy Hizmetleri, Tekel, DSİ, Petrol Ofisi, TEDAŞ, Tarım, Orman, Karayolları, SSK, TEK ve devlet hastanelerinde üst düzeyde yapılan atamaların sayısı 44'ü bulmuş... Koltuk mafyasını işletenlerin, iktidar ortağı bir partinin il yöneticilerinden bazıları olduğunu da söyleyelim.

ANAP Antalya Milletvekili Sami Küçükbaşkan'ı görseydim, kendisine Devlet Hastanesi Başhekimi Hasan Doyduk'un haberi olmadan nasıl bir başhemşire atadığını, DYP Antalya Milletvekili Hayri Doğan'a da, Alanya'da birbiri ardına cinayetlere niçin duyarsız kaldığını sormak isterdim.

Antalya'da yaşanan gerçeklerle ilgili o kadar çok şey var ki, bitmez... Gerçekten Antalya neyin cenneti!..

İktidar, Antalya'yı büyüteç altına almalıdır.

Yazarın Tüm Yazıları