Emin Çölaşan: Anzaklar






Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

AVUSTRALYA ve Yeni Zelanda dışişleri bakanları, Avustralya Genelkurmay Başkanı ile bu iki ülkeden 5 bin kişi şu anda Türkiye'de, Çanakkale'de. l9l5 yılında, bundan tam 86 yıl önce sahillerimize yapılan Anzak çıkarmasının 86. yıldönümü nedeniyle yapılan törenlere katılıyorlar.

(Anzac: Australian, New Zealand Army Corps- Avustralya, Yeni Zelanda Ordu Birlikleri)

Biz kendi tarihimizden kopuk duruma düştük. Yakın geçmişimiz bile bizim toplumu hiç ilgilendirmiyor. Ama elin oğlu, hem de binlerce kişilik kafilelerle, her yıl nisan ayında dünyanın taaa öbür ucundan kalkıp Çanakkale'ye geliyor ve orada savaşmış, can vermiş atalarının anısına törenler düzenliyor. Törenler çıkarmanın gerçekleştiği şafak saatlerinde başlıyor ve gün boyu sürüp gidiyor.

Çanakkale yöresini ve karşı sahilleri gezdiniz mi? Gitmediyseniz, ilk fırsatta mutlaka gidin.

Orada bir tarihin yattığını göreceksiniz ve tüyleriniz ürperecek. Anıtlar, şehitlikler, toplu mezarlar, müzeler, siperler, tabyalar, toplar...

***

O daracık alanda l20 bin şehidimiz yatıyor. O gencecik ana baba kuzularını bir yıl içerisinde yitirmiştik.

Orada ayrıca en az 100 bin İngiliz, Fransız, iki ülkenin sömürgelerinden getirilen Müslüman, Hıristiyan, zenci, Hintli, Nepalli, çekik gözlü gurkalarla birlikte Büyük Britanya İmparatorluğu'nun insan deposu Avustralya ve Yeni Zelanda'dan getirilen askerler yatıyor.

Atatürk'ün, Çanakkale'de yatan yabancı askerler için verdiği çok güzel bir söylev vardır ve aynen şöyledir:

‘‘Çanakkale'de çarpışan ulusların askerleri, bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar! Burada, bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler, Mahmetçiklerle yana yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.’’

Bu sözleri söyleyen kişi, o siperlerde bizzat savaşmış bir komutan. Yanında subayları, askerleri can vermiş. Şehit düşen nicelerinin ardından gözyaşı dökmüş.

Atatürk'ün büyüklüğünü görüyor musunuz?

***

Peki ne işi vardı o ülkelerin oralarda? En az 100 bin evlatlarını niçin toprağa bıraktılar?

Hadise gayet basitti. Birinci Dünya Savaşı başlamıştı ve Türkiye, bir Almanya-Enver Paşa tezgáhı ile ansızın savaşa sokulmuştu. Bir yanda Almanya-Türkiye-Avusturya, diğer tarafta ise İngiltere-Fransa-Rusya.

İngiltere ve Fransa, müttefikleri Rusya'ya yardım göndermek zorundaydı ve bunun tek yolu da boğazlardan geçiyordu. Önce Çanakkale Boğazı'nı, sonra da imparatorluğun başkenti İstanbul'u ele geçirip Rusya'ya deniz yoluyla ulaşacaklardı.

Çanakkale'yi önce donanmalarıyla zorladılar ve başaramadılar. Pek çok savaş gemileri Türk bataryaları tarafından batırıldı.

Bunun üzerine çıkarma kararı alıp karaya asker çıkardılar. Kanlı savaşlar oldu. Göğüs göğüse süngü savaşları yapıldı.

Bazen savaşa ara verildiği de oldu. Ölüleri ve yaralıları toplamak için birkaç saatliğine ateşkes ilan edildi. İki tarafın askerleri arasında işte o zaman ‘‘dostluk’’ başlıyor, birbirlerine küçük armağanlar veriyorlardı. Pek çok Türk askeri, çikolata, konserve, bisküvi gibi nesnelerle, yaşamında ilk kez, o ateşkes saatlerinde tanıştı!

***

Emperyalist ülkeler sonuçta başaramadı. Dünyanın en üstün teknikleri ve en acımasız savaş makineleri ile gelmişlerdi. Ama Çanakkale'yi ne denizden, ne de karadan geçemediler.

Ordularımız yorgundu. Daha üç yıl önce Balkan Savaşı'nda yenilmiş ve Rumeli'yi tümüyle yitirmiştik. Rumeli'den göçen milyonlarca aç, sefil ve perişan insanımız başta İstanbul, yurdun dört bir yanına dağılmıştı.

Her aile nice şehit vermişti ve elde kalan son evlatlar bu kez Çanakkale'de boğuşuyordu.

Ama itiraf edelim, o savaş bölgesinde bizim büyük bir avantajımız vardı. Arkamızdan, içimizden ihanete uğramıyorduk. Düşmanla işbirliği yapıp ordumuzu arkadan vuranlar yoktu çünkü orası Türk bölgesiydi.

***

Ülkenin okumuş insangücü zaten yok denecek kadar azdı... Ve biz Çanakkale'de, elde kalan ve askerlik çağında olan son okumuş kadrolarımızı da yitirdik. Doktor, mühendis, veteriner, hukukçu yedeksubaylarımızın çoğu, subay meslektaşlarıyla birlikte orada toprağa düştü.

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu zaman çektiğimiz okumuş insangücü sıkıntımızda, Çanakkale savaşlarının payı büyüktür.

***

Aradan yıllar geçti, biz tarihimizden, geçmişimizden iyice koptuk. Biz koptuk ama ANZAKLAR kopmadı. Onlar her yıl nisan ayı sonlarında Çanakkale'ye geliyor, savaşlarda can veren, ya da ülkelerine sağ salim dönen dedelerini bizim topraklarımızda saygıyla anıyor.

Hem de dışişleri bakanları, en üst düzey yetkilileri ve binlerce gençle birlikte. Tarihlerinde yazılı tek savaşa katılan, can veren dedeleri için gözyaşı döküyorlar.

Ya biz ne yapıyoruz? Bizim halkımız, bizim medyamız nerede? Biz televole izliyoruz, magazin seyredip okuyoruz, ahlaksızlık, rüşvet ve hortumla boğuşuyoruz.

Kim takar Çanakkale'yi, kim takar ANZAKLARI! Kimin umurunda oralarda yatan 250 bin asker!

Biz geçmişimizi unuttuk ama Avustralyalı ve Yeni Zelandalı unutmadı. Onları kutluyorum, önlerinde hayranlık ve saygıyla eğiliyorum.

Yazarın Tüm Yazıları