Ayşe'nin Gözlüğü

Ayşe ARMAN
Haberin Devamı

En dedikoducu meslek: Gazetecilik

Siz zannediyor musunuz, gazeteciler, efendi efendi gelirler çalıştıkları binalara ve hızlı hızlı sadece haber, köşer yazar ya da bilgi peşinde koşarlar.

Ih ıh.

En çok dedikodu yaparlar. Okudukları haberlerden iş çıkartamıyorlarsa da, yorumunu yaparlar! Bu defa da öyle oldu.

Sevil Demir'in bir yıl sonra, Barış Manço'nun kollarında öldüğünü açıklaması, bu olay üzerine yazılanlar, dedikodu mekanizmasını harekete geçirdi. Yanlış anlaşılmasın, bunu sadece biz değil, herkes yapıyor.

Aşağıda okuyacaklarınız bu mesele üzerine kendi aramızda konuştuklarımızdan derlenmiş, değişik görüşleri kapsamaktadır.

O BENİMDİR O BENİM

- Gördün mü o fotoğrafı!

- Hangisini?

- Oooooooo oooooo. Senin dünyadan haberin yok.

- Hizbullah mı?

- Yok. Ruhat Mengi ve Lale Manço'yla ‘‘Barış herkesin kolunda ölebilirdi’’ başlıklı bir röportaj yapmış ya. Röportajın ortasında iki kadının fotoğrafı var.

- Eeeeeeeeee?

- Beyaz gömleklerini giyip, üzerlerine yün ceketlerini de çekip, ellerini bitiştirip, objektife en mağrur halleriyle dimdik bakmışlar.

- Ne var yani!

- Allahaşkına bak şu ifadeye. (Gazeteyi getiriyor) Sence ne anlama geliyor?

- Benim kaçırdığım, senin ise fark ettiğin ne var o fotoğrafta?

- Şu canım: ‘‘Kocalarımız başkalarının kollarında ölse de, yine bizim olacaklar. Tamam mı?’’ ifadesi bu. Allah belamı versin. Başlık da dahiyane görüşümü tamamlıyor. ‘‘Barış herkesin kolunda ölebilirdi’’. Yani şu anlama geliyor: ‘‘Bakın, kocalarımız sizleri kollarına alabilir, hatta sizinle sevişebilir, hiç istemeyiz ama sizinle sevişirken hayatlarını kaybedebilirler de. Ama her halükarda kaybeden siz olursunuz. Bizim dışımızda kiminle bir ilişki yaşarlarsa yaşasınlar, onlar bizim kocalarımız ve bizim kalacaklar’’. Bir nevi ‘‘O benimdir, o benim. Ailemindir ancak!’’.

- Sen yılansın.

- Teşekkür ederim.

MAKBULÜ SUSAN SEVGİLİ

- Peki. ‘‘Seven kadın böyle mi yapar?’’a ne diyorsun?

- O hangisi?

- Doğruya, doğru... İlker Sarıer Abim!

- Bu üslubun çok feci, Perihan Mağden'den beter oldun. Herkesi aşağılaman mı gerekiyor? O ne yazmış?

- ‘‘Barış'ın öldüğü sırada gizli sevgilisiyle birlikte olduğu biliniyordu ama anısına gölge düşürmemek için bu haber yayınlanmadı’’ yazıyor. Diyor ki yani, ‘‘Biz de Sabah olarak bilirdik, bu haberi basmayı, ama yapmadık. Biz ahlakçıyız.’’

- Eeee?

- ‘‘Ne gerek bunlara Sevil Hanım? Barış, seninle olan aşkını sağken neden gizli tutmak istemişti, hiç düşündün mü? Bugün sağ olsaydı, bu aşkı açıklamak ister miydi?’’ diyor.

- En azından ‘‘aşk’’ diyor adam, yaşanan ilişki için, bu da iyi.

- Adam aslında şunu demek istiyor: ‘‘Bakın, biz evli erkeklerle ilişki yaşayabilirsiniz. Eliniz, ayağınız, bedeniniz güzelse tabii. Biz de icabında aşk yaşarız yani. Ama bunun kuralı vardır kızım. Çeneni tutacaksın. Yaşarken tutmasını öğrendiniz, en azından onu becerdiniz. Sakın ola, ölürüz mölürüz, ondan sonra çenenizi açmaya kalkmayın. Yani kıssadan hisse var bu yazıda: ‘‘Gelin yaşayalım ama bizim belirlediğimiz kurallara göre.

- İyi de sence de bir tuhaflık yok mu kızın halinde?

- En kolayı onun üzerine gitmek, onu suçlamak. Onu savunduğumdan değil, ama Allahaşkına herkes normal da bir o mu anormal?

- Benim yazı yazmam gerekiyor.

- Gideyim mi yani?

- Defol.

- Ne yazacaksın peki?

- Seni.

KIZ DÜRÜST DEĞİL

- O kadar bağırarak konuştunuz ki, ben de söyleyeceğim fikrimi: Dün seyrettim kızı televizyonda, o dürüst değil!

- Sen de ‘‘susmalıydı’’ görüşünü savunanlardansın, öyle mi?

- Ne alakası var. Çıkıp, ‘‘Biz aşıktık. Sürekli de piyano çalmıyorduk. Elbette ki, sevişiyorduk!’’ desin. Platonik bir aşk yaşıyorlarmış!

- Ee ama ayıp. 65 milyona da söylenemez ki.

- Sanki 65 milyon çok yabancı bu olaylara. Herkes benzeri şeyler yaşıyor. Ayıp olan bu şekilde söylenmesi, çarpıtılması. Yaşanan şeyi küçülten de bu. Sahip çık be, kadın! Barış Manço da tabu oldu, ya. O iyi bir aile babasıydı ya, evlilik dışı ilişkisi olamazdı. Ne alakası var canım. Belli ki vardı. Bu bizim Barış Manço'yu sevmemizi değiştiriyor mu? Hayır. O kıza aşık idiyse, bu karısını sevmesine engel mi? Hayır. Bir de tabii Viagra meselesi var.

- Herşeyi kaçırıyorum ben. N'olmuş Viagra'ya.

- Bir şey olmamış. Israrla adam Viagra kullanmıyordu deniyor. Kullanıyor idiyse, ne olacak ki? Ayıp değil ki, Viagra kullanmak. Herkes ikiyüzlü anasını satayım.

- Bir tek sen değilsin.

- Evet.

- Pis yalancı.

YOK MU SAYSIN?

- Ne konuşuyorsunuz böyle, hararetli, hararetli?

- Barış Manço- Lale Manço- Sevil Demir.

- Ha şu mesele. Kardeşim, yaşarken kimseye söylemeden yaşamışsın. Bu bir suç olduğu için değil. Tercih etmemişsin. Şimdi kalkıp herkese açıklamanın manası ne?

- Yok mu saysın yani kadın aşkını?

- Saymasın. Ama kendine saklasın.

- İyi ama haksızlık değil mi? Geçen gün bir cenaze anlattılar: Kadın ölüyor, yıllar yılı da sakladığı bir sevgilisi var. Müthiş aşk yaşamışlar adamla. Adam evli. Herkes biliyor. Hani yıllar geçer, insanlar kabullenir ama ulu orta hiç konuşulmaz ya, işte öyle. Herkes cenazede toplu halde, bir tek o adam ayrı duruyor.

- Ne demek istiyorsun?

- O cenazede başın sağolsun denilecek tek insan o! Bunu kastediyorum. En büyük acıyı o çekiyor. Kadını en çok o seviyor. Ama adamcağız yok sayılıyor.

- O da boşansaymış karısından...

- Karısı kansermiş, boşanamıyormuş.

- Peki doğrusu ne? Adam cenazede eline megafonu alıp, ‘‘Ben onun sevgilisiydim’’ diye mi bağırması mı?

- Yok bunun doğrusu. Burada herkes haklı. Ama tabii insan özenmiyor değil, Mitterrand'ın cenazesine.

- Hangi bağlamda?

- Kabullenme bağlamında. Resmi cenazede bir tarafta karısı, bir tarafta sevgilisi. Ama tabii onlar Fransız!

HER YERDE SEKS VAR

- Daha hala halledemediniz bu meseleyi, ben bir şarkıyla eşlik etmek istiyorum: Her yerdeeee seks vaaaaar...

- Tabii sen erkeksin. Hemen indirgedin meseleyi sekse.

- Boşversenize. İçinde seks olmayan bir tane haber gösterebilir misiniz bana?

- Nasıl yani?

- Hizbullah'ta seks var. Saklandıkları evlerdeki ev sahiplerine cinsel tacizde bulunuyorlarmış. İBDA- C'de seks var. Liderleri kitabında toplu seks ayinleri anlatıyor. Adnan Hoca desen, seks literatürüne yeni terimler eklemekle meşgul. Neredeyse bütün mafya babaları cep telefonlarıyla bir kadınla temas kurmaya çalışırken tespit edilip, yakalandı. Siz neyi sorguluyorsunuz? 50'sini aşmış bir adamdı, yaşının yarısı kadar bir süre aynı kişiyle aynı şeyi yapmaktan sıkılmıştı. Ve bir yenisini buldu. Yani işin içinde yine seks vardı. Ama aşk yoktu demiyorum.

- Ne dediğin anlaşılmıyor.

- Anlaşılmaz olan nasıl yorumlanacağı. Bir çevrenize bakın, gizli ya da açık süren bir tek şey var: Seks. Altan Erbulak rahmetlinin ölüm öyküsü bundan farklı mıydı? Anlamadıkları şu: Bunda kötü bir şey yok ki? Allah bana da öyle bir ölüm nasip etsin...

Yazarın Tüm Yazıları