Tehlikeli oyunlar

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Türkiye'de tehlikeli oyunlar oynanıyor. Şeriatçı kesim, şimdi de askerle polisi karşı karşıya getirmek için çaba harcıyor. Bunlara ait televizyon ve gazetelerde, bu gibi örneklere sık sık rastlıyoruz.

Bunlardan birinin dünkü manşeti çok ilginçti:

‘‘Özel Tim'de İnfial...’’

‘‘Bölücü örgütle savaşan özel timin silahsızlandırılması, PKK'nın ekmeğine yağ sürecek. PKK, kaybettiği mevzileri yeniden ele geçirecek...’’

Manşetin hemen altında bir ara başlık yer alıyor:

‘‘Cuntanın etkisi var mı?..’’

Cunta dedikleri, Türk Silahlı Kuvvetleri.

Haber devam ediyor:

‘‘Özel harekâtçılar büyük moral yıkım içindeler. Gelişmeleri dikkatle ve üzülerek takip ediyorlar...’’

Haber iç sayfalarda devam ediyor. Özel timciler silahlarının alınmasına, ellerinin kollarının bağlanmasına isyan etmişler! Şeriatçı gazete, daha sonra güya bir özel tim yetkilisini konuşturuyor:

‘‘Ordu, Ağrı Dağı'nı sekiz gün kuşattı, bir şey yapamadı. Biz gittik, dört saatte işi bitirdik!..’’

***

Hadise çok basit. Genelkurmay, Emniyet'in elindeki uçaksavar, roketatar gibi ağır silahların kendisine devredilmesini istedi. Şimdi bunu kullanıp askerle polisi karşı karşıya getirmeye çalışıyorlar... Ve bunu ballaya ballaya, binbir yalanla süsleyip insanları kandırmaya kalkışıyorlar.

Bu haberi okuyan ve dünyadan haberi olmayan bir vatandaş zanneder ki, özel timin elindeki tüm silahlar alınıyor, Doğu ve Güneydoğu'da gerçekten büyük işler başaran bu kuruluş neredeyse lağvediliyor!

Şeriatçı kesim yakın zamana kadar özel tim düşmanıydı. Bu çocukları ‘‘ülkücü’’ olmakla suçlardı!

Şeriatçı medya iyice küstahlaştı. Ancak bu oyunlar tehlikelidir. Gün gelir, ellerinde patlar. Askerle polisi birbirine düşürme tezgâhında kendileri boğulur.

Ayıptır. Türk ordusuna sövmek, onu yıpratmaya çalışmak, böyle yalan dolanla dolu asparagas haberler üretmek, ordu ile polisi kendilerinin din sömürüsüne ve din ticaretine alet etmeye kalkışmak, kimin haddine düşmüştür?

Bir gün hesap sorulmaz mı?

***

Yine dünkü şeriatçı gazetelerden birinde, bir ‘‘düzeltme’’ yayınlandı. Fazilet'in yayın organı olan 22 bin satışlı bu küçük gazetenin önceki günkü sayısında, dinci kesimin en son ‘‘kahramanı’’ olan ve yakın gelecekte Fazilet'in genel başkanlığına soyunan Hasan Celal Güzel'le ilgili bir haber yer almıştı:

‘‘Güzel, hükümet üyelerini ve Türk Silahlı Kuvvetleri'ni saati durmuş jakobenler (aşırı ve baskıcı devrimciler), kafası çalışmayan yobazlar diye tanımladı...’’

Gazetenin dünkü nüshasında ise bizim kahraman Hasan'ın açıklaması vardı:

‘‘Ben Türk Silahlı Kuvvetleri için böyle demedim. O toplantıda sadece hükümet için konuştum...’’

Bizim Hasan eğer o sözleri söylediyse, şimdi korkmuş ve laflarını geri çekiyor.

Söylemediyse, her gün Allah'tan söz eden bu gazete, nasıl oluyor da bu yalanı kafadan uydurup yazıyor? Yalanın bu kadarı Müslümanlığa sığar mı? Hasan'ı zor durumda bırakmak Müslümanlık'la bağdaşır mı?

Bundan bir süre önce aynı gazetede, İ. Melih'in bir gazeteciyle ilgili söyleşisi yayınlanmıştı. Mahkemeye verdik. İ. Melih zoru görünce dedi ki: ‘‘O sözleri ben söylemedim. Gazete benim söylemediklerimi kendisi yazmış...’’

Suçladığı, kendi partisinin yayın organıydı! Demek ki gazeteci bir ‘‘Müslüman’’ belediye başkanı olan öbür ‘‘Müslümana’’ kazık atıyordu. Ya İ. Melih yalan söylüyordu, ya da gazetesi yalan yazıyordu!

Dahası, bu şeriatçı kesimden bir tosuncuk, gazetedeki köşesinde bir siyasetçiye hakaret etmişti. Mahkemeye verdiği ifadede aynen şöyle dedi:

‘‘Benim köşemdeki o yazıyı ben yazmadım. Bir başka kişi yazmış. Benim haberim olmadan sütunuma girmiş...’’

***

Hükümet, İslamcı finans merkezlerinin de bankalarla aynı işleme tabi olacağını açıkladı. Şeriatçı medya yine yaygarayı kopardı. Biliyorsunuz, Al Baraka Türk, Kuveyt Türk, İhlas Finans gibi kuruluşlar, güya faiz değil, kâr payı veriyor!

Ben Maliye Bakanlığı veya Hazine'den bir şey öğrenmek istiyorum. Normal bankada parası olan vatandaşın faiz geliri, belli bir rakam sonrasında vergiye tabi.

Peki bu İslamcı kuruluşlarda parası olan ve aynı faizi kâr payı adı altında alanlar da, aynı biçimde vergiye tabi mi? Yoksa oralarda bir vergi kaçırma oyunu mu oynanıyor?

Bir yanıt verilmesini istirham ediyorum.

***

Sevgili okuyucularım, yazılması gereken bin tane konu var. Hangisini yazacağımı şaşırıyorum.

ANAP milletvekili olan Yaman Törüner isimli şahıs, Akbank yönetim kurulu üyesi olmuş. Hayırlı olsun.

İyi de, bu nasıl iştir? İsmi pek çok olaya karışan bu şahıs, Meclis'te milletin işini mi, yoksa özel bürolarda Akbank'ın işini mi takip edecektir?

Bu ne sorumsuzluktur!

***

Eski DYP'li, sonra ANAP'lı Şişli Belediye Başkanı Gülay Aslıtürk, yaklaşık 5 trilyon götürdükten sonra, kocasıyla birlikte Fransa'ya tüymüş.

Benim anlamadığım bir şey var. Eğer iddialar doğruysa, koskoca bir belediye mekanizması içinde bu kadın 5 trilyon götürürken, bunu hiç kimse fark etmiyor mu? Bu nasıl laçka bir sistemdir.

Neyse, ben Gülay'ın yerinde olsam Fransa'ya değil, Almanya'ya tüyüp oradan siyasi sığınma hakkı isterim. Vallahi Almanya da verir.

Refah'Şevki de, biliyorsunuz Almanya'ya kaçtı. Oralarda elini kolunu sallaya sallaya dolaşıyor. Yakında siyasi sığınmacı olacak!

***

Ankara ve çevresinde oturan sevgili okuyucularım, Atatürkçü Düşünce Derneği ve diğer sivil toplum örgütleri tarafından bugün saat 14.00'te Ankara'da, Sıhhiye'deki Abdi İpekçi Parkı'nda düzenlenen mitinge katılın, ses verin.

Bu işler, büyük mücadeleyi üç beş kişiye ihale etmekle, onların omuzlarına yıkıp uzaktan alkışlamakla yürümüyor.

Biraz kımıldamak gerekiyor.













Yazarın Tüm Yazıları