Fatih Altaylı: Emanete hıyanet devlete yakışmaz

Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

Hürriyet'in manşeti alıştık bir manzara. Bir sanık, sorgu sırasında emniyet müdürlüğü penceresinden serbest düşüş yapmış.

Bu fotoğrafı çok gördük.

Devletin aczi sadece depremde değil, böyle zamanlarda da ortaya çıkar.

Bir kişi, suçu ne olursa olsun yakalandığı andan, cezasını çekip, mahkûmiyeti bitinceye kadar devletin güvencesi altındadır.

Bir kişi eğer emniyette işkence altında ölüyorsa, emniyette veya cezaevinde intihar ederek yaşamına son veriyorsa, ya da cezaevinde şişle veya silahla öldürülüyorsa, orada devlete zerrece güvenilmez.

Çünkü devlet acz içindedir.

Çünkü devlet emanete hıyanet içindedir.

Hürriyet'in birinci sayfasında gördüğünüz vatandaş gerçekten intihar etmiş olabilir.

Evet ilk akla gelen oradan atılmış olduğudur belki ama kendisinin atlamış olması da ihtimaldir.

Ve ister atlamış, ister atılmış olsun, devletin memurları suçludur.

Çünkü onu oradan atmamak kadar, onu oradan atlatmamak da önemlidir.

Atlayan veya atılan kişinin kim olduğu, ne iş yaptığı da önemli değildir.

Umarım ki, Tantan'ın hazırlattığı yasa bu olaylara son verir.

Umarız ki, güvenlik güçleri bu yeni yasadan da nefret etmezler..

NOT: İntiharın olduğu odada parmaklık yok. Deniyor ki: ‘‘Havalandırma cihazı olduğu için parmaklık yapılamadı.’’ Peki o zaman niye cam açıktı? Havalandırma olan odada cam açılmaz. Camlar kapalı idiyse, niye intihar eden adam camı kırıp atlamadı?

Aksa fabrikası zehir saçtı mı, saçmadı mı?

DEPREM sonrası Yalova'daki Aksa fabrikasında bir sızıntı oldu.

Zehirli olduğu söylenen gazlar havaya karıştı.

Günlerce bölgedeki meyve ve sebze üreticilerinin feryatları yükseldi.

Ekranlara zehirli olduğu söylenen domateslerin, patlıcanların, hıyarların görüntüleri geldi.

O günden beri korku içindeyim.

Depremden korkmadım ama bu beni çok korkuttu.

Çünkü depreme karşı güvende olduğumu hissediyorum. Evim sağlam. Sağlam olduğuna inandığım bir binada oturuyorum ama diğer taraftan gerçekten korkuyorum.

Deprem gününden bu yana meyve, sebze yemez, yiyemez oldum.

Nerede üretildiğini bilmediğim tek bir meyveyi eve sokmuyorum.

Domates almıyorum, patlıcan almıyorum.

Korkuyorum.

Çünkü bu ülkenin insanı sahipsiz. Bizi yönetenler bizi eşek yerine koyuyorlar. Hem de yılkı atı gibi yılkı eşeği. Salınmışız çayıra, mevlamız kayıra.

Yazıyı yazarken bile kuduruyorum sinirimden.

Bu ülkede bir çevre bakanı yok mudur?

Bu ülkede bir tarım bakanı yok mudur?

Bu ülkede bir sağlık bakanı yok mudur?

Varsa nerededir bunlar?

Bir açıklama, bir araştırma yapılmaz mı? Bir yetkili çıkıp, ‘‘Evet beyler zehir yayılmış, burada üretilen ürünleri piyasa verdirmiyoruz’’ veya ‘‘Korkacak bir şey yok’’ diyemez mi?

Diyemez tabii...

Ne olacak ki, üç beş salak vatandaş zehirlenir.

Ne fark eder ki, birkaç düşük, birkaç sakat doğum olur.

Bu durum bakanlarımızı etkilemez ki. Oysa işin üstüne gitsen, fabrikanın sahibi Dinçkök Ailesi ile papaz olacaksın.

Hatta belki bu fabrika için dev tazminat davaları açılacak.

Ne gerek var ki!

Nasıl olsa seçim öncesi Dinçkökler'in kapısı çalınır, parti için üç beş yüz milyar yardım alınır iş biter.

Vatandaş ölmüş, sakat kalmış kime ne?

Peker'in yanıtı

BEN kabadayıların reklamının yapılmasını eleştiriyorum, ertesi gün bir başka gazetede, hem birinci sayfadan reklam...

Türkiye Gazetesi Sedat Peker'i birinci sayfa anonslu methediyor. Ne diyeyim, mümtaz Türk basını bu.

Bu arada Sedat Peker, avukatı aracılığıyla yazıma yanıt verdi.

Gerçek mafya babalarının basında yer almadığını, smokin giyerek kokteyl kokteyl gezdiklerini ve çok ciddi anlamda haksız kazanç elde ettiğini belirterek, ‘‘Ben ise ailemden kalan zenginliği satarak hayatımı idame ettiriyorum. Malımın 5'te 4'ünü tükettim. Basına çıkma meraklısı olmadım. Ama basın tarafından gündemde tutuldum’’ diyor.

Sedat Peker, Hakan Çillioğlu'nu tanımadığını ve görmediğini, bu kişiyle telefonla dahi görüşmediğini, bunun telefonlarını dinleyenler tarafından da bilindiğini yazmış.

Peker ayrıca da ‘‘Güç gösterisine ihtiyacım da yok’’ diyor.

Cevaben duyurulur...

Hani borçlar ertelenmişti

PEK çok banka deprem bölgesindeki kredi kartı sahiplerinin borçlarının bir ay süreyle ertelendiğini duyurmuşlardı.

Bazıları yalan söylemiş.

Yapı Kredi Bankası'nın İzmit'teki bir müşterisinin yolladığı dekont bu bankanın daha önce yaptığı açıklamanın doğru olmadığını gösteriyor.

Ayıp.

İyilik yapıyorum diye hava atıp yapmamak ciddi bir ahlaki eksikliktir.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Siyasetçiler halk sağlığını, oynayabilecekleri bir oyuncak zannetmedikleri zaman...



Yazarın Tüm Yazıları