Yalçın Bayer: Yalova AKSA'da neler yaşandı?

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

Ne nedir?

AKSA Genel Müdürü Selçuk Ergin'e göre 'Akrilonitril' nedir: ‘‘Bir hammaddedir, PETKİM tarafından üretilir. Benzin özelliğindedir. Kaynama noktası 70 derecedir. Aseton ve hacıyağı arasında bir kokusu vardır. Açığa çıktığında buharlaşır. Doğada çabuk bozulur. Atmosferdeki ömrü güneş ortamında 5 saati geçmez. Kirli denizde ömrü 3.5, temiz bir denizde ise 5 gündür. Bunu denizdeki bakteriler ve yosunlar asimile ederek azotoksit ve karbondioksite dönüştürür. İnsanların soluması halinde baş dönmesi, mide bulantısı yapar. Uzun solunması halinde daha ağır vakalara dönüşebilir.’’

YALOVA' daki AKSA Sentetif Elyaf Tesisleri'nde deprem nedeniyle meydana gelen insan sağlığı için çok tehlikeli kimyasal sızıntı olayı, günlerce kamuoyunun bilgisi dışında kaldı.

TÜPRAŞ kadar bir tehlike yaratabilir miydi? Bir patlama halinde yanabilir, Yalova'daki depremin acılarını katlayabilir miydi?

Önceki günkü 'Zehirleniyoruz (mu?)' yazımız üzerine Genel Müdür Selçuk Ergin'le konuştuk. 1969'dan beri bu tesiste görev yapan Ergin, ‘‘sorumlu olduklarını’’ açık yüreklilikle söyledi.

‘‘TÜPRAŞ kadar tehlike yarattığınız halde kamuoyunu neden bilgilendirmediniz?’’ dediğimizde şunları söyledi:

‘‘Haklısınız. Bize şefkat gösteriniz, zor günler yaşıyoruz. Geç bilgilendirme yaptığımızın ayıbını kabul ediyorum. Özür diliyorum. Kendimizi yeni toparlıyoruz. Perşembe günü medyaya bir brifing vereceğiz.

AKSA tesislerinin ortaklarını; başta Dinçkök'ler olmak üzere Boyner ve Penso Ailesi ile borsadaki ortakları oluşturuyor.

Dinçkök'ler başta olmak üzere Boyner ve Penso ailelerinin ortak olduğu tesiste 1969'dan beri görev yapan Ergin, ‘‘Allah o geceyi bir daha yaşatmasın. Yalova'daki evimden tesise 1.5 saatte gelebildim. Depremden itibaren 11 gün ayrılamadım buradan’’ diyor.

DENİZE VE TOPRAĞA SIZDI

Ortaya çıkan tehlikeyi şöyle anlatıyor:

‘‘Depremden sonra 40 saat elektrik kesildiğinden her şeyi dört dörtlük yaptığımızı, etkin müdahale ettiğimizi söyleyemem. Vaka şudur: Biz dünyada sentetik elyaf üreten dünyanın en büyük tesisiyiz; üretimimizin % 35'ini ihraç eder, dünya üretiminin % 9'unu biz karşılarız. Bizim gibi dünyada 70-80 firma daha vardır. 1997'de 400 milyon dolar olan ciromuz, 1998'de kriz nedeniyle 250 milyon dolara düştü.

Sorunuza geliyorum; her şey bir gün içinde oldu. İnsan sağlığı için tehlikeli olan bu madde silindir tanklarda muhafaza edilir. Depremde, bu maddeyi taşıyan borular, iki tanka girişte kaynak yerlerinden kopuyor; kimyasal madde yanındaki beton havuzlara boşalıyor. Deprem, zemini çatlattığı için denize kaçıyor, toprağa sızıyor.’’

- Ne kadar 'Akrilonitril' gitti denize ve suya...

- 6 bin ton... Çok büyük bir miktardır. Maddenin buharlaşmasını önlemek için tek çare köpük sıkmaktır. Kullandığımız köpüğümüz yetmedi, köpük ve sıkma makineleri getirttik. Mücadele için 200 bin dolar üzerinde köpük harcadığımızı söyleyebilirim. Elektrik geldikten sonra havuza sızanları sağlam tanklara aktardık. Mücadelemiz hálá sürüyor.

AMERİKA'DAN KURTARMA

- Etkisi ne oldu?

- Araştırmada denize sızan Akrilonitril hammaddesinin izine dahi rastlanamadı; kayboldu. Ancak toprağa sızanın, yerde oksijen ve bakteri olmadığından uzun ömürlü olmasından endişe ediyoruz. Bunu topraktan bir şekilde alıp arıtma tesisimizde bertaraf etmek için bir Amerikan şirketi ile anlaşacağız. Çevre Bakanlığı uzmanlarıyla, maddenin çevreye zarar vermemesi için uygulanacak yöntemi belirleyeceğiz. Bu arada 'Arar' Gemisi TÜPRAŞ ve bizim için körfezi tarıyor, örnekler alıyor.

- Çevrede oturanlar depremden başka bir de zehirlenme paniği yaşadılar.

- Bu konudaki sorumluluğumuzu biliyoruz. İnsan kaybı olmadığı için sevinçliyiz. Sadece kimyasal depolarımızın 100 metre uzaklığındaki küçük bir hayvanat bahçemizdeki tavuk, kuş ve kedi gibi canlılar öldü, çimenler, çam ağaçları kahverengi oldu. Yaptığımız ölçümlerde limitlere yaklaşıldığı anda siteleri uyardık, koruma bandı içindeki Altunkum Sitesi'ni boşalttık.

- Siteler dediniz, çiftliği 'koruma alanına' sokulan Ahmet İsvan size karşı isyan ediyor.

İSVAN'LA KAVGA

- Tesisimizin koruma alanı 1000 dönümü içeriyor. Bu alanın yarısı Sayın İsvan'ın tüm arazisinin içinde kalmaktadır. Bizimle hukuki mücadele etmekte haklıdır; çünkü o da arazisini konut alanına çevirebilir, bir değer yaratabilirdi.

- Siz gelip fabrika yapıyorsunuz; devlet de sizin tesisinizi koruma altına alıyor. Mülkiyet hakkı bakımından bir gasp değil mi bu?

- Meselenin diğer yönü de vardır. Bu tesis 1968'de kurulduğunda çevresi boştu. Hiçbir konut yoktu; en yakın yerleşim alanı 2 km uzaklıktaki Taşköprü'ydü. Biz gelince sanayi geldi, yerleşim başladı. 1984'te çevremizi Yalova Belediyesi imara açma teşebbüsünde bulundu.

- Siz faaliyete geçtikten sonra koruma bandı oluşturulmuş ama...

BİZDEN SONRA EVLER GELDİ

- Sağlık Bakanlığı'nın, civar meskun bulunmadığı için koruma bandı ilan edilmesine ruhsat aşamasında gerek görmediği doğrudur. Çünkü, çevre 'hal'i arazi'ydi; boştu. Ama yapılan konutlar üzerimize gelmeye başlayınca başvurularımız sonucu 1988'de 1200 metre yarıçapında bir daire çizilerek koruma alanı ilan edilmek zorunda kalındı. Sağlık Bakanlığı, Hıfzıssıhha Kanunu'nun uygulayıcısıdır. Burasını imara açarsanız, bize git denmesi gerekiyor.

- AKSA'yı taşımayı düşünüyor musunuz?

- Sonuçta bu tesis Türkiye'ye sokulmuş. Türkiye'nin sanayi zenginliğine ihtiyacı var. Sanayinin de rekabet edebileceği ortama göre kurulması lazım. Japonya'da deprem oluyor ama Tokyo'dan sanayi taşımıyor. Böyle önemli bir sanayiyi başka yere kuramazsınız. Düşünün dibinizdeki Taşköprü bugün belde oldu, nerdeyse Merter'i geçti. Yalova çöpünü atacak yer bulamıyor, hiçbir köy yer vermiyor.

ÇOK ŞEY ÖĞRENDİK

- İnsanların zararı ne olacak?

- Yanımızda bahçe işleriyle uğraşan biri başvurdu. Teknik heyet oluşturuldu, meyvesi-sebzesi zarar görenlerin zararının yüzde 10 fazlasını ödemeyi kararlaştırdık.

Genel Müdür Ergin, tesisin kurulurken zemin etüdünün yapıldığını, nitekim binalarda üç kolonda hafif hasarlar olduğunu belirterek şöyle konuşuyor:

‘‘Biz her zaman bir yangına hazırlıklıydık ama depreme karşı değil... Bu nedenle çok şey öğrendik. Örneğin, bizim suyumuz Gökçe Barajı'ndan gelir. Bütün yangın söndürme dahil borularımız toprağın altından geçtiğinden kırıldı; depomuzdaki 400 ton su iki saatte denize gitti. Bu nedenle tanklara giden boruların hepsini üste alacağız.’’



Yazarın Tüm Yazıları