Metalcilik olayı bizde babadan oğula geçmiş

Güncelleme Tarihi:

Metalcilik olayı bizde babadan oğula geçmiş
Oluşturulma Tarihi: Eylül 06, 2008 00:00

Türkçe rock müziğin son yıllarda çıkardığı en parlak isimlerden Hayko Cepkin ile her şeyi konuştuk. Müziği, siyaseti, Ermeni olmanın getirdiği zorlukları... Esprili biri olan Hayko, metalciliğin kendisine babadan miras olduğunu söyleyerek gülüyor.

Çünkü babası, demircilik işi yapmış vaktiyle. Hayko, Hrant Dink cinayetinin Ermeni cemaatinde yol açtığı acıları da anlatıyor. "Bizlere azınlık, gávur, gayrimüslim diyorlar. Biz o sıfatları kendimize yakıştırmıyoruz. Burası benim de vatanım. Bizlere Rum, Ermeni tohumu diyenlere, Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeni ve Rumların hangi görevlerde yer aldığı öğretilse sorunlar çözülür."

İlk albümünüz çıktığından beri kaç konser verdiniz?

- Bilmiyorum desem? Sadece son dört ayda 60 konser verdim. Amatörken verdiğim konserleri de katarsak 1000 konser olmuştur. En kalabalıkları KoçFest sırasında Konya’da 70 bin kişiye (ücretsiz), bir de Rock’n Coke’ta (ücretli) 22 bin 500 kişiye verdiklerimdi. Sadece benim sahneye çıktığım en kalabalık paralı konseri geçen sene Bostancı Gösteri Merkezi’nde verdik, 4 bin kişi katılmıştı. Kendime has bir seyirci kitlesi yarattığımı düşünüyorum. Örneğin şu anda internet siteme üye 50 bin kişi var.

Yaptığınız müzik ve imajınızla marjinal görünüyorsunuz ama Ayşe Özgün’ün kadın programına konuk olmaktan da çekinmiyorsunuz...

- Ayşe Özgün’ün programında konuyu bile bilmiyordum. Konu aldatma ve evlilikmiş. Programdaki konukların yüzde 90’ı anneydi. Bana bakıp evlatlarının da benim gibi olmasını istemediklerini düşünürsek, sahaya baştan 5-0 yenik çıkmıştım. Ama yaptığım açıklamalar alkışlarla karşılandı. Programa telefonla bağlanıp "Bu evladımız doğru söylüyor" diyenler oldu. Yolda gördüklerinde benim için "Ne acayip bir çocuk" diyen insanlar, orada benimle aynı fikri paylaştılar. O program önyargıların kırılması açısından önemliydi.

Korku temasının işlendiği şarkılarınızın çocuklara zararlı olabileceğini düşünenler var. Katılıyor musunuz bu görüşe?

- Tam tersini düşünüyorum. Şarkıların temasının korku olmasının sebebi, parçaların armonik yapısının yarım aralıklardan oluşması. Bu armonik yapı korku duygusu yaratıyor. İkincisi, şarkı sözlerinde insani korkular var. Ben şarkılarımda bu korkularla başa çıkmamız gerektiğini anlatıyorum. Sahnede kırmızı boyanın yüzüme fışkırması, patlamalar vs... Bunlar hep korkuyla baş etmenin yollarını anlatıyor. En salak aksiyon filminde, en uyduruk dizide bile her taraf kan içinde. Ben seyircilere her şeyi canlı göstererek şiddetten iğrenmelerini sağlıyorum.

BENİ İZLEMESİN DİYE KARISININ YÜZÜNÜ KAPATTI

Konserlerinizde ilginç olaylar yaşanıyor mu?

- Vallahi bir kere yanlışlıkla belediye konserine çıktık. Bizi çağırdılar, gittik afişte "Eskişehir Odunlu Belediyesi Halk Konseri" yazıyor. Arkada lunapark var, çekilişler yapılıyor, millet çarpışan arabalara biniyor falan. Bayağı eğlenceliydi. Sahnede yarı çıplak ben vardım, daha ne olsun. Karısı izlemesin diye yüzünü kapatan ağabeyler oldu.

NTVMSNBC sitesinden Zeynep Ç. Yayınoğlu’na verdiğiniz röportajda "Babam bile doğru dürüst müzik yap diyordu. Ben de ona bir gün gelecek, göreceksin, bana 10 yıl ver, diyordum" demişsiniz. Babanız şimdi dinliyor mu şarkılarınızı?

- Evet, babam iyi bir dinleyicimdir. 62 yaşında emekli oldu. Metal işiyle uğraşıyordu...

Metal derken...

- Demircilik işi falan işte. Bak babadan oğulu geçmiş işte metalcilik olayı!

Fakir bir çocukluk mu geçirdiniz?

- Hayır, babamın eskiden çivi fabrikası vardı. Ancak fabrika yanınca her şey bitti. Babamın arkadaşları beni kapı kolu yapan bir fabrikaya sokmuştu.

Hayatınızdaki dönüm noktası neydi?

- Müzik yapmak için evden ayrılmam. Ailem müzik yapmamı istemiyordu. Şimdi onlara hak veriyorum. Ben de baba olsam çocuğumun dağıttığı buluğ çağında dizginleri elime almaya çalışırdım. Çocuğum "Baba ben gidiyorum" dese, "Nereye gidiyorsun" derdim.

Ermeni kuyumcu da oyuncu da

Türk ismi kullanır çünkü korkar

Niye Ermeni ve Rumlar isimlerini değiştiriyor? Yeşilçam’da Kirkor Cezveciyan (Kenan Pars) gibi birçok oyuncu, ismini değiştirmişti.

- Ne olursa olsun bugün Ermeni ve Rum toplumu hálá üzerindeki korkuyu atamadı. Sadece sanatçılar değil, birçok Ermeni ve Rum esnaf da Türk ismini kullanıyor. Bugün İstanbul’daki birçok Ermeni kuyumcu, Türk ismini kullanır.

Sizde böyle bir korku yok galiba...

- Korksaydım Hayko ismini kullanmazdım. Ama ben kendi adıma ayrımcılık duygusu ve baskıyla da karşılaşmadım. Başka karşılaşmayan sanatçılar da var, kendi isimlerini kullanıyorlar. Bu, içinde bulunduğun çevreyle alakalı. Benim ortamım sinema ve müzik sektörü, insanların çoğu eğitimli. Ama ayrımcılık da var, bu duyguyu yaşayan insanların olduğunu biliyorum. Hrant Dink cinayetinden sonra bu konuda bir tek Radikal Gazetesi’ne açıklama yapmıştım, daha sonra bir sürü televizyon, dergi benden görüş almak istedi. "Bu cinayetten kendine prim sağlıyor" demelerinden çekindiğim için kimseyle konuşmadım.

Roll dergisine Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili bir açıklamanız vardı...

- Evet, "İnsanların hayatlarını kaybettiklerini, dedelerimizin anlattığı hikáyelerden biliyoruz" dedim.

Hatta bir de örnek vermiştiniz...

- Evet, bizim yazlıkta Alevi bir dedemiz vardı. O dönemde bazı Ermenileri evinde sakladığını bize anlatırdı. Bunların hepsi galeyana gelme hikáyeleri aslında. Bu, tarihte birçok ırka uygulanmış bir meseledir. Ben bunu böyle görüyorum. Ayrıca şuna da karşıyım: Yurtdışında birçok lobi, Türkiye üzerinden Ermeni olayını hayata geçirip, buradaki insanları galeyana getirecek boyutlarda ortamı bozuyorlar. Bu faaliyetleri yürütenler, Fransa’da, Amerika’da, bilmem nerede yaşıyorlar. Dışardan konuşmak kolay. Buradaki Ermeni toplumunun hayatını ne kadar zora soktuklarının farkında değiller. Onların lobi çalışmaları yüzünden ben buradaki hayatımı huzursuz sürdürmek zorunda değilim.

Hrant’ın ölümünden birkaç gün sonra Samsun’da 4 bin kişiye konser verdik

Hrant Dink’in ölümünden birkaç gün sonra Samsun’da düzenlenen konserinizin güvenlik gerekçesiyle iptal edilmek istendiği doğru mu?

- Evet, doğru... Gitmezsek daha kötü olacağına inanıyordum, belki de "Korktu" diyeceklerdi. Gittik ve tam 4 bin kişiye konser verdik. Oradaki en ilginç olay, bazı ülkücüler tarafından misafir edilmemizdi. Oturup konuştuk. Fikir ayrılıkları tabii vardı ama önemli olan iletişime girmek, konuşmak. Her toplumda hır çıkaran birileri olacak ama tüm toplumu suçlamamalıyız. Bu hem Türkler hem Ermeniler için geçerli.

Bu cinayetten sonra Ermeni cemaatinden insanlar neler düşünüyor? Mesela annen ne diyor, üzülüyor mu?

- Üzülüyor tabii... Bir can alınmış, artık o insan aramızda değil. Ermeni toplumu, öldüren kişinin hukuk önünde cezalandırılmasını bekliyor. Bizim de bu ülkenin vatandaşları olduğumuz unutuluyor. Bizlere "Azınlık, gávur, gayrimüslim" diyorlar. Biz o sıfatları kendimize yakıştırmıyoruz. Örneğin ben Türkiye’ye laf edildiği zaman bunu kabullenecek bir insan değilim. Sonuçta burası benim de vatanım. Atalarım da ben de burada doğduk, burada yaşıyoruz. Ortak bir kültürümüz de var. Mesela ben Çarşı grubundandım, yıllarca Beşiktaş tribününde davul çaldım. Hıristiyanım ama oruç tutan arkadaşlarımın yanında yemek yemem, sabah ezanının hangi makamda okunduğunu bilirim... Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeni ve Rumların hangi görevlerde yer aldığını, Ermenilerin sanatçı olarak önemini, zanaatkar olarak hangi büyük eserlere imza attıklarını bilen var mı? Yok. Bence önce bunlar öğretilmeli. O zaman kimse "Rum ya da Ermeni tohumu" demez.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!