Musalla taşındaki hesap

BİR yabancı gazetenin yorumunu hatırlayalım, ne diyordu:

"Eğer AKP kapatılırsa tarihin en önemli siyasi projelerinden biri çöker."

Haberin Devamı

Anayasa Mahkemesi "laiklik karşıtı faaliyetlerin odağı olduğu iddiası doğrudur ama biz şimdilik Hazine yardımının yarısını kesmekle iktifa edelim, başka müeyyideye gerek yok" (yarısını kesmenin hukuki kriteri veya ölçüsü nedir o da ayrı konudur ya...) mealinde melez bir karar verince AKP projesi çökmemiş oldu, yoluna devam ediyor!

Ama AB yolunda koşar adım ilerleyen ülkemizin Konya’sında, kaçak bir kız Kuran kursu çöktü, çok sayıda küçük kızımız enkaz altında kalarak hakkın rahmetine kavuştu.

Türkiye’de kaç adet Kuran kursu var, ne kadarı kaçak, kaç tanesi küçücük çocukların sağlıklı eğitim görmesine uygun, gerçek anlamda İslam’a uygun eğitim veriyorlar mı?

Bu konuları merak eden yok, sorgulayan da yok.. Varsa yoksa yeni bir Anayasa, AB bürokratik vesayet, jakoben Atatürkçülük... vs.

AB katılım ortaklığı belgelerinde, ilerleme raporlarında neden inanç özgürlüğü üzerinde görüşülürken on binlerce Kuran kursu ile ilgili bir öneri getirilmez. Kokoreç üzerinden standardı zorlayanlar, Kuran kurslarının standardını neden göz ardı ederler?

AKP ve ekli medya, akademisyenler ve diğerleri... AB reformları konusunda fevkalade gösterişli çalışmalar yaparken, kaçak bir Kuran kursunda sabah namazı kılmak için hazırlanan masum kız çocukları standart dışı kaçak bir yapılanmanın neden olduğu patlama sonucu hayatlarını kaybettiler. Bu küçük kızların cenaze namazlarına AKP yetkilileri, AB memurları, örneğin Rehn Lagendjik ve arkadaşları, AB yandaşı müminler mutlaka katılmalıdır. Yalnız namaz sonunda helallik verilirken bir sorun çıkacaktır.

Musalla taşındaki masum kız çocukları günah işleyebilecek, hak yiyebilecek bir yaşa gelemeden öbür dünyaya göçtükleri için hocanın "Hakkınızı helal edin" vecibesini, aralarında AKP’li iktidar sahiplerinin ve yandaşı Avrupa Birlikçi ’müminlerin’ de bulunacağı cenaze namazı cemaatine değil, musalla taşlarında henüz açmaya çalışan kır çiçeklerine yöneltmek zorundadır ve o çocuklar hiç kimseye haklarını helal etmeyeceklerdir.

Haberiniz olsun!

Hepsi haksız kazanç

İKTİDAR, ne kadar akıllı ki, herkesi uyutuyor. Elektriğe zam yapıyor, ardından KEY’leri vererek bunun tepkisini bir ölçüde hafifletmiş gibi gözükürken, bu kez doğalgaza %20 zam geliyor.TÜBİDER Genel Başkanı Fuat Engin, Ayedaş+Bedaş+Tedaş’ın haksız kazanç elde etmeye yönelik uygulamalarına dikkat çekiyor. 1.7.2008’de yürürlüğe giren %22 oranındaki fahiş elektrik zammının bu günlerde faturaların gönderilmesiyle tüketiciyi bir kez daha çarptığını söylüyor. Uygulamanın Haziran/2008 dönemine ait elektrik tüketimlerini Temmuz/2008 döneminin zamlı faturalarında birleştirerek Elektrik Dağıtım A.Ş.’ler adına haksız kazanç sağladığını ve tüketicinin oyuna getirildiğini öne sürüyor. Engin, bu faturalara hemen itirazda bulunulmasını öneriyor.

MEB ve Yurtkur da sorumlu

KONYA’da yaşanan bu olayın sorumlarının acilen cevap vermesi gerekiyor:

Ruhsatı, iskanı olmayan bir yere aileler kime güvenerek bu yerlere çocuklarını emanet edebiliyorlar? Bu aileler neyin karşılığı kandırıldılar? Böyle kaçak bir bina ne amaçla yapıldı? Yurtkur veya MEB Özel Öğretim Genel Müdürlüğü’nün bundan haberleri var mı?

Sanayi tüpünün yurtta ne işi olabilir? Sanayi tüpü 1. sınıf gayrihussi işyerlerinde olur.

En garibi de ekrana çıkan Belediye Başkanı "Herkes görevinin başında" diyor. Ne için, cenazeleri kaldırmak için!.. O başkana hatırlatmak lazım, senin ilk görevin önce o yapıyı kontrol etmek; iskanı-ruhsatı olup olmadığını öğrenmek, yani sağlıklı bir yaşam yaratmak; yani öldürmemek.

Neler oluyor Türkiye’de, tren devriliyor, Zeytinburnu’nda patlama oluyor; ihmallerin sorumlusu ortaya çıkarılmıyor. Sonra bir belediye başkanı cenazeleri kaldırmak için "Herkes görevinin başında" diyor. Kimse de kalkıp asıl suçlu sensin diyemiyor; AKP bunu hep yapıyor.

Biliyor musunuz

ANKARA’da AKP kulislerinde, Anayasa Mahkemesi kararının açıklanmasından önce Melih Gökçek’in Başbakan Erdoğan’a "İçerden istihbarat aldım, kesin kapatılıyoruz" dediğini, bunun üzerine morallerin bozulduğunu ancak kararın açıklanmasından sonra bir çok AKP’linin kendisine ateş püskürdüğünü... İZMİR’in Konak Belediyesi’nin yaptırdığı İzmir Gazeteciler Cemiyeti Onursal Başkanı İsmail Sivri’nin heykelinin dün 1. ölüm yıldönümünde Alsancak’ta dikildiğini... SİİRT Üniversitesi Rektör Yardımcısı Asaf Varol ile Eğitim Fakültesi Dekanı Cemal Ergun Çelik’in ayrı ayrı açtıkları üç davadan yargılanarak 2 bin 500 YTL tazminata ve ertelemeli bin 519 YTL adli para cezasına mahkum olan Siirt Mücadele gazetesinin 53 yıllık sahibi Cumhur Kılıççıoğlu’nun bu karara tepki göstererek "Benim bu memlekette dikilmiş bir ağacım yok. Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir ve sahipsizlerin sahibidir. Siz Cumhuriyet savcılarısınız, size belgeler de sunuyorum. Daha ne yapayım?" dediğini...

Başakşehir, Kum kentine dönüşüyor

GEÇMİŞ dönemde AKP hükümetinin ve AKP’li belediyelerin içki satışı konusundaki engelleme girişimleri malumunuz (belediye tesislerinde içki servis edilmemesi, kırmızı sokak girişimi, Anadolu’daki bazı şehirlerde içki satma izinleri ile ilgili çıkarılan güçlükler vs). Bir yenisini de haber değeri vardır düşüncesiyle size iletiyorum:

İstanbul İkitelli’de bir ilçe büyüklüğünde (ki yeni tasarıyla İstanbul’un yeni ilçelerinden biri olacak) bir yerleşim birimidir Başakşehir... Burada çeşitli küçük bakkallar ve büyük marketler var. Bu marketler Kiler, BİM, Uyum gibi zaten içki satmayan marketler. Şimdi Carrefour Express, DiaSa gibi aslında içki satan marketler de faaliyete başladılar. Fakat bu marketlerde de içki şatışı yok. Yani bu marketler ancak içki satmayarak bir belediye şirketi olan KİPTAŞ’ın inşasını yaptığı Başakşehir’e girebiliyorlar. Diğer bir konu da Başakşehir’de, yani bu kadar büyük bir nüfusu kapsayan (zannediyorum konut sayısı 20.000’den fazla) bir bölgede tek bir Sayısal Loto ve Milli Piyango satıcısının da olmaması. Bu da herhalde bizleri şans oyunlarının günahından korumak için ilgili zevatın almış olduğu bir önlem olsa gerek.Uğur UZUN

Haberin Devamı



VICTOR Hugo "Bir yerde, küçük insanların gölgeleri uzuyorsa orada güneş batıyor demektir" demiş.

Umarım, ülkemizdeki uzayan küçük adamların gölgeleri batan Cumhuriyet güneşimizin belirtisi değildir.

Zafer ÖZGÜR

Yazarın Tüm Yazıları