Yılmaz’ın bastonu

Halı sahada top oynarken ayağını kıran Yılmaz Erdoğan’ın ayağı alçıda, bir süredir baston yardımıyla yürüyor, dikkat ettiniz mi bilmiyorum, elindeki baston çok şık.

Merak ettim sordum nereden aldığını, Devrek’tenmiş...

Boşuna dememiş Münteka Çelebi, "Baston her yerde bastondur, üzerinde sanat eseri varsa o Devrek Bastonu’dur" diye.

Münteka Çelebi, Devrek’in en ünlü baston ustası olarak dört yıl önce vefat etti.

Hayattayken Kenan Evren’den, Turgut Özal’a; Süleyman Demirel’den, Erdal İnönü’ye; Rauf Denktaş’tan Uğur Mumcu’ya kadar pek çok ünlüye baston yaptı. Şimdi mesleğini oğulları sürdürüyor.

Devrek’te bastonculuğun başlaması ise 1. Dünya Savaşı yıllarına dayanıyor.

Mısır’da İngilizlere esir düşen bir Devrekli, İngiliz asillerinde gördüğü bastonları esaretten döndükten sonra Devrek’te üretmeye başlıyor ve kısa sürede bu meslek bütün Devrek’e yayılıyor.

Sonraki yıllarda Devrek’in bastonları dünya çapında üne kavuşuyor.

Yılmaz’ın elindeki baston da öyle bir kültürün izlerini taşıyor işte...

Kadir Bey koku geliyor mu?

"Dolmabahçe Sarayı lağım kokuyor" yazım üzerine Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal aradı:

Sarayın önünün lağım kokması, İstanbul’un pek çok yerinde olduğu gibi yağmur suyuyla pis suyun aynı kanallarda buluşmasından kaynaklanıyormuş.

"Ortaköy’de de benzer problem vardı, İSKİ’nin katkılarıyla kanalları ayırdık, sorunu çözdük. Yazından sonra arkadaşlarımız İSKİ’yle temasa geçti, benzer çalışmayı orada da yapacağız" dedi.

Ünal, belediyenin tek başına bu işi çözmesinin mümkün olmadığını, Büyükşehir ve İSKİ’nin de yardımlarının olması gerektiğini söyledi. Öyleyse işin kokusu Kadir Topbaş’a kadar uzandı demektir...

Ne dersiniz Kadir Bey, burnunuza gelen kokuyu kesecek miyiz?..

Aramayın artık

Dün ben de yazdım, günlerdir müthiş bir geyik dönüyor ya ortada; millet telefonunun başına 2 koyup çeviriyor hani, dinlenip dinlenmediğini öğrenmek için...

Bu kadar telefon dinlemesi haberi üzerine oluşan paranoyanın yarattığı bu şehir efsanesi zirve yapmış durumda.

Öyleyse son noktayı koyalım;

Diyelim ki numaranız 0532 123 45 67.

Başına 2 koyduğunuzda, aradığınız numara 2053212 numaralı bir başka Turkcell hattı oluyor.

Başına 3 koysanız da değişmez, bu kez aradığınız numara 3053212 olur.

Yani, "Abi başına 2 koyup aradığında dinlenip dinlenmediğini öğreniyomuşsun" iddiası tam bir palavra...

Bu bir Zekeriya Beyaz organizasyonu olamayacağına göre, yoksa GSM operatörleri mi, millet habire birbirini arasın diye böyle bir balonu uçurdu ;))

Kısacası, aramayı kesin lütfen bir başkasını rahatsız ediyorsunuz...

Über alles

Almanya maçında yanımızdaki bir arkadaş maçtan önce gördüğü her Alman’a "Deutschland Deutschland über alles" marşını söyleyerek takılıyordu...

Nazi döneminin ulusal marşı olduğunu nereden bilsin, hiçbir Alman onun bu muzipliğini sempatik bulmadı, hepsi kafasını çevirdi...

En sonunda bindiğimiz bir takside aynı marşı söyleyince taksici, "Irkçıların söylediği marştır o, polis duyarsa sizi tutuklayabilir" dedi.

Meğer yasakmış.

Bizimki bir daha marşı ağzına almadı.

Yani her ülkenin kendi kırmızı çizgileri var, düşünce özgürlüğü diyerek her yerde her istediğinizi yapamıyorsunuz...
Yazarın Tüm Yazıları