Vay benim köse sakalım!

İSTANBUL Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, İstanbul için "su alarmı" verdi.

Haberi okuyunca şaşırdığımı söylemeliydim. Çünkü meşhur "Melen Çayı Projesi" nedeniyle İstanbul’un on yıllarca su sıkıntısı çekmeyeceğini söyleyen de aynı kişiydi. Eski İSKİ Müdürü ve şimdinin bakanı da "en az 40 yıl sıkıntı olmayacağından" söz ediyordu.

Aslına bakarsanız, Melen Çayı Projesi’ni başından beri takip edenler için bu sonuç sürpriz sayılmamalı.

Meselá www.itüsozluk.com isimli sitede, Melen Çayı Projesi ile ilgili şöyle bir yorum yayımlanmış vaktiyle: "Melen Çayı projesi çok kısa süreli tüketim sağlamaya yönelik olduğundan geçici çözüm bile değildir."

Bu proje için 1 milyar 114 milyon YTL para harcandı. Daha da harcanacağını biliyoruz.

Öyle görünüyor ki bu işte kárlı çıkanlar sadece bu projede iş yapan firmalar olmuş.

Çünkü bu hattın inşaatında, Türk müteahhitlik sisteminin en çok sevdiği "bol hafriyat, bol dolgu" işleri önemli bir kalem yaratıyor.

Başka kimlerin neler kazandığını öğrenmek için de sanıyorum ki TBMM çoğunluğunun değişmesini bekleyeceğiz.

Biliyorsunuz bizde "milli iradenin" denetim yapabilmesi ancak iktidardan düşenler için mümkün olabiliyor. İktidardakiler için sıkı bir soruşturma için parmaklar asla kalkmıyor.

O zamana kadar oyalanmak için "Su nerede? İnek içti!" oyununu oynayabiliriz.

Buna belge denir mi ciddiye alınır mı?

CUMHURİYET Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay’a, Ergenekon soruşturması sırasında gözaltına alındığında bir "belge" ile ilgili sorular sorulduğunu öğrenmiştik.

Dünkü gazetelerde bu "belgenin" yaratıcısının eski bir muhtar olduğunu ve bu kişi tarafından birçok yere fakslandığını öğrendik.

Gazetelerde "Ahmet Necdet Sezer belgesi" olarak tanımlanan belge, 36 kişinin CHP yönetimini devralmasını öneriyor.

Listedeki isimlere bakarken insan gülmekten kendini alamıyor: Bu kadar "beş benzemezin" bir arada, bir siyasi partinin yönetiminde olması, ne kadar eğlenceli olurdu!

O partiyi izlemekle görevli muhabirler hiç haber sıkıntısı çekmezler, partinin MYK toplantısı da her seferinde karakolda biterdi.

Listede eski "faşistler", eski "komünistler" bir arada. Şu anda siyasi olarak birbirine ters kutuplarda bulunan isimler de var. Rüyalarında kendilerini bütün bu isimlerle bir arada görse, kan ter içinde uyanıp "hayırdır inşallah" diyecek olanlar da!

Bu listenin Balbay’a yönelik olarak yapılan aramada "belge" diye kayda alınması, savcının önüne gelen bu listeyi ciddiye alıp, bununla ilgili Balbay’a soru sorması bile tuhaf.

Soruşturmanın ciddiyetiyle ilgili kafalarda uyanacak kuşkuların, Türkiye’de hukukun egemen olmasını isteyenlere zarar vereceğini unutmamak gerek.

İki gün geçti, tık yok!

İKİ emekli orgeneralin gözaltına alınmasının ardından AKP medyasına servis edilen ve bu gazetelerce manşetten yayımlanan habere göre 7 Temmuz günü, büyük bir kaos yaşanacaktı.

40 ilde mitingler düzenlenecek, bu mitinglerde olaylar çıkartılacak, suikastlar yapılacaktı.

Dünün tarihi ise 8 Temmuz idi.

Büyük olaylar çıkartılacak "kaos gününün" bir gün sonrası yani.

Bütün gün televizyondaki haber kanallarını açık tuttum. Bilgisayarımda da internet gazeteleri dönüp durdu. Bir yandan da Hürriyet’in sisteminden ajans haberlerine baktım.

Böyle yaptım çünkü büyük çaplı bir operasyon bekliyordum.

40 ildeki mitingde kaos çıkarmak için neresinden baksanız 1000-1500 kişilik bir "provokatör grubuna" ihtiyaç var.

Sadece olay çıkartmak yetmez, çünkü olayı büyütmek için kalabalıklar da gerekiyor.

Bunların ellerinde de herhalde 100-150 tane silah olmalı.

Suikastçılar da tek kişi olamazlar. Gözcüsü, kaçılacak otomobili kullanacak olanı, artçısı derken en az dört-beş kişilik ekipler gerekli.

Ve herhalde bunlar da silahlı olmalı. Sonuç olarak kesekáğıdı patlatarak kimseyi kalpten öldüremezsiniz!

Ama kaos gününün üzerinden 24 saat geçmesine rağmen bakıyorum "tık" yok!

Bu haber servisini yönetenler, AKP medyası ile dalga mı geçtiler acaba?
Yazarın Tüm Yazıları