Matruşkanın 1 Mayıs itirafı

YAZI işleri geyikleri çok eğlencelidir.Bazen düşünüyorum.

Acaba, bir arkadaşımızı görevlendirsek ve her gün gazetenin birinci sayfasını hazırlarken yaptığımız geyikleri not alsa ve onu bir köşeden yayınlasak.

Yapamayız tabii.

"Ciddiyeti" espriye uzaklık mesafesiyle doğru orantılı gören bir toplumda, gazetenizin markasını riske atmaktan korkarsınız.

Oysa o masanın etrafında yapılan şakalar bir yandan stresimizi alır.

Bir yandan da, ülkenin meselelerine bakıştaki çeşitliliği ve renkliliği ortaya koyar.

Örnek mi istiyorsunuz.

İşte size dünkü Hürriyet Yazı İşleri masasından birkaç örnek.

* * *

Duvara asılı büyük ekranda, İstanbul’daki 1 Mayıs gösterilerinden çekilen fotoğraflara bakıyoruz.

Hürriyet’te oybirliği ile manşete koyduğumuz haberlerin sayısı çok çok fazla değildir.

Bazen tartışmayı aşan çatışmalar yaşarız.

Mesela, geçen çarşamba birinci sayfaya koyduğumuz Sakarya olayları.

Dün durum çok farklıydı.

Arkadaşlarımızın tamamı, İstanbul’daki olaylara tepkiliydi.

Aramızdan tek kişi bile, "Devletin polisi düzeni sağlıyor" diye bakmıyordu olaylara.

Bir yandan fotoğraflara bakıyoruz, bir yandan manşeti düşünüyoruz.

Mesela şu manşet önerisi:

"Ayaklar yürüyemedi, milli irade gazladı."

* * *

Veya:

"Milli irade gazı."

Manşet önerisinin altındaki demokratik istihzayı herhalde fark ettiniz.

Seçimde aldığı yüzde 47 oyu "istediği her şeyi yapma lisansı" olarak gören zihniyetin, çalışanları "ayaktakımı" olarak niteleyen ağız sürçmesi mi, bilinçaltı mı olduğu belli olmayan ifade alaşımından oluşan bir manşet.

Bir başka öneri:

"1 Mayıs polis bayramı."

Neden?

Meydanda işçi yok, neredeyse ondan fazla polis var.

Ve işçi daha binasından çıkmadan başlayan güya "düzen operasyonu."

"Ayaklar yürüyemedi, ama yollar aşındı."

Bir zamanlar Süleyman Demirel’in, söylediği meşhur söze atıf yapan bir manşet:

"Yollar yürümekle aşınmaz."

Bu defa işçiler yürüyemedi ama, yollar dayaktan ve gazdan aşındı.

"Bir Mayıs, ayak bacak fabrikası."

Ankara Sanat Tiyatrosu’nun meşhur oyunu "Ayak Bacak Fabrikası" hatırlatan bir manşet.

Ayak bacak deyince aklıma nedense, kopmuş kırılmış, ayaklar, bacaklar, kollar geliyor.

Cop, gaz ve yerde durup dururken tekmelenen kızlar bana bunu hatırlatıyor.

Tabii Başbakan’ın tarihe geçen "ayaklar ve başlar" benzetmesi, günün yıldızı oldu.

Üzerinde en kolay zeká oyunu yapılan kavram buydu.

Oradan yavaş yavaş "devlet" kavramına yöneldik.

"Devlet polisi, polis devleti."

Biri devletin güven verici gerçeğini, öteki ise keyfiyet ideolojisinin aygıtını anlatıyor.

Anlayacağınız gidip gelip, o malum "yüzde 47" kudretine takılıyoruz.

Veya güçsüzlüğün başladığı noktaya.

* * *

Ben, içinde birden fazla insanı bir arada yaşatan bir matruşkayım.

Bir yanım, toplumun yerleşik birçok şeyine kafa tutarken, bir yanım acayip düzenden yanadır.

O nedenle insaf ölçüm ve vicdanım, hep devletin polisinden yana taraf olmaya mütemayildir.

Yani her olayda biraz hafifletici neden arar.

Dün benim bu tarafgir vicdanım bile sızladı.

İtiraf ediyorum; o manşetlerdeki istihzanın bir bölümü de bana aitti...
Yazarın Tüm Yazıları