Tarikat sakallı şoförler İETT’ye yakışıyor mu

SON zamanlarda özellikle Anadolu yakasında Üsküdar-Beykoz-Paşabahçe-Çengelköy vs. Boğaz hatlarında bazı belediye otobüsü şoförleri artık resmen Taliban mensuplarının bıraktığı tarikat tipi, göğüslerinin altına kadar inen sakallarla görev yapmaktadırlar.

Haberin Devamı

Bunlardan bazıları bunun yönetmeliğe uygun olup olmadığını soran gazete muhabirine "Seni kafir sonunuz gelecek" diye bağırıp saldırganlaşacak kadar işi ileri götürmüşlerdir. Önce sünnet sakalı derken şimdi belediye otobüsü şoförleri resmen Taliban sakalları ve şalvar şeklinde üniforma pantolonlar giymeye başlamıştır.

Söz konusu olan özel halk otobüsü olsaydı bir şey demezdim ama belediye otobüsü şoförlüğü kılık kıyafet yönetmeliğine sahiptir ve bu şekilde sakal bırakmalarına hangi yönetmelik izin vermektedir? Bir vatandaş olarak vergilerimizle yaşayan İstanbul’da tarikat sakallı belediye şoförleri görmek beni çok üzüyor. Öte yandan bunu gidip de İETT amirliğine sorduğumda kötü muamele göreceğimi biliyorum. Bu durum aslında bir şeylerin hazırlığıdır. Yani kötü şeylerin. Yarın çarşaflı belediye memurlarına hazırlıyorlar bizi. Topluma ışık tutan bir gazeteci ve köşe yazarı olarak bu duruma kimin göz yumduğunu köşenizden Büyükşehir ve İETT başkanlarına sormanızı rica ediyorum.

Hasan CEYLANER

Hakir görülen bir kent: Giresun

YILLAR önce çevre halkının girişimiyle başlanan Giresun-Ordu (Or-Gi) Havaalanı inşaatı da herhalde siyasi sebeplerle durduruldu. Bilhassa Giresun, hükümetler tarafından devamlı hakir görülen ve ihmale uğrayan bir şehirdir. En son bizzat Başbakan tarafından "Burası vilayet değil köy, buraya havaalanı ne gerek" denilmiştir. (Medya) Akabinde fındık fiyatları da aşağılara çekilmişti.

Giresun halkının balık ve fındıktan başka bir geliri yoktur. Kısacası Karadeniz’in ’Tunceli’sidir. Sanayisi yoktur, işsizlik had safhadadır. Bir havaalanı hem çevre halkının işine yarar, hem de turizme ve ticarete canlılık getirir. Üstelik belediye AKP’nin elindedir şu anda ve çöp sorunuyla uğraşmaktadır. Ulaşım sadece karayoluyla yapılmaktadır. Giresun Limanı bir zamanlar ulaşımda halka hizmet verirken şu anda atıl durumdadır. Fakir Giresun halkı otobüs şirketlerinin insafına bırakılmıştır. Sağlık kurumu sorunu vardır. Babalarımız, analarımız, hısım akrabamız, arkadaşlarımız ağır hastalık hallerinde İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerde çare aramak durumundadır. Annem, babam, dayılarım, sevdiğim arkadaşlarım İstanbul ve Ankara’da sağlık sorunlarına çare ararken vefat ettiler. Cenazelerimiz için dahi ya özel araba tutmamız ya uçakla Trabzon veya Samsun havaalanlarını kullanmamız gerekir.

Giresun halkı ölür, şikayet etmez, aç kalır silahlanıp dağa çıkmaz. Topal Osman Ağa’dan ve Mustafa Kemal’den vazgeçmez. Başbakan gelir burası köy, buraya havaalanı ne gerek der. Liman orada gemisi yok. Utanmadan her fırsatta Onuncu Yıl Marşı söylenir ama Atatürk’ten sonra bir metre demiryolu dahi yapılmamıştır. Anayurdun neresi demir ağlarla örülmüştür Atatürk’ten sonra? Benim 38 yıldır yaşadığım gurbette ölünce cenazemin hangi vasıtayla hangi yolu kullanacağı bellidir; uçağın alt katında Zürih-İstanbul’dan aktarma Trabzon havaalanı ve bir şekilde iki saatlik son kara yolculuğundan sonra Giresun’da bir ’köy mezarlığı’... Sağolsun Diyanet İşleri.

Gazipaşa (Antalya) Havaalanı dediniz de, derdimiz deşildi işte...

Şahin BİNGÖL

(Ayvazoğlu) - İSVİÇRE


Farkında mısın?

ŞİŞLİ halkı... Sahibinden habersiz (!) satılığa çıkan arsadan haberiniz var mı? Mecidiyeköy Ali Sami Yen Stadı’nın yanında, çınarlar, manolyalar, erguvanlar, ıhlamurlar ve ortancalarla süslü 24 dönümlük likör fabrikasının arsası TOKİ marifetiyle 25 Nisan’da satılıyor.

Yeni yazık ki, tapuda ’kültür ve turizm amaçlı kullanılabilir’ şerhi kaldırılarak Büyükşehir Meclisi’nde plan değişikliğiyle ’özel koşullu ticaret alanı’ kapsamına alındı.

Biz buraya alt katları otopark olan yürüme parkurları, koşu ve bisiklet yolları, süs havuzları, kültür ve kongre merkezleri yapılmasını istiyoruz.Dursun ÇALTI

CHP Şişli İlçe Başkanı


Divriği Demir Çelik’te keyfi işten çıkarma

BİNLERCE yıldır medeniyetlere ev sahipliği yapan Divriği, Ereğli Demir Çelik ve sonrasında satın alan OYAK geldiğinde de, aynı içtenlikle misafirperverliğini yaparak hoşgeldin, dedi. Ama hiç de hoş gelmediler. İşçi çıkarmak keyfiyetinin yoğun yaşandığı bugünlerde, muhatap bile yok. Bir yetkili telefonlara dahi çıkmıyor. Güvenlik görevlisi olarak çalışan 30 kişi çıkarılıyor. Divriği’nin dışından başka bir 30 kişi getirilip göreve başlatılıyor.

Ey Demirçelik (OYAK) yöneticileri; bunun anlamı nedir?

Önceki çalışanların emeğini mi beğenmediniz? Fiziğini mi? Yoksa siyasi veya inançsal farklılıkları ölçen eleğiniz mi devreye girdi? Nedir? Çıkın, mertçe açıklayınız. Çıkardığınız görevlinin evine nasıl gittiğini, eşinin ve çocuklarının yüzüne nasıl baktığını hiç düşündünüz mü? Şu ana kadar işten çıkardıklarınızın arasında, aramızda olmayan rahmetlilere karşı vicdan hesabı yapıyor musunuz?

Eğer hálá vicdanlarınızın sağlık seviyesi yerinde ise, neden bu keyfi işten çıkarmalar? Ey yetkililer, lütfen etkili olunuz. Lütfen yakından ilgileniniz. Bu işin sorumlularının yanlış yapmalarına ve keyfi davranmalarına izin vermeyiniz. İnsanın emeği, insanın yaşamıdır. Hele Divriği gibi bir yerde emeğinden olan, yaşamından olmuş gibidir.

Arif A. ATAY

Divriği Vakfı Başkanı


Osman’ı okuyunca ’Terzi Fikri’yi anımsadım

BELEDİYE hizmetlerini ucuzlattığı için hakkında soruşturma açılan Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven’le ilgili yazıyı okuyunca, birden eski Fatsa Belediye Başkanı Fikri Sönmez’i (Terzi Fikri) anımsadım. Tam bir halk adamıydı. Fatsa’ya o kadar çok hizmet sundu ki tüm insanların kalbinde taht kurdu. Fakat bu egemen güçleri o kadar çok rahatsız etti ki 80’li yıllarda tüm Fatsalılar gibi baskı, zulüm ve işkencelerden o da nasibini aldı ve aldığı darbeler sonucu hastalanarak kaldığı cezaevinde öldü. Bizim ülkemizde belediye başkanıysan hiç hizmet etmeyeceksin, çalıp çırpacaksın, şüphesiz senden daha iyi başkan olmaz onların gözünde. Sevgili Fikri’yi sevgi, saygıyla anıyorum.

Gülten DURMAZ

Haberin Devamı

Eker; Gıda haberler köpürtülüyor

Haberin Devamı

1980 öncesinde mazot sıkıntısından ötürü CHP'yi dillendirmesi gibi yarın da tarım ürünleri konusundaki sıkıntıdan aynı eleştiriye uğrar mı AKP? Tarım Bakanı Mehdi Eker "Bu haksız bir şey olur, doğru değil. Mukayese edilecek bir şey de değil. O zaman ürün yoktu, şu anda var" diye itiraz ediyor.

Bir okurumuzun dün, Ayhan Karayama'nın AKP Daire Başkanlığından TMO Genel Müdür Yardımcılığına atanmasına dönük 'kadrolaşma yok, imamlaşma var' iddiasına dönük eleştirisini yanıtlamak üzere

arayan Eker "Bu arkadaşımız ne İmam Hatip, ne İlahiyat mezunudur; yazıldığı gibi hayatında da imamlık yapmamış. Kendisi Ziraat mühendisidir, bakanlığımızda uzun yıllar uzman olarak çalışmış;

Haberin Devamı

kadro da açılınca atama işlemi yapılmış" dedi. Karayama daha önce Bayındırlık Bakanı Cevat Ayhan'ın danışmanı ve özel kalem müdürü olarak çalışmış. Bunları aktardıktan sonra Sayın Eker'e sorduk:

- TV ekranlarında kuyruklar gözüküyor.

- Onlar Ofisin kurumsal kültürü gereği olarak yapıp sattıkları... Ekmek satıyor, mercimek, pirinç, peynir de satıyor. Halk ekmeğinin önünde de, MP'nin önlerinde de kuyruk oluyor. İşlemler nedeniyle para biterse o banka batmış mı oluyor? TV'lerde gıda haberleri köpürte köpürte veriliyor. Bunun üzerinden hem rant, hem de piyar sağlamak isteyen firmalar var. Ne yazık ki TV'ler onların aracı haline geliyor; üzülüyorum.

- Pirinç ve buğday stokları...

Haberin Devamı

- Yeni hasat dönemine kadar hepsi var; bunu da söylerken gerçeklere dayanıyoruz. Marketlerin rafları bunu gösteriyor. 1 lira 50 kuruşa malettikleri pirinçi bir misli fiyata yükseltenler fırsatçılık yapıyor. Bizim alacağımız tedbirler var; göreceksiniz ne olacağını? Kimse endişe etmesin. Zaten bir ürün kıtlığı yok. Bunu açık şekilde söylüyorum.

- Üretim...

- 2002'den 07'ye kadar pirinç üretimi iki kat arttı. 360 bin tonluk üretim, 650 bin ton oldu.

Çok az bir miktar da açık var; onun için ithalatla ilgili tedbirlerini aldık. Geçen yılki kuraklığı unutmayalım.

Köy Enstitülerinin kapanmasındaki oyun

KÖY Enstitüleri açıldığında zamanın Amerikan hükümetinin hazırladığı istihbarat raporundaki

Haberin Devamı

"Dikkatli olun Türkler büyük bir eğitim atılımıyla geliyor" cümlesi, bunların kapanma nedenini sanırım çok iyi özetliyor.

Yok karma eğitimmişşş; yok komünistlik yapıyorlarmışşş... Hepsi hikaye!

Köy Enstituleri toplumsal bir dönüşüm projesiydi.

Kulluktan yurttaşlığa dönüşümün adıydı Köy Enstituleri.

Laik Türkiye Cumhuriyetinin; bilinçli, bilgili neferlerinin yetiştirildiği aydınlanmanın adıydi Köy Enstituleri... Ülkenin büyük çoğunluğunu oluşturan köylülerin, bazı köylerde, kendisini Allahın elçisi gibi gören; kara cahil, üfürükçü, muskacı softaya teslim edilmemesinin gerektiğidir Köy Enstituleri...

Mehmet DEMİRKOL

Pippa Bacca adını Gebze ve İstanbul'da yaşatalım

İTALYAN sanatçı Pippa Bacca'nın, barış ideali ne yazık ki, bizim topraklarımızda sonlandı. Bu nedenle onun bu idealine toplum olarak yürekten katıldığımızı göstermek adına, onun adını yaşatmalıyız. Gebze'de bir caddeye Piipa Bacca adı verilemez mi? Bacca'nın yeşili çok sevdiğini de basından öğrendik. İstanbul'daki parka da adı konulamaz mı? Toplum olarak onun barış idealine katıldığımız kanıtlamış olmakla kalmaz, Atatürk'ün 'Yurtta Barış, Dünyada Barış' sözüne de uygun davranmış oluruz. Coşkun ONGUN

 

Yazarın Tüm Yazıları