Mustafa Kemal’den 30 Ağustos dersleri

"Onlar (Yunanlılar) zafer ve megalo idea için dövüştüler. Fakat Türkler ocaklarını ve yurtlarını korumak için savaştılar."

(A.H. Lybeyer, ’Türk’ün Ateşle İmtihanı’ Halide Edip Adıvar, Atlas Kitabevi, İst., 1994, syf. 177)

TÜRKİYE Cumhuriyeti’nin temellerini atan 30 Ağustos Zaferi’nin 85. yıldönümünde, yıllarca bu temelleri reddeden, ulusal bayramları kutlamaktan hep kaçınan tarikatçı karşı-gücün temsilcileri, sömürgeci Batı’nın akıl hocalığı ve desteği ile ’artık değiştik’ deyip, ülke yönetimine gelme yolunu bulduğu gibi şimdi de içlerinden en keskin görüşlü birisini Türkiye Cumhuriyeti’nin en yüksek makamına getirmişlerdir.

Acaba iktidar, 30 Ağustos’un anlam ve değerini ne ölçüde biliyor ve benimsiyor?

’Artık değiştik’ diyenler ve onlara yolu döşeyenler, 30 Ağustos’u, Cumhuriyet’in kurucusunun önemle belirttiği ulusal bağımsızlık, yurt bütünlüğü ve ulusal egemenlik içeriği ile kavramış ve benimsemiş midirler?

Çoğunun Atatürk’ü incelemiş oldukları bile kuşku götürür.

Mustafa Kemal’in, 30 Ağustos Zaferi’yle dış ve iç sömürgeciliği dize getirdiğini belirttiği ilkeler şunlardır:

İLKELER

Türk yurdunu ele geçirip Türk’ü tutsak etmek düşü ardında koşanlara hak ettikleri ceza verilmiştir. ’Değiştik’ deyip Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetmeye koyulanlar, Cumhuriyet’in siyasetçisi olması gerekenler, bugün ulus ve devletimize aynı düşmanlığı güdenlere benzer ceza vermek istencine sahip midirler?

30 Ağustos yalnız bizim değil, tüm insanlığın tarihine yeni bir yön verecek sonuçlar doğurmuştur. ’Değiştik’ diyenlerle onlara ortam hazırlayanlar, sömürgeci Batı’nın BOP’unun, Irak’a vahşi saldırısının karşısına, Türk Devrimi’nin her ulusa özgürlük, barış, toplumsal adalet getirici niteliklerini çıkardılar mı?

Ulusun kayıtsız ve koşulsuz egemenliği önündeki engelleri, örneğin saltanat ve halifeliği kaldırmanın, kadın haklarını gerçekleştirmenin, eğitim birliği ilkesi ile laik, demokratik bir toplumun yurttaşlarını yetiştirmenin yolları bu zaferle açılmıştır. ’Değiştik’ diyen ve cumhurbaşkanı seçmek isteyenler, gerçekten saltanat ve hilafet karşıtı, kadın-erkek eşitliği, laik devlet ve toplum düzeni yandaşı mıdırlar?

Onlara ortam hazırlayan siyasetçiler de böyle olmanın demokratik meşruluğun olmazsa olmaz koşulu olduğunu biliyor, kabulleniyor ve bu Cumhuriyet temellerine karşıtlığın meşruiyeti yitirme demek olduğunun gerektirdiği yürekli siyasal mücadeleyi verecek güce sahip bulunuyorlar mı?

Bu sorulara en iyi yanıt Atatürk’ün yazdığı ’Nutuk’tan öğrenilebilir.

Prof. Dr. Özer OZANKAYA

Gazeteci sevgisi

AKŞAM yazarı Şakir Süter’in cenazesi, Marmara İlahiyat Camii’nde kılınan öğle namazından sonra Karacaahmet’te toprağa verildi. Meslekdaşımızın ne kadar sevildiği camiye gelen cemaatten anlaşılıyordu. Her kesimden insan vardı; başta okuyucuları olmak üzere... Siyaset, iş ve medya dünyasından görebildiklerimizi sayarsak... Deniz Baykal, Zeki Sezer, Erkan Mumcu, Cem Toker, Yaşar okuyan, İlhan Kesici, Ertuğrul Günay, Mehmet Sevigen, Kemal Çelik, Masum Türker, Gürsel Tekin, Oktay Ekşi, Besim Tibuk, Aydın Ayaydın, Bülent Tanla, Gürcan Dağdaş, Meral Akşener, Fuat Miras, Bekir-Mehmet Okan, Dr. Eser Alptekin, Orhan Keçeli, Özcan Pehlivanoğlu, Polat Akşin, Orhan Erinç, Emin Karamehmet, Nail Güreli, Bülent Ergin, Hilmi Bengi, Erdoğan Bayraktar, Mehmet Atalay, Süleyman Soylu, M. Ali Bayar, Selami Öztürk, Mehmet Çakır, Ali Müfit Gürtuna, Ali Talip Özdemir, Tufan Türenç, Cüneyt Ülsever, Avni Özgürel, Vahap Munyar, Serdar Akinan, İsmet Sezgin, Emin Şirin, Bahattin Yücel, Celal Adan, Lütfü Türkkan, İhsan Barutçu, Faik İçmeli, Rıdvan Budak, Hınçal Uluç, Taha Akyol, Necmi Tanyolaç, Hızır Demir, Dr. Gürbüz Çapan, A. Ünal Erzen, Mesut Parlak, Deniz Bayraktar, Manisa Valisi Refik Aslan Öztürk, Muharrem Toprak, Vedat Bayram, Cengiz Özdemir, Tamer Taşpınar, Adem Gürses, Mehmet Torun; başta Kaymakam Hüseyin Eren ve Belediye Başkanı Raşit Ürper olmak üzere Bergama’dan gelen sevenleri kendisini yanlız bırakmadılar. Yıldırım Demirören, Murat Yalçıntaş, Bedrettin Dalan çiçek göndermişlerdi. Başbakan Erdoğan, Kemal Unakatın, Demirel ve Menderes, Süter Ailesi’ne telefon ve telgrafla başsağlığı dilerken, bir dostumuz kulağımıza "Gözler Mehmet Ağar, Tansu Çiller, Rıfat Hisarcıklıoğlu’nu aradı" diyordu.

’Garabet şeyler’

PAZARTESİ akşamı Berat Kandili’ydi. Ben de bazı kanallardan mevlidi dinledim. Birinde bir hoca "Allah, sapık ideolojilerden gençliğimizi korusun" diye bir söz sarf etti; bundan neyi kastettiğini tam anlamadım. Bu arada bazılarında dikkatimi çekti. Yapılan bazı dualarda Atatürk’e, silah arkadaşları ile şehitler için bir şey söylenmeyince çok üzüldüm. Rahmet okumak bu kadar zor mu; sonra bu hocanın görevi değil midir?

Eskiden Diyanet’in organizasyonu ile TRT’den yayınlanan kandilleri bizzat Diyanet İşleri Başkanları yönetirdi; ya da başkanın onay verdiği ekipler kuranı, vaazı ve duayı okurlardı.

Duada gecenin kutsallığı, anlamı söylenirken "... ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının, tüm gazi ve şehitlerimizin aziz ruhlarına..." diye sitayişle söz edilirdi. Hatta bazı hocalar İnönü, Karabekir ve Fevzi Çakmak’ın isimlerini de eklerlerdi.

Şimdi öyle bir şey kalmadı; üstü kapalı olarak ’ülkemizin kurucusu’ diye geçiştiriliyor.

Duanın bir düzeni, şekli, şemali, adabı ve ruhu olmaz mı?

Ne yapacağız. Elimizden gelen bir şey kalmadı.

Kandillerde sorun yaşanıyor; bunlara Diyanet neden el atmıyor? ’Duada gerekli disiplini göstermeyenler hakkında’ neden soruşturma açılmıyor.

Bebek Camii’ndeki düğüne gelirsek... İslam tarihinde böyle bir ’garabet’ şey görülmemiştir.

Bir de bazı ilahiyatçıların bu uygulamayı desteklediklerini görüyoruz. Halbuki yanlış. Yarın öbür gün oraya davul-zurna ile gelinirse ne olacak? İbadetin ruhuna aykırı bir durum. Birçok düğün salonu var. Camide düğün yapmakla neyi ispat etmek istiyor bu hoca efendi? Yadırganacak şeyler bunlar. Camiler kimsenin malı değildir, hepimizindir.

Lütfen biraz saygı...

Nurettin ŞAHİNOĞLU

GÜNÜN SÖZÜ

"Türk siyasetinde 28 Şubat’lar varsa 28 Ağustos’lar da var."

(Abdurrahman Avcı)
Yazarın Tüm Yazıları