Denizde yol verme kavgası

Her şey bundan 3 yıl önce başladı. CNN Türk’te yayınlanan "Yeni Gün Hafta Sonu" programında bir cumartesi sabahı Cumali Varer’i konuk etmiştik.

Figaro Beneteau Sınıfı açık deniz yelken yarışlarını İstanbul’a getirmek istediğini anlatıyordu. İşte 3 yıl sonra yine bir cumartesi sabahı ve Ataköy Marina’dayız; ancak bu kez durum farklı. Figaro Beneteau tekneleri uzun bir yarışın ardından İstanbul’dalar. Onları izleyenler de...

Fransa’daki spor kanalları yelken yarışlarına büyük ilgi gösteriyor. Eurosport dahil olmak üzere 9 televizyon kanalı, Le Figaro başta olmak üzere gazeteler ve internet siteleri Hürriyet Cap Istanbul’u izlediler. Yani milyar Euro bütçe ayırsanız bu kadar çok medya kuruluşunun gündemine Türkiye’yi sokamazsınız. İşte spor ve sanata yatırımın farkı!

İstanbul Boğazı’nda yapılacak son yarış Hürriyet İstanbul Kupası...

Figaro Beneteau teknelerinin dışında 52 Türk teknesi de bu yarışa katılacak. Ben, Marsilya - İstanbul yarışının galibi sponsorluğunu Kone asansör şirketinin yaptığı, Kone Elevators teknesinde yarışacağım.

Teknelere dağılımının yapılacağı Kuruçeşme’deki Suada’ya vardığımızda bizi bir renk cümbüşü karşıladı. Ticari trafiğe kapatılan İstanbul Boğazı’nın o eşsiz güzelliğine yelkenin ne kadar çok yakıştığını bir kez daha düşündüm. Kone ile şampiyon olan iki genç yelkenci, Thierry ve Nicholas ile kısa bir tanışma faslından sonra yarış başladı.

Thierry ve Nicholas, şampiyon olmanın hafifliği ve keyfiyle yarışa başlıyorlar. Ama ilk saniyelerden itibaren ne kadar hırslı olduklarını da gösteriyorlar.

Nicholas, akıntıları ve karşı akıntıları ile tanınan Boğaz’da yarışırken, "İstanbul’da yelken yapmaktan daha güzel ne olabilir" diyor.

Tramolalarla bir kıyıdan diğerine boğazı "tırmanmaya" başlıyoruz. Benim görevim ağırlık yapmak. Yani her tramolada teknenin yattığı tarafın tersinde ve neredeyse teknenin dışında oturmak. Aslında teknenin dışına sarkmak desek daha iyi olacak. Kolay bir iş sanılmasın. Son derece keskin dönüşlerde seri biçimde hareket etmek çok önemli. Ve kol kuvveti gerektiriyor.

Kanlıca’ya varıldığında ufak bir gerginlik yaşıyoruz. Boğaz dar olduğu için iki üç tekne neredeyse üst üste yarışıyoruz. Ortalık gerginleşiyor. İstanbul trafiğinde çok alışık olduğumuz "yol hakkı" kavgası çıkıyor. Nicholas’a "Hep böyle mi olur" diye soruyorum; "Hayır burada kurallara uymamaya başladılar" diye cevap veriyor. Belli; Fransızları bile dağıtmış bu şehir.

Beykoz’dan dönüşte sinirler biraz gergin, çünkü yarışta geriye düştük. Son bir atakla dördüncü olmayı başarıyoruz. Suada’da yarış noktalanıyor. Sonrası tatlı bir söyleşi.

Nicholas ve Thierry çocukluklarından hatta bebekliklerinden beri yelken yaptıklarını anlatıyorlar. "Türkiye’de yelken hálá popüler değil, çünkü pahalı spor" diyorum, "Yanlış" diyor Thierry. Ona göre yelken, "Ne kadar ilgi gösterirsen o kadar ucuzlayan bir spor." Fransa hem açık deniz yelken yarışlarında, hem de tekne üretiminde çok ileri. Thierry "İlgi olduğu için tekne üretimi çok, bu sayede de herkes yelken yapabiliyor" diyor.

İkisi de Fransa’nın küçük sahil kasabalarında büyümüşler. Ama ilkokulda yelken dersi almışlar. Yani Fransa’da bu iş ilk önce okullarda başlıyor. Dönüş yolunda Kone’nin Genel Müdürü Pascal, İstanbul’u görünce nasıl da şaşırıp kafasındaki Türkiye imajının değiştiğini anlatıyor. İstanbul bir yana, hepsi Foça’daki karşılama törenini asla unutamayacaklarından bahsediyorlar.

İşte uluslararası bir spor etkinliğinin herkese nasıl dokunduğunun, dokunduklarını nasıl etkileyip dönüştürdüğünün güzel örneği. Zaten sporun bir amacı da bu değil mi?

İSTANBUL’DAN NOTLAR

Dünyanın en önemli yarışçılarını ağırladığımız geçen cumartesi gününün aslında ne kadar önemli olduğunun farkında mıyız? İşte birkaç tespit:

Marsilya Belediyesi bu organizasyona büyük destek veriyor. Marsilya’da müthiş bir Türkiye tanıtımı yapıldı. Peki İstanbul Belediyesi nerede? Sağa sola en olmadık şey için bile afiş asan belediye, bu organizasyona kenarından bile bulaşmamış. Maddi ve manevi hiçbir desteği yok. Acaba nasıl bir tanıtım aracı olduğunun farkında değiller mi? Bir belediye böyle bir organizasyona nasıl destek vermez? Hani İstanbul "dünya kentiydi" Sayın Başkan?

Hürriyet müthiş bir iş yaptı böyle bir organizasyona sponsor oldu. Yelken yarışlarına sponsor olmak bir prestij. Dünyanın en önemli şirketleri ile birlikte gerçek bir uluslararası yarışmada yer almanın değeri parayla ölçülemez. CNN Türk de yapılmayanı yaptı. Medya sponsoru olarak bu yarışı tüm gün yayınladı. Kim demiş Türkiye’de yelken yarışı seyredilmez diye. Yapınca oluyor ve seyrediliyor.

Fransızlarla kopukluk hatta kriz yaşadığımız bir dönemde böyle bir organizasyon çok önemliydi. Türkiye’nin kendini iyi tanıtması gerektiğinden bahsediyor ve sürekli tanıtım fonları kuruyoruz. Yurtdışında düzenlenen onlarca konferans çoğu zaman Türkiye’yi orada yaşayan Türklere anlatmanın ötesine geçemiyor. Oysa dünyanın en prestijli spor organizasyonlarından birini Türkiye’ye getirmek, yüzlerce Fransız’a Türkiye’nin aslında ne olduğunu anlatmanın en etkili yolu.
Yazarın Tüm Yazıları