Antalya'da keyfi bir uygulama

HÜRRİYET Akdeniz gazetesi dün önemli sayıdaki okuyucusuyla buluşamadı.

Bunun nedeni Hürriyet Akdeniz'in Antalya Cumhuriyet Savcısı Yusuf Hakkı Doğan'ın sürdürülen bir soruşturma ile ilgili sözlerini yayımlamış olması.

Antalya'daki tapu dairelerinde "suç işlemek için örgüt kurmak ve rüşvet almak" ile ilgili soruşturmada savcılık yayın yasağı konulmasını istemişti.

Ve ne ilginçtir ki bu yasaklama kararı ancak gazetelerin basılmış olduğu saatte (23.50'de) tebliğ edilmişti.

Hürriyet Akdeniz'de yer alan haberde, soruşturmanın içeriği ile ilgili herhangi bir bilgi de yer almıyordu.

Yayımlanan sadece savcının açıklamasıydı
.

Nitekim dün Antalya'da yayımlanan Sabah ve Akşam'ın ekleri ile yerel gazetelerin hepsinde de aynı haber manşette yer alıyordu.

Ama yasaklama kararı sadece Hürriyet Antalya için verildi.

Savcılığın konuyla ilgili yayın yasağının Hürriyet Akdeniz'e gece yarısı tebliğ edilmesi de toplatma kararında dikkate alınmayan bir başka husus.

Üstelik Basın Kanunu'nun 25. maddesinde belirtilen gazetelere el koyma ile ilgili haller de söz konusu yayın yasağındaki gerekçeye uymuyor.

Bu keyfi uygulama, Türkiye'de basın özgürlükleri ile ilgili ne kadar düzenleme yapılırsa yapılsın, kamu görevlileri bu özgürlüklerin ruhunu içselleştirmedikleri sürece bir adım bile ilerleyemeyeceğimizi gösteriyor.

İstanbul güzel binaları hak etmiyor mu?

İİSTANBUL'da Açıkhava Tiyatrosu ile Radyoevi arasındaki alanda bir plan değişikliği yapıldı.Bu çerçevede Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu yıkılacak, yerine kongre ve tiyatro binası yapılacak.

Açıkhava Tiyatrosu'nun önündeki alanda da büyük bir sergi salonu yapılması planlanıyor.

TURSAB Başkanı Başaran Ulusoy, önceki gün bu konuda 8 yıldır çalıştıklarını ve 130 milyon dolarlık bir yatırım ile inşaatlara 4 ay içinde başlanacağını açıkladı.

Büyükşehir Belediyesi, bu bölgeye yapılacak binalar için bir mimari hizmet alım ihalesi açtı.

İhale şartnamesine göre projelerin 60 gün içinde tamamlanması öngörülüyor.

Ulusoy'un açıklaması ile şartnameyi birleştirince insanın aklına, "İhalenin TURSAB'a verilmesi daha önceden mi kararlaştırıldı" sorusunu getiriyor.

İstanbul, son yıllarda muazzam bir yapılaşmaya tanık oluyor.

Kentin dört bir köşesi şantiyeye dönüşmüş durumda.

Özel kuruluşlar, gerçekleştirecekleri projeler için yıllarca çalışıyorlar, birçok firma tanınmış mimarlardan "en güzel binayı" tasarlamasını bekliyor ve bu iş için kılı kırk yarıyor.

Aynı özenin kamu inşaatları için de gösterilmesi, bu kentin daha da güzelleşmesi için gerekli değil mi?

Neden burada yapılacak binalar için mimarların en güzel eserlerini ortaya koyacakları bir yarışma açılmıyor da iş "ihale usulü" yapılıyor?
İhale şartnamesinin sadece bazı mimarlara uygun olarak hazırlanmasına kim karar verdi?

İstanbul, bu ülkenin bir mücevheri, arsaların metre karesi artık on bin dolara satılıyor.

Bu kent, dünyada parmakla gösterilecek mimari eserleri hak etmiyor mu?

Prof. Zihni Sinir tünelleri başlıyor!

DÜN Vatan'da İstanbul'da yaptırılacak beş karayolu tüneli ihalesi ile ilgili bir haber yayınlandı.

Büyükşehir Belediyesi'nin yaptırdığı tüneller ile ilgili ilk ihale teklif alma usulü ile yapılmıştı.

İtirazlar üzerine Kadir Topbaş, diğer tüneller için ihale açılacağını bildirmişti, demek ki bu ihaleler o ihaleler.

İhale için yeterlilik alan firmalara baktım, çoğu AKP'li müteahhitler ve tünel açmak gibi uzmanlık isteyen bir işi daha önce de hiç yapmamışlar.

Tünel açmak için gerekli zemin ve trafik etütlerinin ne zaman tamam-landığına dair de bir işaret yok.

Tünel çıkışlarındaki kamulaştırmalar için gerekli paranın bulunduğuna dair bir bilgi de yok.

Doğru dürüst etüt yapılmadığı için ihale şartnamesinde yüzde 40'lık bir keşif artışı da öngörülüyor.

Yıllara yayılan inşaatlarda ek ödeme olanağı sağlayan "eska-lasyon" da cabası.

Seçimlerden önce alel acele, yandaşlara iş çıkar-mak için yapılan bir ihale bu da.

Seçim zamanı varoşlarda kimlerin erzak dağıtacağına bakarsanız, bu ihalelerin böyle yangından mal kaçırılır gibi yapılmasının nedenini de anlarsınız.

İstanbul için en önemli trafik çözümünün metro olduğunu sokakta top oynayan çocuklar bile bilirken, kamu kaynaklarının bu tür Zihni Sinir icatlarına harcanmasının başka bir açıklamasını bulamıyorum.
Yazarın Tüm Yazıları