64 model dizel motor virtüözü

Güncelleme Tarihi:

64 model dizel motor virtüözü
Oluşturulma Tarihi: Ocak 21, 2007 00:00

Otomobil, oto sanayii, servisler, yedek parçacı, elektrikçi, oto showlar, oto döşemecisi, otogarlar, garaj, oto dergileri, galerileri, hurdacıları, boyacıları, balatacılar, oto müzik ve görüntü sistemleri, kaportacılar...

Kilit kelime "oto" ve tüm bunlar kıvırcık saçları jöleli, makyajlı bir kadının; Leyla Ağaçkoparan’ın ilgi, uzmanlık alanı. Söylediğine göre Türkiye’nin ilk kadın minibüs, otobüs, TIR, ambulans, çöp kamyonu, taksi, çekici şoförü, dizel motor virtüözü. "64 model." 19 yılı, şehiriçi, şehirdışı yollarda, uluslararası otobanlarda

geçti. "Get lan, kadından şoför mü olurmuş" lafını duymaktan bıkkın. O yüzden şimdi "park

yeri"nde. Üç yıldır İstanbul Suadiye’de bir kafe işletiyor. Çok sevdiği mesleğine verdiği emeğin fark edilmemesine, tecrübeleriyle ilgilenilmemesine kırgın. Şoförlükten kopamıyor, zaman zaman "taksiye çıkıyor." Oto sözcüğünün sihrine kapıldı, otobiyografisini yazdı: "Kadının Adı Var Ama Otomotivde Yeri Yok." Engin bilgisini yayacağı kurum ve kitabını yayımlayacak bir yayınevi arıyor.

Leyla Ağaçkoparan’a en çok sorulan soru: "Neden bu mesleği seçtin?" Bıkmış durumda bu sorudan ve bir türlü anlamıyor, "Çok sevdiğim için" cevabının yetmemesini. Peki biz de cevaplamaya çalışalım: Bunun için taa bebekliğine gitmek gerekiyor. Gece uyku sorunu olan bir bebekmiş. Annesi uyutmak için saatlerce helak olduğunda, babası onu sırtlanır, sokakta park ettiği arabasına koyarmış. O dakika uyurmuş. Nedeni, ona ninni gibi gelen motor sesi ve araç kokusu. Bu kokuya, yağlı karalı üstüpüne, tamirhanelere, dizel motorlara ve ağır vasıtalara sevdalığı o yıllardan yani.

ÇEYİZİNDE DARBELİ MATKAP VARDI

Mahallede ilk iki tekerlekli bisikleti, sonra da motosikleti olan o. Yaşıtı kızlar annelerinin dizi dibinde otururken o kuzenleriyle akrabaların kamyonlarını düz kontakla çalıştırıp gezermiş. "Engelleyemiyordum kendimi, n’aapayım" diyor: "Rutin ev işleri, yemek, pasta tarifleri, magazin haberleri, yeni gelin muhabbetleri, dantel örnekleri, trendy doktor, büyücü adresleri bana göre değildi. Yoksa yağ-mazot-gres yağı-üstüpü-benzin kokularını neden nice markalı parfümden daha etkileyici bulayım? Neden eli tornavida dahi tutmayan erkeği erkekten saymayıp istem dışı aşağılayayım? Hatta neden çeyizimde dantel, havlu-çarşaf ya da çatal-bıçak takımları yerine en süperinden ’darbeli matkap’ bulunsun? Hani o elmas uçlarını hiçbir erkeğe elletmediğim (!) anahtar takımımı, namusumdan fazla niye koruyayım?"

Gerçi haksızlık etmemek gerek; "kızsal ipuçları" da var geçmişinde, eski araba tamircisi babasının tamirhanesinde tornadan helezon şeklinde çıkan talaşlardan, kız arkadaşlarına küpe tasarladığı zamanlar olmuş.

İlk işi öğrenci servisi şoförlüğü. Hemen ardından, Adapazarı-Topkapı hattında 302 Mercedes otobüsle yolcu taşıdı. "Sırf kadın olduğumdan ağır vasıta ehliyeti sınavında caydırma-yıldırma politikası uygulandı, beş dosya yaktırıldı. Topkapı’dan Adapazarı’na yolcu götürüp ehliyet sınavına giriyor, kaybedip (!) yine Adapazarı’ndan Topkapı’ya yolcuyla dönüyordum. Çok gençtim ve mecburdum. Çok zorluk çektim ama sonunda kendimi ve ağır vasıta ehliyetimi resmi kuruluşlara kabul ettirdim."

AMBULANS, TANKER ÇÖP KAMYONU ŞOFÖRÜ

Sonra şehirlerarası yolcu taşıyan otobüs firmalarına terfi ediyor. Çoğunlukla "reklam amaçlı" iş verildiğini bilse de severek taşıyor yolcusunu. Sağında Leyla Alaton, solunda Leyla Navaro’yla sempozyumlara konuşmacı olarak katılıyor. Sonra uluslararası yollara çıkıyor. TIR’ıyla Hollanda’dan İspanya ve Portekiz’e dondurulmuş gıda taşıyor.

Beş yılı Kartal Belediyesi’nde şoför kadrosunda geçiyor: Sağlık otobüsü, çöp kamyonu, çekici, tanker, ambulans ve yolcu otobüsü. Kartal-Şişli arasında servis veren iki katlı otobüsleri, Hollanda’dan o getirmiş. Sonraki görevi Antalya ve civarında turist otobüsü şoförlüğü. Üç yıl da o işi yaptıktan sonra dört yılı Hollanda’da geçiyor. Orası da bir çeşit "park yeri." Restoranlarda çalışıyor sadece. Dönüşte yine kendini şoför mahallinde bulana kadar... Turizm ve kargo şirketleri, SOS ambulansları, taksiler yeniden onun oluyor. Üç kocasıyla da direksiyon sallarken tanışıyor. İlk evliliği maddi hasarlı bir trafik kazası sonucu, karakolda yeşeren duygularla gerçekleşiyor. İkinci ve üçüncü evliliği de "otomotiv kapsamına giriyor."

Ve sonra bir gün iş kapıları kapanıyor. Ya "bu alanda kadın çalıştırmaya alışkın değiliz"den, ya "64 model" olmasından. O da "Bunca yıldır bir arpa boyu yol gidememişiz, bu işe bu kadar emek verdim, hálá Aslı Kerem’in nesi oluyor tavrı var, lanet olsun" diyor ve kendini park yerine çekiyor. Bir yandan kafe işletip, tatil günlerinde taksicilik yaparken, bir yandan da kadının otomotivdeki yerini yazmaya başlıyor...

KADININ TOPUKLU AYAKKABISI OTOBÜSÜN DEBRİYAJ

PEDALINA ÇOK YAKIŞIR


Otobüslerin debriyaj pedalı, 45-46 numara ayakkabılar içindir ama bir kadın için küçük arabanın debriyaj pedalından çok daha güvenlidir. Topuklu ayakkabısıyla rahatlıkla kullanabilir. Bunu kanıtlamak isterdim. Ama ağır vasıta reklamlarına bakın, hálá "Pompada da ustayım, rampada da" diyen posbıyıklı yağız adamlar kullanılıyor. Ama o reklamı veren holdingin kadın başkanı, internet sitesinde otobüs şoför mahallinde oturuyor! Ben o holdingin bir şirketinin personel servisini yaptım, pencereden de mi bakmadın a kadın!"

BÜYÜK ARAÇ GÜVENLİDİR

ASIL TEHLİKE YERDE


Büyük araçları sevmemdeki "güvenli yolculuk" hissi, direksiyondayken güvenli sürüşü sağlaması yanında panoramik görüşe ve optik aynalara sahip olduğunuzdan, önünüzün önündeki ve daha ilerideki araçları kolay ve net görebildiğiniz için, olası ani duruşlarda bile hakimiyet kurabilir, iyi bir zamanlamayla kompresöre bindirebilir, vites küçültebilir ve aynı anda ABS, ASR, ASP, telma, retarder (TIR kamyonuysa dorse freni), imdat frenine dek, artık her ne varsa, teknoloji harikalarını kullanabilir, gayet emniyetle durabilirsiniz. Gerçekten de ağır vasıta şoförü olmak çok daha güvenli. Asıl tehlike yerde; kapkaç, söz, bakış, küfür, kinaye veya direkt temas yoluyla her türlü taciz, malum ihtimaller dahilinde. Hatta bu noktada özellikle altını çizebilir ve gururla söyleyebilirim ki gerek işimi daima ciddiye aldığımdan ve bu ciddiyetin yüzüme, duruşuma, bakışlarıma yansımasından, gerekse fiziğimin şoför koltuğunu tamı tamına doldurarak aracın heybetiyle bütünleşmesinden, "Aman ha, bu hatuna değil tacizde bulunmak, yan bile bakılmaz, Allah muhafaza bizi dorse diye takar, sürüm sürüm sürükler" türevi bir his uyandırdığına eminim.

OTOBÜSLE GİDECEĞİM DEDİM İKNA EDEMEDİM

DİREKSİYONA GEÇTİĞİMDE ŞOKA GİRİNCE ÇOK EĞLENDİM

Şişli’de durakta otobüsüm duruyor. Kalkış saatine kadar biraz ötedeki büfeye kadar gittim. Saati gelince hareket etmek üzere caddede yürüyorum. O kadarcık mesafede bile lüks bir araba benim tempomda ilerliyor ve arsız tipli bir magandaş bana sesleniyor: "Hamfendüüü buyrun gitcaanız yere götüreyim." Bir oldu, iki oldu, bende çıt yok! Derken baktım vazgeçmiyor, "Teşekkür ederim, (az ötede park ettiğim otobüsü işaret ederek) ben otobüsle gideceğim" dedim. Yok, magandaş ısrarlı. Artık cevap vermeyerek hızlandım, otobüsün ön kapısından girip, yolcuları başımla selamladım, direksiyona geçtim. Aa! Baktım, adam önde. Yani tam tamponumun dibinde ve direksiyonda benim olduğumu göremiyor. Hareket etmeliyim, motoru çalıştırdım, hafif bir korna bastım. Aldırmadı. Bir hafif kornaya daha dokunmamla kolunu camından çıkarıp, bir hareket çekmez mi? Vaaaay. Hiç tereddüt etmeden kocca otobüsün kallavi tamponuyla dayandım mı adamın lüks arabasına. O önde ben arkada kepçeli dozer misali iteliyorum aracı. O panikle camdan bir baktı ki direksiyonda transa geçmiş bendeniz Havvakızı! Kendileri şoka girmiş bir Ademoğlu. Hasarı falan incelemeden, nasıl gazladı, hakikaten görülmeye değerdi.

SİYAH KURDELE YERİNE SİYAH SUTYEN

Gerek evimizde, gerek arabamızda 7/24 ve her türden müzik yayını alışkanlığı vardı. Gel zaman git zaman özel radyo kanalları oluştu: Süpeeeer Effeeem. Bir dönem fena kaptırıp bundan başka istasyon dinlemez olmuştum. Hatta ileri gidip "n’aapsam, ne etsem de sadece otomotivde yer alan kitleye hitap edecek bir kanal yaratsam" türevi uçmaya bile başlamıştım. Radyonun adını bile koymuştum: Dizeeeel Effeeem. Sonra özel radyoların kapatılacağı haberleri yayıldı. Antenlere siyah kurdele bağlandı. Öyle üzülmüş, öyle kahrolmuştum ki kahrımı anlatmaya kelimeler kifayetsizdi. Kurdele ne ki? "Siyah sutyen" bağlamalıydım.

GELİN SİZE LASTİK

DEĞİŞTİRMEYİ ÖĞRETEYİM

Aracımla E-5’te seyretmekteyim. En sağda bir araç durmuş, dörtlüleri yanık ve sahibi bey, yardım ister edayla bakınmakta. Az ileride durabildim, bir koşu yanımda belirdi ve kadın olduğumu görünce "pardon" dedi. "Bir sorununuz mu var" diye üsteledim. Hayli sıkkın, "Lastiğim patladı da" dedi. O ara aracımdan inmiş oldum: "Değiştirelim." Bilmediğini söyledi. "Ben size öğreteyim. Önce stepneyi çıkarın bagajdan, sonra levyeyi, bijon anahtarını, krikoyu da..." Adam hálá şaşkın ama adeta irade dışı gibi dediklerimi yapıyor. "Çıkarın levyeyle jant kapağını, vurun bi zahmet krikoyu maşbiyelden, şimdi bijonları sökün, lastiği çıkarın..." Lastik değişince adam soluk soluğa ama mutlu. "Borcum nedir" diye sordu. "Borç mu? Sizin başarınız bu." Israr edince şöyle dedim: "Para yerine bir ricada bulunsam? Kahvelerde, berberlerde, tamirhanelerde ’kadınlar da ne anlarlar bu işlerden’ demeyin kafi!"

TIR ÇEKİCİSİ-GELİN ARABASI

Bu önerime gülmeyin. Gelin ve damat bana gelsin, şahane süslenmiş bir TIR çekicisiyle nikah dairesine götüreyim onları. Avantajlarına bir bakın: Bir kere farklı; aracın bir heybeti var, kızlar Hummer ciple gelin olan arkadaşlarına hayli fark atar. Sonra zarf içinde para isteyen çocukların yukarıya tırmanmaları zor. Hısım akrabaların "ben de gelin arabasına binicem" kavgaları olmaz, yer yok! Nikah sonrası eve kadar dayanamazlarsa, yatak yeri de var.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!