Medyadan magazin haberleri

Güncelleme Tarihi:

Medyadan magazin haberleri
Oluşturulma Tarihi: Kasım 26, 2006 20:17

Haberin Devamı

Ben okumamıştım, Haşmet Babaoğlu’nun Sabah’taki röportajında (Ahmet Hakan ve Mansur Forutan hakkında) söylediklerini Ahmet Hakan köşesinde yayımladı (Hürriyet, 20 kasım) :

 

“Benim derdim o gün Mansur'u dövmeye gitmekti, aradan Ahmet Hakan'ı çıkaracaktım.
İki tokat çakacaktım.
Mansur beni görünce 'Gel Haşmet Abi' dedi. Ne abisi ulan!
Ben şahsi olarak sokakta yüzleşmekten yanayım.
Hem korkak, hem alçak bir adam olduğu belli!
Bir tarafları kırılacak kesin yani...
Elimden kurtuluş yok.
İğrenç, adi, zibidi herifler bunlar.
Benden habersiz birisi dövecek. Benim üstüme kalacak, en korktuğum o. Halbuki ben onlardan önce davranmalıyım.
İki tokat atmadan olmaz.
Ali Boratav aradı, 'Hemen geliyorum ben de iki tokat atayım' dedi.”

Haberin Devamı

 

Haşmet Babaoğlu’nun sözleri bunlar. Demek ki romantizm ve hümanizm cilasının altında bu yatıyormuş.

 


*

 

Yorumsuz

 

Ahmet Hakan yukarıdaki saldırıya 10 maddelik bir cevap yazdı, hepsini alıntılayacak yerim yok. İki örnek verelim:

 

İKİ: Bu kadar ağzı bozuk, hoşgörüsüz, hazımsız, vandal, şiddet eğilimli, küfürbaz, hastalıklı, egosu şişkin, kaba saba bir adamla laf yarıştırmak anlamsızdır... Burası sözün bittiği yerdir yani.

 

ÜÇ: İçe kapalı bir romantizm hali, bütün seri katillerin kişilik profiline uygun bir durumdur derlerdi de inanmazdım. Artık inanıyorum.

 

Hürriyet, 20 kasım

 


*

Cem Yılmaz Manukyan’ın arabasını çalıştıracak mıydı ?

 

Cem Yılmaz, bir zamanlar genelev patroniçesi Matild Manukyan’ın kullandığı 89 model Bentley’i satın almıştı. 80 bir avro fiyatla elden çıkarmış.

Haberin Devamı

 

Bu haberi yazan meslektaşım ‘Ünlü şovmen bir yıl boyunca kullandığı arabadan istediği verimi alamadı’ diyor. (Star-Box, 20 kasım)

 

Cem Yılmaz, Rolls Royce Bentley’den ne gibi bir ‘verim’ bekliyordu acaba? Manukyan’ın eski arabasını ‘sermaye’ olarak mı çalıştıracaktı yani?

 

 

*

Hukuk alanında da behresi varmış

 

Akşam’ın önemli bir haberiydi:

 

“Şarkıcı Rafet El Roman'ın eski eşi Tuğba Altıntop, ilginç bir iddiada bulundu. Altıntop, 'Rafet, kızlarımı göstermemek için Alman vatandaşlığına geçti. Şimdi çocuklarımı da Alman vatandaşı yapmak istiyor. Rafet, artık Türk mahkemelerinde değil, Alman mahkemelerinde yargılanabilecek. Böylece, artık ben çocuklarımı hiç göremeyeceğim' dedi.” (20 kasım)

Haberin Devamı

 

Hani Türk filmlerindeki meşhur replik gibi, ‘Sadece güzel değil, hukuk bilgisi de var!’ J

 

 

*

 

Alıntı

 

Çatal-bıçak meselesi

 

“Biz yıllardır muslukçuların kıç çatallarını görüyoruz, gıkımız çıkmıyor...

Çellist çatalı deyince konu bıçak gibi kesildi.

Hazır çatallardan konu açılmışken diyorum...

Bu da görüşülse...”

 

Dilek Önder – Vatan, 20 kasım

 

 

*

Ayna

 

Ahmet Hakan’a olan kini bitmiyor Haşmet Babaoğlu’nun.

 

Sayfasındaki minik kutuda George Bataille’ı savaşa sürüyor (!) Babaoğlu, bir vecizesini kullanıyor:

 

“Korkunun budalalığı sonsuzdur. Korkak, korkusunun derinliğine dalmak yerine gevezelik eder, küçülür ve kaçar. Ne kadar yan çizerse o kadar acı çeker, yüzeyselleşir, yalancılaşır. G. BATAILLE”

Haberin Devamı

 

Ahmet’e hitaben yazıldığı belli olan bu kutunun başlığı da... AYNA !

 

 

*

 

Rumuz Burcu, rüyasında gelenliksiz ve duvaksız evlendiğini görmüş, ağlayarak uyanmış.

 

Ablaların ablası, 6.his sahibi Okşam Ablam mealliyor (Şok, 20 kasım) :

 

Rüyanız yüksek mevkilere gelmek için gayret göstererek ihalî yardıma kavuşacağınızı göstermektedir...

 

Sadak Allah’ül azîm..

 

 

*

İspatlamayan … olsun mu?!

 

Oyuncu Arzu Yanardağ kim olduğunu bilmediğim Tolga Karel için ‘gay’ demiş. (Şimdi gay diye yazıp gey diye okuyorlar. Babaları da i.neye gey derdi!) Ve eklemiş:

 

- Gey olduğunu ispatlayacağım!

Haydaaaa...

Sabah’la Günaydın, 20 kasım


*

En az 5 Ebru çıkan ondan

/images/100/0x0/55eae1c5f018fbb8f89cb6c8

Haberin Devamı


Bülent Ersoy kaportayı elder geçirtmiş, 100 bin avro (ne yapar, 200 milyar filan) harcayarak (dikkat) göğüs uçlarını ve kaşlarını kaldırtmış, basenlerini inceltmiş.


İddiaya göre (ki fotoğraflar doğruluyor) ... Ebru Gündeş’e benzemeye çalışıyormuş.
(Sabah’la Günaydın, 21 kasım)

Ebru Gündeş de kim be!

Bülent Hanım’dan en az 5 tane Ebru Gündeş çıkar alimallah!..

 

*

Haşmet'in kayınpederini bırakın da, Fehmi Koru'nunkine bakın, diyordu Oray Eğin.


Yeni Şafak'ta bir ölüm ilanı

 

Geçen hafta Yeni Şafak gazetesinde bir ölüm ilanı dikkatimi çekti. Fehmi Koru'nun eşi Nebahat Koru'nun annesi Zülfiye Karagülle'nin vefatını duyuruyordu. İlanda herkesin adı vardı, bir tek Karagülle'nin kocasının adı yer almıyordu. Dikkatimi çekti, zira Fehmi Koru'nun kayınpederi Süleyman Karagülle İslam cemaati içinde son derece önemli bir isimdi. Daha Fehmi Koru yokken, Süleyman Karagülle İslam entelijansiyasında ortalığı sarsardı. 1967'de İzmir'de İslami hayat ortamı sağlayacak Akevler Kooperatifi'ni kurmuştu, yıllarca Zaman ve Milli Gazete'deki yazılarıyla da kanaat önderliği yaptı bu kesime...

 

Etrafa sordum, neden Zülfiye Hanım'ın ölüm ilanında kocasının adı yok diye. Meğerse 1928 doğumlu Süleyman Karagülle, geçen sene Kırgızistan'da 18 yaşında bir kadınla evlenmiş. Zülfiye Karagülle de son bir yılda bundan dolayı çok acı çekmiş, hatta bu acının onu ölüme sürüklediğini söyleyenler bile var.

 

Haşmet'in kayınpederini bırakın da, Fehmi Koru'nunkine bakın.

 

Akşam, 21 kasım

 

 

*

 

Eh güzel!

 

Şakir Süter’in anlattığı fıkra yeni miydi bilmiyorum ama güzeldi.

 

Bill Gates evlenmiş, karısı hemen ertesi gün boşanma davası açmış.

Dostları ‘Deli misin ulan, dünyanın en zengin adamıyla evlenmişsin, daha ertesi gün boşanmaya kalkıyorsun’ deyince izah etmiş:

- Şirketinin adını niye Micro – Soft koyduğunu dün gece anladım!

Akşam, 21 kasım


*

 

Ajdar

Ajdar Anik adında bir ‘şey’ varmış. Televizyon kanalları peşindeymiş. Ben seyretmedim. Bir insan - hokkabaz olsun, deli olsun - eğer çok mahçup olunacak bir şey yaparsa, bakamam. Onun yerine ben utanırım. Ayrıca çocukken bile, mahallenin delisini ortaya alıp oynattıranlara sinirlenirdim.

 

Serdar Turgut’ta okudum, gözümden kaçmış. Televizyon yazarı Mesut Yar, buna ‘tanımlanamayan şarkı söyleyen obje’ adını takmış ki güzel espri.

 

Serdar Turgut, yazılarına kızdığı Ahmet Hakan ile Mansur Forutan’a dille ve elle saldıran Haşmet Babaoğlu’na ‘Medyanın Ajdar’ı’ diyordu.

 

“Şov dünyasında kaldığı sürece mazur görülebilecek hatta eğlenceli de olabilecek bu tür insanlardan bizim medyada da var. Bunlardan bir tanesi son zamanlarda ön plana çıktı. Abuk ve absürd davranışlarıyla utandırıcı hareketler yapmaya başlayan Haşmet Babaoğlu bizim medyanın 'Ajdar'ıdır artık.”

 

“Bu andropoz geçirdiğinden şüphelendiğim arkadaş, üzerine dikkatsizce basılan kaldırım taşının yanından fışkıran çamur gibi ona buna bulaşmaya başladı. Ben onun tuhaflıklarının uzaktan izleyicisi olduğum halde aniden benim paçama da sıçradı. Üstelik ne zaman üstüne bastığımı da hatırlamıyorum.”

 

Serdar ‘tanımlanamayan sinirli ojbe’ dediği Babaoğlu’na bir de tavsiyede bulunuyordu:

 

“Sen sadece yazdığın yazılarla rezil ol, yaşamınla da ayrıca rezil olman gerekmiyor, bunu anla artık...” (Akşam, 22 kasım)

 

 

*

 

Aynı dertten yakınıyoruz

 

Okan Bayülgen’in prodüktörlüğünü yaptığı, Pakize Suda ile Saba Tümer’in sunduğu ‘Lütfen Bu Konuya Girmeyelim’ adlı sabah kuşağı programı ekranda tutunamamıştı. O saatlerde, Pakize’nin dediği gibi göbek atmadan, attırmadan, ağlamadan, ağlatmadan, bağırmadan, bağırtmadan... mümkün mü!

 

‘Niye’ diye soran çok olunca, niyesini böyle açıklıyordu Pakize Suda ve ‘Bu konuya girmeyecektim ama’ başlıklı yazısını şöyle bitiriyordu:

 

Ya, işte böyle sevgili ‘Lütfen Bu Konuya Girmeyelim’ seyircileri! İyisiniz, hoşsunuz, çok naziksiniz, çok vefalısınız, fakat ne yazık ki sayınız yeterli değil...(Hürriyet, 23 kasım)

 

Hani Woody Allen’in “Tanrı öldü, Marks öldü, ben de kendimi iyi hissetmiyorum” dediği gibi, benim de endişem ve sorunum aynıdır, sevgili Serdar Devrim okurları...

 

 

*

 

O ‘da’ ne oluyor?

 

MTV’nin bir yöneticisi, yaşlı oldukları gerekçesiyle Sezen Aksu ile Ajda Pekkan’ın kliplerini yayımlamayacaklarını söyledi ya, Ajda Pekkan “Yorum yapmak istemiyorum, herkes ne olduğunu biliyor” demiş. Ve eklemiş “Ona bakarsanız Madonna da 48 yaşında...” (Hürriyet-Kelebek, 23 kasım)

 

Buradaki ‘de’ bağlacı ne anlama geliyor?

Ajda Pekkan “Madonna da benim gibi 48 yaşında” demek istemiyordur inşallah!

 

 

*

 

Şok’un müzik haberi böyle olur!

 

Efendim güya ‘dünyanın pek çok ülkesinde gerek kişisel olarak gerekse orkestralarda kullanılan saksafon (ulan ‘kişisel olarak kullanılan saksafon’ ne demek?) ‘Türkiye’de neredeyse hiç kullanılmıyor’ imiş.

 

Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası Md. Yrd. Meral Sayın saksafonun ‘oral seksin argosu olduğu için Türkiye’de tercil edilen (bir) müzik enstrümanı olmadığını’ söylemiş.

 

 

*

 

Hazır Şok’u açmışkene...

 

Alman sayıbilimciler isimlerle cinsellik arasında (güya) bir ilişki belirlemişler. Uzun uzun anlatmayacağım, sadece Serdar Devrim ve Kerim Serdar Devrim’in ‘durumunu’ irdeleyeceğim, o kadar.

 

Serdar Devrim’in cinsel durumu: Duygusal – Duyguları ön planda: Tadını çıkarıyor. Saatlerce romantik olabiliyor. Yatakta masaj yapıyor. Seks sırasında mum ışığı ve şampanya tercih ediyor.

Kerim Serdar Devrim’in durumu: Sınırsız – Çok ihtiraslı: Başkalarının uygun bulmadığı (örneğin grup seks, kelepçeli oyunlar) şeyleri denemekten kaçınmaz.

Vay be, bir KERİM nelere kâdirmiş!

Şok, 23 kasım


*

 

İşin ne? Sosyetik güzellik…

Eda Taşnıpar’a bir deri firması modellik teklif etmiş, ‘Ben sosyetik güzelim, bana mankenlik yakışır mı?’ diye reddetmiş, tabii Şok’un haberi doğruysa. (23 kasım)

Ben size demiyor muyum bu ‘sosyetik güzellik’ resmen bir ‘iş kolu’ haline geldi diye...

 

 

*

 

Gülben Ergen dördüncü son defa sevenlerinin karşısında

/images/100/0x0/55eae1c5f018fbb8f89cb6ca


Cuma akşamı Gülben Ergen ‘sevenlerinin karşısına’ çıkacakmış.

 

Aman kaçırmayın çünkü bu ‘doğum öncesi son konser’ imiş. (Star-Box, 23 kasım)

 

Bu benim okuduğum ya üçüncü ya dördüncü ‘doğum öncesi son konser’ haberi.

 

Gülben Engen’in doğurmadan öncesi programı şöyle:

 

2 aralık: Doğum öncesi en son konser
16aralık: Doğum öncesi vallahi billahi son konser
3 ocak: Doğum öncesi ÖZ vallahi billahi son konser
15 ocak: Bak bu son değilse puştum konser...

30 ocak: Doğum sancısı çeken Gülben Ergen’in feryatları canlı yayın


*

Kız kıza eğlendiler, diyor başlık. (Star-Box, 23 kasım)

 

Kimmiş bu ‘kızlar’ ?

 

Ajda Pekkan ile Selma Türkeş…

 

 

 

*

Şık!

 

Hıncal Uluç’un TEBESSÜM köşesi bazen hiç gülünç olmuyor. Aksine…

 

Cuma günkü ‘espri’ yine böyleydi.

 

TEBESSÜM

Benzin istasyonundaki bir adamın 'porno yıldızı' olduğunu nasıl anlarsınız?..
Deponun dolmasına çok az kala pompanın ucunu deponun ağzından çıkarıp benzini arabanın üzerine dökmeğe başlar..

 

Sabah, 24 kasım

 

 

*

 

Hayvan Partisi

 

Hollanda seçimlerinde amacı hayvan haklarını savunmak olan Hayvan Partisi meclise iki üye sokmuş. (Milliyet, 24 kasım)

 

Batılı çevreciler ve hayvanseverler bunu büyük bir zafer olarak kutluyorlar.

 

O da bir şey mi, marifet ülke meclisine bizzat hayvanları sokmak!..

 

 

*

 

Takvim SEKS PROMOSYONU diye sürmanşetten veriyor. (24 kasım)

 

Kimi firmalar iyi satış yapan bayilerini yurtdışı gezilerine götürüyormuş. Çok mal çeken bayileri de… (Moskova, Minsk, Kiev gibi) seks turizmiyle meşhur şehirlere yolluyorlarmış.

 

Benden duymuş olmayın, bayilerini seks turuna götüren (adı bende saklı) ‘muhafazakâr’ holdingler bile var!

 

 

*

 

Eğer doğruysa elbet…

 

Banu Zorlu kendinden on yaş küçük bir delikanlıyla birlikte olan Pınar Altuğ’a : “Genç sevgililerde ne buluyor?”

 

Pınar Altuğ kendinden 30 yaş büyük bir zengin işadamıyla birlikten olan Banu Zorlu’ya : “O önce kart aşkına baksın. Benim civciv horoz olunca ona göndereceğim…”

 

Ağır ağır Çukurcuma - Abanoz Sokağı seviyesini yakalıyoruz.

 

(Not: Alıntı yaptım ama ben Pınar Altuğ’un böyle dediğini sanmıyorum.)

 

 

*

 

Türk erkeklerine müjde’ diyor başlık.

 

19 yaşındaki Venezuellalı Emmarys Pinto 2005 Kaînat Güzeli imiş. Kataloğ çekimi için geldiği Türkiye’ye haliyle hayran kalmış, Türk erkeklerine de bayılmış:

 

“Onları Türk ya da Avrupalı değil, Latin olarak görüyorum. Hayata o kadar güzel bakıyorlar ki…” diyor ve ekliyor: “Kocaman kalpleri var!”

 

Emmarysçiğim, kocaman kalpleri vad dediğin, sakın ceketin iç cebindeki cüzdan olmasın?

 

Takvim-Saklambaç, 25 kasım

 

 

*

 

Zülfü Livaneli’nin bestesiymiş…

 

İtalyan devlet televizyonu Rai-Uno’nun düzenlediği çocuklar arası şarkı yarışmasında 10 yaşındaki Deniz Ünel ‘Lo scrivero del vento’ (Rüzgâra Yazacağım) adlı parçayla birinci geldi.

 

Bütün gazeteler bu haberi ‘Zülfü Livaneli’nin bestesi 3.oldu’ diye verdi. (Gazeteler, 26 kasım)

 

Muhtemelen malum şahsın halkla ilişkiler ajansının geçtiği bir basın bültenine dayanarak…

 

Bu nasıl bir saygısızlıktır?

 

Besteciler yahut besteler arası bir yarışma olsa neyse, haberlere bakıyorum, hayır ‘çocuk şarkıcılar yarışması’ söz konusu. Deniz’in bu büyük başarısının üstüne niye Livaneli oturuyor?

Mesela Fazıl Say, 1991 yılında
Avrupa Birliği’nin düzenlediği Avrupa Piyano Yarışması’nda büyük ödülü aldığında haberi ‘Çaykovski’nin bestesi birinci seçildi’ diye veren bir densiz duydunuz mu?

Not: Çaykovski-severlenden talihsiz benzetme için özür diliyorum.

 

 

*

 

Tercüman’ın ekonomi uzmanları

 

Tercüman gazetesi her hafta ‘SANATÇI GÖZÜYLE EKONOMİ’ diye bir dizi yayımlıyor.

 

Gazeteci Lale Bakındı’nın bu haftaki konukları Hükümet’in günü kurtarma peşinde olduğunu düşünüyorlar ama Tayyip Bey’e ve ‘Türkiye’nin başına ne gelirse gelsin altından kalkacağına inandığı’ Türk halkına güveniyorlar. Allah’a şükür durumumuz iyi ama hayat pahalılığından etkileniyoruz diyorlar.

Aaa pardon, Tercüman’ın ekonomi konularında görüşüne bir tam sayfa ayırdığı ‘sanatçılar’ kimdi söylemeyi unuttum: Safiye Soyman ile ekranlarda yanında gezdirdiği Faik Öztürk.


Kabul edin ki Tercüman iyi gazetecilik yapıyor. Çünkü bu ikisine Türkiye’nin ekonomik durumunu sormak hakikaten kimsenin aklına gelmezdi!

 

Tercüman, 26 kasım

 


*

Sosyete koçu…

 

Yorum yapmadan Ahmet Hakan’la ilgili bir aşk dedikodusunu çakalım:

 

Hürriyet yazarı Ahmet Hakan sosyetik modacı Zeynep Tunuslu ile Polat Towers’daki bir sinemada elele görülmüş.

 

Elele geziyorlarmış ama Zeynep Hanım henüz aralarında aşk olmadığını söylemiş.

 

Hadi bakalım, Bismillahirrahmanirrahim! Herşeyin bir ilki vardır…

 

Sabah, 26 kasım

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!