GeriSeyahat Medyadan - Magazin alıntıları
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Medyadan - Magazin alıntıları

Medyadan - Magazin alıntıları

Yaşar Alptekin - kim olduğunu bilmiyorum - demiş ki “Sakıp Sabancı’nın cenazesinde sanki bana ait olmayan bir sesle ‘Ben namaz kılmak istiyorum’ dedim. Sabaha kadar dua ezberledim, sonra da camiye gittim. Aldığım her nefes için teşekkür ediyorum.”  (Hürriyet-Kelebek, 16 ekim)

 

Deniz Akkaya da geçenlerde ‘İçinden gelen bir ses’ duyduğunu, sonradan bulun Tanrı olduğunu anladığı söylüyordu.

 

Moda değilse salgın hastalık!

 

 

*

 

Allah ıslah etsin!

 

Takvim’de Sinan Akyüz anlatıyor:

 

Gay kulübü

Bir bayan arkadaşım uzun süre Amerika' da yaşadıktan sonra İstanbul'a döndü.
Arkadaşımın bir akşam evde canı sıkılıyor ve kendisini Taksim'e atıyor.
Orası burası derken, meşhur bir gay kulübün kapısından içeri giriyor.
Eee, sonuçta güzel bir kadın.
İlgi istiyor erkeklerden.
Ama ilgi gösteren yok.
Çünkü erkekler, erkekler tarafından kapılmış. O da kendisini içkiye vuruyor. Bir süre sonra piste çıkıp sarhoş bir halde dans etmeye başlıyor.
Hatta üstünü bile çıkarıyor.
Bakmış ki ilgi gösteren yine yok, başlamış bağırmaya:
“Benimle bu akşam sevişmek isteyen biri var mı?”
İçeride ki bütün erkekler başını bir sağa, bir sola “Hayır” anlamında sallamışlar.
Arkadaşım iyice deliye dönmüş.
“Ulan demiş. Hepiniz top musunuz?”
Bu sefer herkes başını bir aşağı, bir yukarı “Evet” anlamında sallamış.
Eee, sonra ne mi olmuş?
Arkadaşım küfrederek mekanı terk etmiş.

 

Takvim, 16 ekim

 

Şu ‘bağyan arkadaş’ kimmiş, bir de biz tanısak!

 

Not: Şaka bir yana, gençliğimde Paris’te bir gece kulübüne davet edilmiştim, içeride birbirinden güzel genç kadınlar ve sadece üç dört erkek vardı. Kendimi darı ambarında horoz gibi görürken anladım ki… burası bir lezbiyen kulübüdür.

 

 

*

 

Fransa bu kadar ağır bir cezayı hak etmemişti!


Petek Dinçöz ‘bu arada Fransa’yı kınamayı da ihmal etmemiş’ ve artık Fransız ürünü almadığını ve evdeki Fransız mallarını da attığını söylemiş. Üstelik, sıkı durun, Fransa’da vereceği konseri de iptal ettirmiş. (Hürriyet-Kelebek, 17 ekim)

 

Fransa şimdi mıçtı işte!

 

 

*

 

Bir gece gittin mi…

 

Gamze Özçelik geçen akşam ‘tiyatro ve sinema oyuncularının uğrak yeri olan’ Cihangir’deki Leyla Cafe’de bir arkadaşı ile sohbet ederken görüldü-müş. Ardından da aynı semtte başka bir kafeye gitti-miş.

 

Eh hayatının bir akşamı Cihangir’de iki kafeye gittin mi… başlık: ‘Oyuncu oldu, Cihangir’den çıkmıyor!’

 

Magazin basını budur!

 

Sabah’la Günaydın, 17 ekim

 

 

*

 

Tripleks villası 3 katlı mıymış, vay be!

 

Takvim’in magazin ilavesi ‘ünlüler’in evlerini haber yapmış.

 

Yılmaz Erdoğan’ın Zekeriyaköy’deki evinin tarifi: Lüks bir sitede, üç katlı tripleks bir villası bulunan Erdoğan…

 

Tripleksler çeşit çeşittir: tek taklı tripleks, dubleks tpipleks ve üç katlı tripleks…

 

Takvim-Saklambaç, 17 ekim

 

 

*

 

Teknolojiye ihtiyaç duymadan…

 

Artık böyle üfürük haberlere alıştık, onun için başlığı yadırgamadım:

 

(Nükhet Duru) Formunu bademe borçlu

 

“Yıllara meydan okuyan Nükhet Duru güzelliğini bademe borçlu olduğunu açıkladı. Her gün bir tabak dolusu badem yiyen sanat Duru…” buraya kadar eyvallah, “teknolojiye ihtiyaç duymadan doğal yollarla gençliğini koruyor” deyince çüşünüz!

 

Okur salak da, bu kadar değil!

 

Bugün-Melodi, 17 ekim

 

 

*

 

Okşan Ablam benim…

 

Bilge rumuzlu okur, rüyasında Kayseri’de olduğunu, daha önce de gördüğü bir falcı kadına rastladığını, kadının elindeki bozuk paralara bakıp ‘Sen Ankara’da öğrencisin’ dediğini, bunun üzerine afalladığını, kendini kaybeder gibi olduğunu ve bir dua okuyup kendine geldiğini söylüyor.

 

Bir tanecik, Allah başımızdan eksik etmesin 6.Hisli Okşan Ablam mealliyor:

 

(….) Varsa sağlık sorunlarınız sona erecek ve saygınlığınız artacak. Bu arada parlak bir zekaya ve güçlü bir hafızaya sahip olduğunuz rüyanızdan anlaşılıyor. (Şok, 17 ekim)

 

Haydaaaaaaaaa! Ula bunu nasıl anladı?

 

 

*

Cengiz Semercioğlu Kanyon’da kaçamak yapanlar dikkat! diyordu.

Kaçamak yapmak için Kanyon’da sinemaya gidecekseniz dikkatli olun.
Alışveriş merkezinin 9 salonu bulunan sinema kompleksi, bu kış akşamlarının favori mekanı olacak gözüküyor.
Geçtiğimiz yıl Maçka G-Mall’u dolduran (bilet ve restoranda oturacak yer bulmak imkansızdı) sinemasever kadro, yavaş yavaş buraya kayıyor.
Önce Num Num’da yemek ardından sinema, pek çok insan için şimdiden iyi bir Kanyon etkinliği oldu bile.
Ancak Kanyon sinemaları yeni bir uygulamaya başlamak üzere.
Sinemanın ana kapısından girerken flaşlar patlıyor.
Sanki paparazzilere yakalanmışsınız gibi...
Kapıda paparazziler beklemese de, gerçekten fotoğrafınız otomatik olarak çekiliyor.
Sistem o fotoğrafı anında Hollywood ünlülerinin fotoğraflarıyla karşılaştırıyor.
Siz içeri adımınızı atarken de, az önce çekilen fotoğrafınız ana salonda bulunan dev ekrana yansıtılıyor.
Altında da yüzde 20 Brad Pitt, yüzde 40 George Clooney gibi ibarelerle...
Erkekler hangi ünlüye benziyor, kadınlar hangi güzeli ne kadar andırıyor oranlarıyla veriliyor.
Çok eğlenceli bir uygulama!
Salonda oturup sinema saatini beklerken, kimin kime benzediğine bakarak zaman geçiyorsunuz.
İyi güzel de ya kaçamak yapanlar ne olacak?..
Herkesten habersiz sinemaya gittiğinizi düşünürken, bir anda fotoğrafınız dev ekrana yansıyor. Sinemada da, “Aa bu bizim Ayşe’nin kocası değil mi”...
Ya da...
“Ahmet’in sevgilisine bak, yanındaki erkek kim” yorumları...
Anında yakalandınız yani...
Kanyon’da kaçamak yapacaksanız benden tavsiye sinema salonuna ayrı ayrı girin.
Yoksa telefonunuz anında çalmaya başlayacaktır, soru da hep aynı olacaktır; “Nerdesin sen?”
Dev ekranda fotoğrafınız, kolaysa yanıt verin bakalım...”

Hürriyet-Kelebek, 18 ekim

 

 

*

 

Aynı ilavede Onur Baştürk ise Seray’ınki dekolte yalnızlığı mı yani? diye soruyordu.

“Geçen hafta satır arasında yazmıştım: ‘Neden bilmiyorum ama kadınlar Seray’dan ölesiye nefret ediyor’ diye. Sevgili Ayşe de (Özyılmazel) köşesinde bu mevzuya değinmiş ve şöyle demiş:
’Seray, sizin jean ve spor ayakkabıyla gittiğiniz yere mutlaka bol göğüs dekolteli bir elbiseyle gelecek (Bu da büyük kazıktır tabii!), sizin güveninizi altüst edecektir’.
Benim anladığım şu: Kadınlar, arkadaşlarından biri fazla göğüs dekolteli ya da fazla yırtmaçlı yanlarında olduğu vakit harbiden rahatsız oluyorlar.
Seray gibi iddialı giyinip geldiniz diyelim, sizi anında küme dışı bırakabiliyorlar.
Kısacası: Seksi kadınlar yalnız kalmaya mı mahkum?
Nedir bunun adı, ‘dekolte yalnızlığı’ mı acaba? Ne dersin Ayşe?”

 

Hürriyet-Kelebek, 18 ekim

 

 

*

 

Beko’su olmayan Tarkan’sız kaldı, başlıklı haberin üfürük spotu:

 

“Koç Holding Rusya’daki Beko fabrikasını Ruslar’ın çok sevdiği Tarkan konseri ile açtı. 10 bin Rus konsere gitmek için Beko satın aldı.” (Star, 18 ekim)

 

Yalancının!?

 

 

*

 

Türbülansın ustasıyım şimşeklerin hastasıyım

 

Aykut Işıklar’dan...

 

“Maşallah sivil havacılıkta patlama var. Yakında köylere bile uçakla gidilecek. Uçak seferleri otobüsleri aştı, minibüs gibi oldu. Havada ördek yolcu toplayacaklar. Eee o zaman üzerini de süslemeleri gerekiyor. İçlerine mor ışıklar takarak tabii. Minibüs sloganlarını uçaklara uyguladım. Ne dersiniz?”

- Durdurun uçağı, inecek var

- Uçuşuna kızlar, inişine pistler hasta

- Türbülansın ustasıyım şimşeklerin hastasıyım
- Önünü görmeden sollama, kontrol kulesine acı haber yollama
- Sollama beni, sallarım seni!
- Hadi, hayırlı yolculuklar abi
- Kuzu kurdun, yol Boing 737'nin
- Kanatların güzel ama süzülmesini bilmiyorsun
- Aşıksan vur saza, pilotsan bas gaza!
- Gökyüzü bulutlu bir hayat, sevenlerde mi kabahat?
- Çilemse çekerim, kaderim DJ 9 ise gülerim
- İstedim vermediler; sen pilotsun dediler!
- Aşk çekenin, 10 bin feet gidenin!
- Yaklaşma toz olursun, buluta girme pişman olursun
- Uzaktan seveceğim, senin haberin olmayacak
- Sollama beni, mahcup ederim seni!
- Tek rakibimiz, Türk Hava Yolları!

Bugün, 18 ekim


*

 

Umreye gidecekmiş !

 

Gündemde kalmak ve haber olmak için artık ne yapacağını şaşıran Deniz Akkaya:

 

- Gizlice umreye gitmek istiyorum!

Allah’la arasında… bir de magazin basını biliyor o kadar!


Takvim-Saklambaç, 18 ekim


(Bu lafı manşet yapan cahil de umreyi Mekke tarafından bir şehir zannediyor, Umre’ye diye yazıyor...)


*

 

Hayırdır Gani?

 

Televizyondaki sohbet-eğlence programında bir diyalog:

Kadir Çöpdemir: “Sigarayı bırakmanın altın formülü yok mu?

 

Gani Müjde: “Olmaz mı, elindekinin sigara değil de başka bir şey olduğunu düşün...”

 

Hürriyet-Kelebek, 19 ekim

 

 

*

 

Çocuk gelişimine destek - Oyun grubu alanında 30 senelik tecrübeye sahip Amerikan firması Gymboree, 0-5 yaşa yönelik oyun, müzik ve resim programları sunuyor. Firmanın tüm programları da Amerikalı pedagoglar tarafından hazırlanıyor ve “Zero to Three Vakfı” tarafından desteklenip her sene geliştiriliyor. Çocukların fiziksel, zihinsel, sosyal ve duygusal gelişimlerine katkıda bulunan programlarla ilgili detaylı bilgiyi www.gymboreeturkey.com adresinden almanız da mümkün.”

 

Kubilay Keskin’in köşesinde reklamları izlediniz

 

Hürriyet-Kelebek, 19 ekim

 

 

*

 

Oyuncu olsaydım eğer…

 

Bir filmde, manken Tuğçe Kazaz ile sevişmesi gereken bir kadın oyuncu aranıyordu, bulundu.

 

Arzu Budak ‘lezbiyen değil biseksüel bir kadını canlandıracağını’ söyledikten sonra (aaa, bak o zaman farkı!) “Tuğçe Kazaz'la bir araya gelip rolünüzü çalıştınız mı” sorusuna, “Evet, okuma provalarında bir araya geldik. Birbirimizi tanıdık. Tuğçe son derece uyumlu biri ve içim o yüzden çok rahat. Tuğçe ile zorluk çekmeyeceğim” demiş. (Hürriyet-Kelebek, 19 ekim)

 

Bu haberi okurken düşünüyorum da, oyuncu olsaydım, herhalde (belli sınırlar içinde) soyunmayı, sevişmeyi filan göze alırdım, travesti rolünü de, homo rolünü de kabul ederdim de... herhalde bir homoseksüel ilişki sahnesini çekmeyi canım çekmezdi!

 

Prensip değil, mide meselesi…

 

 

*

 

Magazin alıntısında W.C.nin işi ne?

 

Sonu iyi bitti, Balyoz Operasyonu ile dalga geçebiliriz diyen Mehmet Barlas, batıda siyasi liderlere takılmanın yaygın olduğuna örnek olarak şöyle bir anekdot aktarıyordu, çok sevdim:

 

“Göbeği ile dikkati çeken Churchill ile Avam Kamarası koridorunda karşılaşan Bevan, hemen iğnesini batırır karşısındakinin göbeğine,
-Sir Winston, hayırlı olsun, hamilesiniz galiba, der.
Churcill rakibinin bu sorusunu gülerek cevaplar:

-Evet hamileyim galiba. Bebek kız olursa kraliçemizin, erkek olursa kralımızın adını vereceğim. Ama hamile değilsem ve bu şişkinlik sadece gaz ise, çıktığı zaman adını Bevan koyacağım!”

 

Sabah, 19 ekim

 

 

*

 

Milliyet’in ‘Bu ünlüyü tanıdınız mı?’ başlıklı haberi...

/images/100/0x0/55ea9f86f018fbb8f88c1baa

“Show TV'de 'Gün Aydın'ı sunan 'Kuşum AYdın' lakaplı şarkıcı Aydın Uğurlular'ın 20 yıl önce çektirdiği fotoğraf önceki gece 'Serap Ezgü ile Biz Bize' adlı programda ekrana geldi.


Geçirdiği estetik ameliyatlar sonrası kadınsı bir görünüme giren 'Kuşum Aydın' fotoğrafı için şöyle dedi:

- Ben bile kendimi tanıyamadım. Nereden çıktı bu fotoğraf ayol! Kim bu bıyıklı adam böyle'...”


Milliyet, 20 ekim


*

 

Keşke daha çok şey etseymişiz!

    

İngiltere’de bir anket yapılmış.

 

65 yaşın üstündeki İngilizlerin % 70’i ‘Yirmili yaşlara geri dönseniz ne yapardınız?’ sorusuna ‘Daha çok fikfik yapardık’ diye cevap vermişler.

 

20’li yaşlardaki gençlerin % 32’si ‘bekaretlerini kaybettikleri anda pişmanlık duyduklarını, fırsat olsaydı o anı başka türlü yaşamayı isteyeceklerini’ söylerken, % 25’i de ‘önüne gelenle yatmış olmaktan’ duydukları pişmanlığı diye getirmişler. (Milliyet, 21 ekim)

 

Bu anket gösteriyor ki 7’den 70’e İngilizler’in aklı… şeyinde!

Ya bizde yapılsaydı bu anket?

 

 

*

 

Köşeler uçkurumuzla bağlantılı mıdır?

Ertuğrul Özkök yıllar önce çok önemli bir soru sormuştu, “Köşeler babamızın malı mı” diye.
Ben de bugün başka bir soru sormak istiyorum: “Köşeler uçkurlarımızın uzantısı mı?”
Son zamanlarda nedense böyle bir izlenime kapılmaya başladım.
“Züğürt Ağa” gibi kulağının arkasını kaşıyarak gezinen bazı gazeteciler köşelerini bu amaçla kullanır oldu.
Beğendikleri ve gözlerine kestirdikleri bir “sanatçı” hakkında övgüler düzmeye başlıyorlar.
“Sanatçı” da bu övgülere kayıtsız kalmamak için “yazarı” arıyor ve ardından “muhabbet” başlıyor.
Önce gazetede bir buluşma, ardından bir yemek daveti falan derken olay halloluyor.
Elbette bir gazetecinin beğenilerini eğer üslubu dahilindeyse köşesine konu etmesi mümkündür.
Ama bunu “uçkura tahvil etmek” acaba etik midir!
Bunun, köşesinde övdüğü markadan “fazlasıyla değerli bir hediye” almaktan farkı nedir!

 

Fatih Altaylı - Sabah, 21 ekim

 

*

 

5 N 1 K

 

Stephen Hawking ilk karısını aldattığı hemşiresiyle evlenmişti. İkinci evliliği de yine karısını aldattığı için sona ermiş. Serdar Turgut ‘Bir tek goriller tek eşlidir’ başlıklı yazısında ‘Hawking’in seks yaşamının bile benden hareketli ve enteresan olması acıklıdır’ diyordu. (Akşam, 21 ekim)

 

Hawking’in ikinci karısını aldattığı için ayrıldığı haberi ajanslara geldiğinde, ismi lazım değil bir arkadaşımızın utana sıkıla yaptığı espiriyi aktaracağım. 210 IQ’lu dahi fizikçinin vücudunu eriten bir genetik hastalığı var da, ondan ‘utanarak’ diyorum…

 

- Serdar Abi, bize iletişim fakültesinde 5N-1K kuralını öğrettiler…
- Anlat bakalım ne yumurtlayacaksın yine!

- Bu kuralı ‘Stephen Hawking karısını aldatmış’ haberine uygularsak: Kim? Ne oldu? Ne zaman? Nerede? Neden? ve… Neresiyle?
- Tüh sana, utanmaz!


*

Kadir Gecesi’nde rezalet, diyordu haber:
Mankenler türbe kapattı

 

“Laila sakini manken ve şarkıcılır (Deniz Akkaya, Tuğba Özay, şarkıcı Gökhan) televole haberi olmak için peşlerine magazincileri takıp türbe türbe (Yahya Efendi Türbesi) dolaştı. Yeteri kadar görüntülendikten sonra da duayı unutup cipine atlayan gitti.” (Bugün, 21 ekim)

 

Çok haklı bir tepki de… siz de çaktırmadan eleştiriyor ayağına manşet yapmışsınız ama!

 

Not: Bu arada Ahmet Hakan da çok sevdiği ‘az dinli çok magazinli’ bu konuya balıklama girmişti.

 

Mankenler neden Yahya Efendi’yi seçer

BİR: Üsküdar’daki Aziz Mahmut Hüdai Dergáhı olmaz, yolu yokuştur. Beykoz’daki Yuşa Türbesi olmaz, yolu karmaşıktır. Sarıyer’deki Telli Baba Türbesi olmaz, yolu uzaktır. Geriye kalıyor Yahya Efendi Dergáhı... Bu dergáh uygundur; çünkü Reina ve Sortie’ye çok yakındır, Çırağan’a bir adımdır. Kısacası bu dergáh, "álemlerin aktığı yerlerin kesiştiği yerde"dir.

İKİ: Dikkat! "Kameraman arkadaşlar"ın bir solukta ulaşıp görüntü almasının kolaylılığını da atlamayalım.

ÜÇ: Dergáha açılan sokağın dar olması, dikkat çekici bir "şov" için hayli elverişli bir imkán sunmaktadır. Cipler duracak, kameralar çekim yapacak, trafik tıkanacak vs. Böylece şöyle dört başı mamur bir "vakıa" çıkacaktır ki, magazin dünyasından sürülmüş bir sözde magazin üstadı olan "kifayetsiz muhteris" Kenan da bir-iki yorum attırabilsin.

DÖRT: Yahya Efendi bir hoşgörü abidesi olarak bilinir. O kadar ki, "camide riyakárlık olur ama meyhanede olmaz" anlamına gelen şöyle bir beyit söylemişliği bile vardır: "Mescitte riyapişeler (ikiyüzlülüğü benimsemişler) ko etsin riyayı / Meyhaneye gel kim ne riya var ne mürai."

MERAKLISINA MÜHİM NOT: Yazarınız, bu yazdıklarının ardından Pişti’de yaptığı yorumlarla "Bunlar ne akıllar böyle" dedirten manken Deniz Akkaya ya da Uçankuş’ta yaptığı yorumlarla "Allah hepimizi muhafaza buyursun" dedirten Tuğba Özay ile herhangi bir mekánda buluşup yemek yemeyeceğine dair "basın meslek ilkeleri" çerçevesinde söz vermektedir.


Hürriyet, 22 ekim

 

 

*

 

Koç burcu…

 

Fal köşelerine sadece ‘Bakalım bugün ne kadar sallamışlar’ diye bakarım.

 

Saklambaç’ın cumartesi falında Koç: “Abartıdan hoşlanır. Dikkat çekmeyi sever. Özellikle yeşil, kırmızı ve pembe gibi canlı renkler favorileri arasında yer alır.”

 

Tam da beni tarif etmiş haçan ! J

 

Takvim-Saklambaç, 21 ekim

 

 

*

 

Sadece duygusal

 

Hande Ataizi ile Mert İncekara barışmış. Kızımız, 35 bin liralık yüzüğü görünce yumuşamış. (Vatan, 21 ekim)

 

Ne de olsa ‘sadece duygusal’ bir beraberlik! J

 

 

*

 

Kim daha salak acaba?

 

Reha Muhtar’ın köşesinde, Gülşen Yüksel’in haberiydi…

 

Yıllardır mankenlik yapmasına rağmen mesleğinde istediği yükselişi yakalayamayan Doğa Bekleriz’in şansı döndü, diyor Yüksel. Dönmüş çünkü kepçe kulaklarını japonla yapıştırıp hastanelik olunca gazete manşetlerine çıkan Bekleriz’in işleri açılmış. Bu sayede kendine bir ev almış. İki ay önce göğüslerine silikon taktırınca da… Antalya’da bir yazlık.

 

Göğüsleriyle yazlık, kulaklarıyla kışlık aldı’ diyor başlık.

 

Herkes kıza salak muamelesi yaptı ama asıl salaklar, demek ki, kulağını yapıştırdı, memesini büyüttü diye para verenlermiş…

 

Vatan, 22 ekim

 

 

*

 

Beckham’ın oyuncakları diyor haber.

 

İngiliz futbolcunun 725 bin paundluk otomobil koleksiyonu varmış: bir Hummer, bir Aston Martin, bir Ferrari, bir TVR Cerbera, bir Ford Pick-Up, bir BMW cip, bir Bentley, bir Lincoln Navigator ve bir Chrysler Grand Voyager. (Takvim-Saklambaç, 22 ekim)

 

Demek ki görgüsüzlük bize mahsus değil!

 

 

*

 

Uçankuş adlı internet sitesi okurlarına sormuş: Estetik sizce en çok hangi ünlüye yakışıyor?

Cevaplar:

 

1. Deniz Akkaya
2. Ajda Pekkan
3. Petek Dinçöz

Allah sizi davul etsin! Ona ‘estetik yakışıyor’ mu derler?


Estetik olmasa Deniz Akkaya, Ajda Pekkan ve Petek Dinçöz ‘hiç olmazdı’ ki!
J

False