Hayatın, savaşların ve felaketlerin Leitmotif’i beyaz plastik sandalyeler

Şu anda belki dünyada milyonlarca insanın altında aynı sandalye var. O çok aşina beyaz plastik sandalye.

Ben onlara "Papatya" diyorum. Çünkü hatırladığım kadarıyla Türkiye’de ilk çıkış markaları oydu. Her gün, dünyanın dört bir yanından onlarca haber fotoğrafı geçiyor önümden. Ve kimbilir kaç tanesinde o beyaz plastik sandalyelere rastladım. Karelere gizlice sızmış gibi, hiç çaktırmadan bir köşede duruyorlar. Ağır silahlarıyla gövde gösterisi yapan HAMAS militanlarının hemen yanı başında; Katrina’yı atlatmış bir felaketzedenin; Irak’ta az sonra ensesine kurşun sıkılacak tir tir titreyen bir rehinenin ve Nijerya’da Azra Akın’ın Dünya Güzeli seçildiği yarışma öncesinde güzellerin altında. Sanki bütün felaket sahnelerinin Leitmotif’i onlar. Güzellik yarışması felaket mi demeyin. O yarışma uğruna 200 kişi ölmüştü.

Paul Bremer’i hatırlar mısınız? Bir zamanlar Irak’ın kralı gibiydi.

Hele o meşhur fotoğraftaki hali.

Taze askerlerin Irak ordusuna kabul töreninde, kıtanın birkaç adım önündeki hükümdar edalı Bremer.

Ama o kral pozunu tamamlayan taht figürü, bir plastik sandalyeden ibaretti.

O beyaz plastik sandalye.

Çay bahçelerinde çıplak, sayfiye balkonlarında yastıklı, sünnet düğünlerinde kurdeleli elbise giydirilmiş, şehirlerarası otobüslerin çay molası verdiği "dinlenme tesislerinde" kirlice halleriyle, sanki amip gibi bölüne bölüne çoğalarak yayılan o beyaz plastik sandalyeler.

Yekpare, markası ne olursa olsun tıpatıp aynı beyaz plastik sandalyeler.

Sert plastik tabiatında olmadıklarında bacakları yanlara kaykılan beyaz plastik sandalyeler.

Ucuz ve kullanışlı oldukları için ebediyen onlarla birlikte yaşayacağımızı kafamıza dank ettiren beyaz plastik sandalyeler.

Sosyal sınıf farkı gözetmeksizin köy kıraathanesinden tatil köylerinin şık havuz başlarına, her muhite giren, Türklerin birleştirici unsuru Türk sandalyeleri.

ACILARIN SANDALYESİ

Ama sonra o fotoğraflar çıktı. Belki de hep var olmuşlardı da zorla gözüme gözüme girmeye başladılar.

Çözmeniz gerektiğini bilmediğiniz, ancak kendilerini göstermek için çırpınan bir esrarın parçaları gibi dağınık dağınık.

Trajedilerin yaşandığı her bölgeden gelen haber fotoğraflarında o beyaz şekil vardı. Zaman geçtikçe şeklin kontürleri netleşti ve beyaz plastik sandalyeye dönüştü. Evet, o bizim aşina olduğumuz sandalyeydi.

Uyarının netleşmesinden sonra zincirleme algı reaksiyonu başladı.

FKÖ’nün müteveffa lideri Yaser Arafat, bir Batı Şeria kasabasında İsrail operasyonu sonucu tarumar olmuş beyaz plastik sandalyeyi tutarken.

HAMAS’ın İsrail füzeleriyle öldürülen ruhani lideri Şeyh Ahmed Yasin, engelli olduğu için bir beyaz plastik sandalyede oturmuş namaz kılarken.

Nijerya’da, İslamcı radikallerin protesto eylemleri nedeniyle 200 kişinin canına mal olacak Dünya Güzellik Yarışması’nda adaylar beyaz plastik sandalyeler üzerinde otururken. (Yarışma finali sonra Londra’ya alındı).

ABD’nin Bağdat’taki sivil yöneticisi Paul Bremer, Iraklı askerlerin yemin töreninde, platform üzerindeki beyaz plastik sandalyeye kurulmuşken.

Yine Irak’ta bir intihar saldırısı sonrasında ceset parçaları toplanırken, inadına sapasağlam kalmış bir beyaz plastik sandalye kenarda dururken.

Amerikalı rehine Ronald Schulz, Irak’ta teröristler tarafından ensesine kurşun sıkılmadan önceki video görüntüsünde, beyaz plastik sandalye üzerinde korkudan tir tir titrerken.

Enstantaneleri biraz yakın zamana, Ortadoğu’da patlak veren savaşa çekelim.

HAMAS tarafından kaçırılan İsrail askeri Gilad Şalit’in babası, beyaz plastik sandalye üzerinde şaşkın vaziyette otururken.

Sokakta gövde gösterisi yapan HAMAS militanlarının arkasında beyaz plastik sandalye görünürken.

EN YAYGIN, EN UCUZ

Hizbullah füzelerinden kaçtıkları için sığınakta yaşayan İsrailliler, çoluk çocuk beyaz plastik sandalyeler etrafında toplaşmışken.

Ama aynı zamanda Bora-Bora’daki turistler, sığ suyun içine kurulmuş masada beyaz plastik sandalyelere oturmuş ızgara ıstakoz yerken...

Çünkü onlar her sınıfsal ortama sızan sandalyeler.

Biraz araştırdım; bu beyaz plastik sandalyeler, gizli bir kardeşlik cemiyetinin üyeleri gibi dünyanın her tarafını sarmış durumdalar.

Amerika ve Meksika’dan, Vietnam, Malezya, Afganistan ve Pakistan’a, Afrika ülkelerine, haber karelerine girmeyen yerlerde de hayatın doğal parçası haline gelmişler.

Sadece fotoğraflarda değil, canlılarına da tanık oldum. Chicago’da Navy Peer’de, İsrail’de kır lokantalarında, Malaga’daki kafelerde...

Onlar yerkürenin en yaygın, en ucuz oturma araçları. Belli bir markayla anılmadıkları için çok göze batmayan, rengi solmayan, kolay kırılmayan, tuzlu sudan, klordan zarar görmeyen, hafif olduğu için pek portatif evrensel sandalyelerimizin fiyatı bazı ülkelerde topu topu 1 dolar.

İmal edildikleri ülkeler; Rusya, Avustralya, Tayvan, Meksika, ABD, Fransa, Avusturya, Fas, İsrail, Çin, tabii ki Türkiye ve diğerleri.

ZEVKSİZ VE SAKİL

Ucuz ve kullanışlı ama, kimilerine göre de umutsuz derecede zevksiz ve sakil. Peki ilk kim, ne zaman yapmış bunları? Tam olarak bilinmiyor, ancak 1970’lerin başındaki bir zaman diliminde Amerika’nın bir yerlerinde görünmüş ilk kez piyasada.

Sandalyeler ucuz olmasına ucuz ama, polipropilen sınıfı plastikten monoblok gövdeleri imal eden enjeksiyon kalıplama makineleri pahalı. Fiyatı 1 milyon dolar civarında.

Amerikalı imalatçılar bir makineyle bir milyon sandalye yaptıktan sonra bunu Afrikalı bir üreticiye 50 bin dolara elden çıkarıyorlar. O da bir milyon kadar sandalye yapıyor. İşte böyle çoğalıyorlar.

Peki dünyada bunlardan kaç adet satılıyor? Bilmiyorum. Ama, Coca-Cola ile gizli bir rekabet içine girdiklerinden şüpheleniyorum.
Yazarın Tüm Yazıları