’Kanyon’a hazırlık dersleri

KIYASLAMAYIN: Tamam... "Kanyon" denilen bu tuhaf alışveriş merkezi, "meydan okuyan" edasıyla, insanda karşı konulmaz bir "kıyaslama" arzusu yaratıyor.

Ama uyarıyorum: "Ah şekerim! Burası Akmerkez’den kesinlikle daha elit" ya da "Yok kardeş, Akmerkez’in yerini tutmaz" tarzındaki saptamaların yarattığı "lüzumsuz gerginlik" nedeniyle, günün sonunda size kalacak olan can sıkıcı bir yorgunluktur. Yani kıyaslamayın, keyfini çıkarın.

TARAF OLMAYIN: Tamam... "Kanyon", adamda "taraf olma" isteği uyandıran bir yer. Ancak TÜSİAD uyarısında da vurgulandığı gibi memleketimiz ne çekiyor ise cepheleşmeden çekiyor. "Laik-İslamcı" cepheleşmesinin ardından başımıza bir de "Kanyoncular-Akmerkezciler" cepheleşmesi çıkarmayın. Unutmayın: Hepimiz aynı gemideyiz! Kanyon da bizim, Akmerkez de.

KAYGILANMAYIN: Kanyon’un üstü açık koridorlarında dolaşırken, işin keyfini çıkarmak yerine, "Burası kış aylarında, yani kar-bora-fırtına çıktığında ne olacak?" diye kaygılara gark olmayın. Bırakın işin bu kısmını Eczacıbaşı ailesi düşünün. Siz "Adeta Avrupa canım" deyip alışkınmış gibi yaparak dolaşın!

SIRAYA GİRMEYİN: Bizim memleketimizde hiçbir restoranda sıraya girip yer beklenmez. Kendinizi Londra’daymış gibi hissedip, "Wagamama"nın önünde sıraya girmeyin. Unutmayın: Bir Molla Kasım çıkıp, "Ah ne özentili tipler" diyerek sizi aşağılamaya kalkabilir.

UMUTLANMAYIN: Şık ve pahalı dükkánlara bakıp, "Türkiye gelişiyor! Zenginleşiyoruz! Artık bundan sonra bizi Avrupa Birliği’ne kesin alırlar" türünden iddialı çıkarsamalar ve gereksiz geyikler yapmayın! Unutmayın: Kanyon’un arka kısmı Gültepe’dir.

KORKMAYIN: Üstü açık koridorlarda dolaşırken içinizi ürperten rüzgárla karşılaşınca sakın annenizin "Cereyanda kalma yavrum! Sonra hasta olursun" uyarısını hatırlamayın. Tamam, o rüzgár, sakınmamız gereken "cereyan"a pek bir benzemektedir. Ama unutmayın ki "Kanyon"u inşa eden mimarlar, akımın oranını "sağlık şartları"na uygun bir kıvamda tutacak kadar düşünceli insanlardır.

YABANCILAŞMAYIN: Kanyon’daki yabancı markalar, sakın sizde "Vatan elden gidiyor" duygusu yaratmasın. Teselliyi "Ben bir dünya vatandaşıyım" cümlesinde bulabilirsiniz. Bu kesmezse "Wagamama"nın "Konyalı" ile, "Starbucks"un "Saray Muhallebici" ile dengelendiğini göz önünde bulundurun. Bunlar da kesmezse alışveriş merkezinin adının, telaffuzu zor bir sözcükten alınmadığını düşünerek kendinizi teselli edin!

Arka bahçe

"ARKA Bahçe" filminin adını ilk duyduğumda "İmam hatipler bizim arka bahçemizdir" şeklindeki o politik çıkış aklıma gelmiş ve "Bu bir imam hatip filmi olmasın" diye düşük bir beklentinin içine düşmüştüm.

Film nihayet vizyona girdi.

Tabi ki imam hatiplerle alakası yok!

Bu bir "İlaç şirketleri, yoksul Afrika’yı öyle bir kullanıyor ki" filmi. Tabii işin içinde aşk-meşk, politik göndermeler, Afrika’nın anlatılmaz yoksulluğu ve renkli mi renkli vahşeti falan da var.

Yönetmen Fernando Meirelles’in soluk kesen sert filmi "Tanrıkent"i düşünüp, yine acayip sert bir filmle karşılaşacağınızı düşünürseniz aldanırsınız.

Çünkü bu film, "Tanrıkent"e göre biraz daha ehlileştirilmiş bir film.

Ehlileştirmeyi ise filmin şu ana mesajından çıkarıyoruz:

"Kötü beyazlar, yoksul Afrika’nın bahtsız kaderiyle oynuyor. Ama onları iyi beyazlar durduracaktır."

Ama haksızlık yapmayalım:

Afrika’nın hali pür melalini yansıtan bu kadar gerçekçi görüntülere başka bir filmde rastlamak zor!

Komedya

ÖNCE adamın biri çıkıp, Danıştay’a saldırı düzenledi. "Bu bir türban saldırısıdır, sorumlusu hükümettir" diyenlere gün doğdu. Çok geçmeden saldırganın "ulusalcı bir çete" tarafından yönlendirildiği ihtimali belirdi. Bu sefer, "Saldırının türbanla alakası yok" diyenlere gün doğdu. Onlar da "Mahcup oldunuz mu?" diye karşı saldırıya geçti. Ancak bir süre sonra "saldırgan" ile "ulusalcı çete" arasında kurulan bağ acayip zayıfladı. Bu kez "Bu bir türban saldırısıdır" diyenler elektriklenip, "Çete mi demiştiniz? Peki şimdi ne diyorsunuz" diye laf geçirmeye başladılar. Sonra... Ankara’da bir çete çıktı.

"Başbakan’a suikast düzenleyeceklerdi" haberleri ortalığı kapladı. Bu kez konuşma sırası, "Saldırının türbanla alakası yok" diyenlerdeydi. Fırsatı kaçırmadılar ve "Asıl siz buna ne buyurursunuz" diye çıkış yaptılar. Ancak...

Ankara’da ortaya çıkan "çete" ile ilgili ilk bilgilerin pek de doğru olmadığı ortaya çıkmasın mı? Ve söz döndü dolaştı yine, "Bu bir türban saldırısıdır" diyenlere geçti. Bakalım... "Bu bir türban saldırısı diyenler" yeniden konuşmak için nasıl bir fırsat yakalayacaklar.
Yazarın Tüm Yazıları