Günümüzde sanatçı kaldı mı

Güncelleme Tarihi:

Günümüzde sanatçı kaldı mı
Oluşturulma Tarihi: Mart 15, 2006 00:00

Atatürk’ün hayran olduğu, yaşayan en büyük Türk Sanat Müziği duayenlerinden Müzeyyen Senar, bugünlerde 180 taş plağından derlenen 19 şarkılık albümüyle müzikseverlere sesleniyor. Biz de Senar’la Odeon Müzik’te buluştuk ve geçmişten bugüne uzanan keyifli bir röportaj yaptık.

Müzeyyen Hanım, sizdeki bu asalet günümüz sanatçılarında da var mı?

Günümüzde sanatçı kaldı mı? Sanatçı kim var bilmiyorum ki... Sanatçı eskiden vardı! Safiye Ayla vardı, Mualla Gökçay vardı, ama hepsi bitti. Bir ben kaldım.

- Bu albüm nasıl hazırlandı?

Bu firmada 180 tane taş plağım vardı. Önce bunlar arasından eserler seçildi. Ardından o yıllarda kaydedilen şarkılar, bugünün teknolojisi kullanılarak bir sürü işlemden geçip, orijinal halleriyle albüme alındı.

- Türkiye’de albümler, artık Batı’yı aratmayacak kalitedeki stüdyolarda kaydediliyor. Sizin plak kaydına girdiğiniz dönemlerde yaşanan zorlukları anlatır mısınız?

Plak stüdyosu Bakırköy’deydi. Bakırköy demek tren ve uçak gürültüsü demek! Plakların yapıldığı balmumu vardı. Onlar yoğrulur, yerine konur, tonmaister geldiğinde tokmakları ayarlar, bu tokmaklar aşağı yukarı inip çıktıkça, iğneyi harekete geçirir ve kayıt başlardı. Üç dakika sonra şarkı biterdi. Ama o sırada bir uçak mı geçti; stop! Tren geçer; stop! Bu nedenle bir plağın yapımı bir ay sürerdi.

- Taş plakları, 45’lik ve 33’lük plaklar izledi. Makara teypler çıktı. Derken CD’yi gördük. Şimdi de MP3’ler... Tekniğin bu kadar gelişeceğini tahmin eder miydiniz?

Ah ah, bu teknikler benim zamanımda olacaktı ki... Hemen girer, şarkımı okur, çıkardım. Ama şimdikiler giriyormuş "Ay başım ağrıdı", "Ay ben sıkıldım" deyip çıkıyormuş. Var mı böyle şey!

- Siz sahnede de çok dakikmişsiniz...

Akşam 18.00 dedi mi kuliste olurdum. Çok disiplinli bir insanımdır. Her şeyden evvel işim gelir. Annem öldü gittim, ameliyat geçirdim gene gittim. Bu iş başka, çünkü o halk bize geldi. Geçenlerde sormuşlar annesi ölen kıza...

- Sibel Can’a mı?

Evet, Sibel Can’a; "İşe gelecek misiniz" diye. "Hayır" demiş. Yok öyle şey. Gideceksin!

- Muazzez Abacı ve Bülent Ersoy’un zaman zaman tarzlarının dışına çıktığını da söylüyordunuz.

Evet, Muazzez de bozdu, şarkı söylemiyor, bağırıyor! Sordum; "Zaman öyle istiyor" dedi. Bülent’e (Ersoy) söyledim, "Çok kötü okuyorsun" dedim. Ben arkadan konuşmam. Bağırmak, şarkı söylemek değildir.

- Radi Dikici’nin yazdığı "Müzeyyen Senar Cumhuriyet’in Divası" kitabının imza gününe hastaneden kaçıp gittiğiniz doğru mu?

Kitap çıkmış, imza günü ilan edilmiş, halk gelmiş. Ben kanama geçirmiş hastanede yatıyorum. Ben "Orada ölürüm, gene giderim" dedim ve kolumdaki serumun iğnesini çıkarıp gittim. Sonra gene hastaneye dönüp "Serumu takın" dedim.

- Kitabınızın satışından memnun musunuz?

Maalesef pek duyuramadık zannediyorum, ikinci baskıda kaldık. Beni çok seven var, çok aşık olan var ama hayatımı merak eden yok. Kimim ben? Aşklarım var, kocalarım var, 87 yıllık hayatım var. Ama merak eden yok. Daha doğrusu kitap okuyan yok.

- Türk insanı kimi merak ediyor peki?

Maalesef çıplakları merak ediyor!

- Doğum tarihiniz bazı kaynaklarda 1919, bazısında 1918. Doğrusu hangisi?

1918 doğumluyum.

- Dinç kalmanızı neye borçlusunuz?

Ben ot yerim. Et de yerim ama en çok ot... Sabah 07.00’de kalkarım. Soğuk suyla yıkanırım. Soğuk-sıcak demem, denize girerim. Gece 11.00’de yatarım. Gece hayatım yoktur.

- Gazinoculuk neden öldü? Yeniden doğabilir mi?

Önce musiki öldü. Bir de fiyat meselesi var; fiyatlar çok yükseldi. Bizim zamanımızda gazinoya gelen beş lira verirdi, en büyük masa elli liraydı. Herkes gelebiliyordu. Şimdi yok böyle bir şey. Gazinoculuk öldü bir kere, bir daha da dirilmez.

- Müziğimizi ne durumda görüyorsunuz?

Bestekárlar bitti. Güftekár kalmadı. Bir tek Avni Anıl kaldı bestekár.. Şimdiki besteleri biliyorsunuz, sabun köpüğü gibi çıkıyor, kayboluyor. Şimdi musiki yok, pop var.

- Siz Devlet Sanatçısı değilsiniz, öyle değil mi?

Yurtdışına giden ilk sanatçı ben oldum 1945 senesinde.. 1947’de Paris Lido’da konser verdim. Amerika’da verdiğim konserlerin sayısını bile unuttum. 1996’ya kadar yurtdışı konserlerim devam etti. Ama Devlet Sanatçısı olamadım.

- Bir de sinema geçmişiniz var sizin. Bugünün Türk sinemasını takip ediyor musunuz?

İlk Türk filmini 1942’de ben çevirdim; adı "Leyla ile Mecnun"du. Sonra negatifleri yandı. 1968’de "Ana Yüreği"ni çevirdim. O da yok ortada. Arada Sadri Alışık’la falan çevirdiğim filmler var ki onlar da ara sıra gösteriliyor televizyonda. Şu an Türk sinemasını nasıl takip edeyim ki! Eskiden bir Beyoğlu vardı, tuvaletli, kürk mantolu hanımefendiler vardı, şapkalı beyefendiler vardı. Çarşamba günleri prömiyerler vardı. Şimdi var mı? Beyoğlu kaldı mı?

- Son olarak; 87 yıldan elinize ne kaldı?

Dolu dolu ve sağlıklı yaşadım. Dahası bazen hiçbir şey içmeden, sadece kendi sesimden sarhoş olacak kadar mutlu... Hayatta her şeyim oldu; mücevher, kürk, ev, han, hamam... Hepsi gitti. Umurumda değil. Canım sağolsun. Önemli olan sağlık... Şimdi en büyük varlığım sağlığım.

Kızım neredeyse hamamda doğacaktı

Karnım burnumda olduğu halde, 1 Şubat 1947 günü hangi akla hizmetse, Galatasaray Hamamı’na gittim. Hamama yeni girmiştim ki, birden sancım tuttu. Dışarı çıkıp doktor Bahar’a telefon ettim. O da hemen eve dönmemi istedi. Üç saat sonra "Vakit tamamdır" dedi. Gerçekten birkaç dakika sonra doğum gerçekleşti. Bir kız çocuğum olmuştu. Sevinçten çıldırmıştım. "Feraye’dir bu kızın adı" dedim.

Moda rezilliktir

- Günümüz Türk kadınını nasıl buluyorsunuz?

Hiçbirini beğenmiyorum. Moda, rezillik demektir. Bak aynaya; sana yakışan moda. Ben giysilerimi kendim seçerim. Eskiden Terzi Mualla Hanım’lar vardı, Frega’lar vardı. Ama şimdi giyime düşkün değilim. Yeri geldikçe giyiniyorum.

- Ne kadar zamandır Bodrum’da yaşıyorsunuz?

Ben üç aydır Bodrum’dayım. Kızım Feraye, 11 senedir orada. Ev aldık, ev açtık ama kışın tek bir Allah’ın kulu yok. Kızım "Böyle bir kış görmedik daha" diyor. İzmir’deki tek kişilik hayatıma devam ediyorum. Buradan İzmir’e döneceğim. Ama yazın tekrar Bodrum’a gideceğim.

- Rakıyla aranız hálá iyi mi?

Aaa rakımı içerim! Allah bana bu yaştan sonra bunu içiriyorsa mesele yok! Akşamdan akşama değil ama yeri gelince... Sigara içmem, kahve içmem, çay içmem ama ne zaman muhabbet varsa tek bir sigara içerim, bir de rakımı...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!