Ey ön masadaki korkak bizler

BAŞYAZARIMIZ Oktay Ekşi’ye teşekkür ederim. Dünkü yazısıyla hepimizi büyük bir ayıptan kurtardı.

Hepimizin gözü önünde, insanı çileden çıkartan bir hukuk faciası yaşanıyor.

Adnan Hocacı diye bilinen kişi ve arkadaşları hakkında açılan dava, bile bile ‘zamanaşımı’na uğratılıyor.

Bu dava Türkiye’nin hukuk utancıdır.

Üstelik bütün bunlar, Gamze Özçelik olayında ilk tutuklamanın gerçekleştiği günlere rastlıyor.

Bir genç kıza karşı işlenmiş ağır bir suçun hesabını sorarken, yıllar önce bir başka genç kadına karşı işlenmiş daha da ağır bir suçu bilerek, kasten, taammüden zamanaşımına uğratıyoruz.

* * *

Adnan Hocacı
diye bilinen kişiler, Ebru Şimşek adlı bir kızın sevişme anını gizli kameraya çekip televizyonlara dağıtmışlardı.

O yıllar Adnan Hoca denilen bu tuhaf, kimin tarafından korunduğu belli olmayan cemaatin, iftira faksları, karalama kampanyaları ile ülkenin en büyük gazetelerini, hatta gazete sahiplerini bile sindirmeyi başardığı yıllardı.

Herkese, ‘Aman bize bulaşmasınlar’ korkusu sinmişti.

Sonra cesur bir gazete, Hürriyet çıktı ve bunların üzerine gitti.

DYP’nin eski İstanbul İl Başkanı Celal Adan bunlara savaş açtı.

Başta Adnan Hoca olmak üzere bazı müritleri tutuklandı, cezaevlerine konuldu.

Türkiye utanç verici bu olayı halletti diye düşünürken, önceki hafta bu davanın zamanaşımına uğradığı açıklandı.

* * *

Herkes sinmişti.

Sadece bir kadın, tek başına direndi.

Ebru Şimşek...

Bu insafsız çeteye, tek başına savaş açtı.

Vicdansız bir erkek çetesi, genç kadının hayatını kararttı, gizli kamerayla alçakça kaydettikleri görüntüleri her yere dağıttı.

Genç kadın yılmadı.

Sonra bir gün televizyona çıktı.

Sordular:

‘Bu kadar zor anlara, bu kadar ağır iftiralara, bu kadar aşağılanma, bu kadar baskı, şantaj ve tehdide nasıl dayanabildin?’

Hayatımın sonuna kadar unutamayacağım şu cevabı verdi:

‘O günlerde intihar etmeyi düşündüm. Elim haplara gitti. Ama bir insan hayatımı kurtardı.’

Elini çantasına attı. Oradan bir gazete kupürü çıkardı.

‘Hürriyet Gazetesi’nde Yavuz Gökmen, bir gün beni savunan bir yazı yazdı. İşte o yazı, o büyük insan benim hayatımı kurtardı. Eminim Allah onu cennette yanına almıştır.’

Ağlıyordu.

* * *

Artık bu iftira çetesinin karşısına dikilecek o kahraman kız da yok.

Çünkü o da havlu attı.

‘Türkiye Cumhuriyeti devletinde hakkını aramak kadar aptalca bir şey yok. Bu devlete küstüm. Her şeyimi bu mücadele uğruna kaybettim. Ama artık temyiz hakkımı da kullanmayacağım’ diyerek mücadeleyi bıraktı.

Zafer, iftira çetesinindi.

* * *

Kaybedenler sadece bu birkaç cesur insan mı?

Ya biz gazeteciler? Siyasetçiler, sanatçılar karşısında aslan kesilen köşe yazarları...

Bu kahraman genç kız için ne yaptık?

Yavuz Gökmen, Hıncal Uluç, Fatih Altaylı ve birkaç kişi dışında ne yaptık?

Tek başına verdiği savaşta küçücük bir destek mi verdik, bir omuz mu attık?

Hayır. ‘Başka ciddi konularla’ meşguldük.

Biz erkek yazarlara sesleniyorum:

Bakan eşini yan masada tek başına bırakan o erkeklerden ne farkımız var?

O görüntü sakildi, kabaydı.

Bizimki ise apaçık korkaklıktı.

* * *

Neyse ki iki insan çıktı.

Biri Yavuz Gökmen.

Çok erken ayrıldı.

Öteki Oktay Ekşi büyüğümüz.

Allah gecinden, çok gecinden versin...
Yazarın Tüm Yazıları