Depresyon ilacı kullanıyorum

Güncelleme Tarihi:

Depresyon ilacı kullanıyorum
Oluşturulma Tarihi: Ekim 06, 2005 00:18

Objektiflere Feraye Tanyolaç ile yakalanması, hemen ardından Hülya Avşar’dan tek celsede boşanması, Kaya Çilingiroğlu’nu bir anda gündemin ilk sırasına taşımıştı. Haftalardır bu konularda detaylı açıklama yapmaya yanaşmayan Çilingiroğlu, ilk kez Kelebek’e konuştu.

Önce Feraye Tanyolaç ile gazetecilere yakalandı, ardından Hülya Avşar’dan tek celsede boşandı, böylece güdemin ilk sırasına yerleşti. Suskundu, röportaj vermiyordu. Kendisinden röportaj talep edenlere de yönetim kurulunda olduğu TESYEV’e (Türkiye Engelliler Spor Yardım ve Eğitim Vakfı) bağış yapmaları şartını koşuyordu.

Geçtiğimiz günlerde Ayşe Arman’ın röportaj talebi karşısında ‘Önce vakfa 24 milyar bağışta bulunmalısınız’ dediği öne sürülen Kaya Çilingiroğlu, sessizliğini Kelebek için bozdu. İşte, konuşmaya ‘Para almadan konuşuyorum ama neyse’ esprisiyle başlayan, ‘41 yaşına geldim. Çok hızlı bir hayatım oldu ama demek ki yeterince ders alamamışım’ diyen Çilingiroğlu’ndan çarpıcı açıklamalar...

BARA ÖYLE GİDERSEN ÇEKERLER

Lucca Bar’da çekilme hadisesinden sonra, kimseyi arayıp da ‘Yayınlamayın’ demedim. Çekilmiş bir hadisedir çünkü. O bara öyle gidersen çekilirsin kardeşim, bu kadar basit! Ondan sonra havaalanında bir hadise oldu, konuşmuyorum, konuşturmaya çalışıyorlar. Ben de kızdım, bağırıp çağırdım. Sonra gittim, hem oradaki muhabirden hem de Can Tanrıyar’dan özür diledim. Haklıyken haksız duruma düşmüştüm çünkü. Yoksa benim çekindiğim hiçbir şey yok. Ben artık bekar adamım, çekilirsen, yazılırsın. Bundan kaçan da yok. O gazetecidir, ben de kamuoyuna malolmuş biri... Bir kızla resmin çekilmişse, ‘Niye bastın’ diyemezsin. O zaman ‘Yapma sen de’ derler. Orada yapacak bir şeyim yok. Ama iftira atmak başka bir şeydir.

ASİLCE EVLENİP ASİLCE AYRILDIK

Kimseyle röportaj yapmıyorum. Biriyle yaparsam, herkesle yapmak zorunda kalacağım. Çünkü sevdiğim çok gazeteci arkadaşım var. O zaman olaylar fazla speküle edilecek. Oysa Hülya ile çok asil bir şekilde evlenmiştik, öyle de ayrıldık. Para karşılığında röportaj yaparım gibi bir şey yok. Ben, yönetim kurulunda olduğum Türkiye Engelliler Spor Yardım ve Eğitim Vakfı (TESYEV) yararına bir şey yapmak istiyorum. Benim tek derdim vakıf...

Zehra’nın resimleri çıktı, sattı diye yazdılar, düğün görüntülerini bedava verdik, yine sattı dediler. Bizim için bu memlekette her şey söylendi. Ama karalamak çok çirkin bir şey. Hayatım boyunca kimsenin hakkını yememiş birisiyim ben. Müslüman bir adamım. Kuran-ı Kerim’e inanıyorsan, adamın vicdanı sızlar. Ben kimse için kötülük düşünmem, kin tutmam. Yukarıda Allah var, o biliyor. Ben Allah karşısında temiz birisiyim.

Başıma bu kadar hadise geldi, hepsinde aynaya bakarak ‘Burada sende de bir hata var’ dedim. Yüzde yüz haklı olduğum hadiselerde bile bunu söyledim kendime. ‘Demek hak etmişsin ki başına geldi’ diyerek, kendimi düzeltmeye çalıştım. 41 yaşına geldim, hızlı bir hayat yaşadım, çok şeyler gördüm, çok arkadaşlarım oldu, ama demek ki yeterince ders alamamışım. Belki yarın başka bir şey çıkacak. O zaman da başka bir şey öğreneceğiz, bilmiyorum ki...

DUYGULARIM KÖRELDİ

Uzun zamandır çok şey yaşıyorum ve bütün bu yaşadıklarımdan da tek bir şey öğrendim; sabretmeyi. Yalnız bu noktada beni korkutan bir şey var, o da bütün bu olanların artık beni ‘şaşırtmıyor’ oluşu... Bu gerçekten kötü. Duygularım köreldi. Çünkü başına her an, her şey gelebilir. Öyle şeyler geldi ki, arkadaşlarımdan o kadar kazıklar yedim ki... Artık hiçbir şey beni şaşırtmamaya başladı. Gerçi bu son başıma gelen beni şaşırttı, o da ayrı konu. Fakat yarın her şey olabilir, insanların başına her şey gelebilir. O yüzden sabretmesini bilmek gerek. Ben de sabretmeyi çok iyi öğrendim.

BU HAYATTAN SIKILDIĞIM İÇİN BOŞANDIM

Niye reklam yapayım? Benim karımdan ayrılmamın en büyük sebebi zaten bu hayatı yaşamaktan sıkılmamdı. Meşhur olmaktan nefret ediyorum ve hiç sevmiyorum. Bu şaka falan da değil. Ben kendi hayatımı, özel hayatımı yaşayamaz duruma geldim. Bütün bunlar iş hayatımı da etkiliyor, özel hayatımı da... Agresif oluyorsun. Tek başımayım ve bu kadar şeyleri kaldıramadım. 6 aydan fazla oldu, her sabah depresyon ilacı alıyorum. Niye alayım ki! Ben sağlıklı, günde üç-dört saat spor yapan, güçlü bir adamım. Sabahleyin bir delilik ilacı alıyorum, anlatabildim mi?

Ben ne reklam yapacağım? Meşhur oldum diye 15 yılda ne kazandım, sıfır! Ne kaybettim, çok şey! Niye meşhur olmak isteyeyim? Sadece bir yere gittiğinizde iyi masa versinler diye mi? Bu kadar insanı tanımasam ne olacaktı, ne kaybedecektim, hiç... Meşhur olduğum için 50 tane kazık yedim. İnsanlar hep Kaya önde olacak diye korktular. Son dakikada kaçıp gittiler.

En avantajlı benken, bir baktık bir hafta kala çırak çıktım. Üç yıl karşımda oturan adam, şimdi belediye başkanı... Ama ben şöhretliydim. Çünkü benim de Hülya’nın da söylediği her laf olay oldu bu ülkede. Hayretle karşılıyorum bütün bunları. Dolayısıyla ne reklamı yapacağım, reklama ihtiyacım yok ki. Ben bugün koluma bir kadın takıp bilmem nereye gitsem, ertesi gün gündemdeyim.

ARTIK YEMEĞE DE GİTMEYECEĞİM

Allah’a şükür benim sağlığım yerinde, çocuğum sağlıklı. Geleceğe yönelik bir problemim yok. Hülya ile de problemimiz yok. Ama tam rahat bir hayat yaşayacağımı düşünürken, çok farklı şeyler çıkıyor karşıma. Bunu da aşarız, aşılmayacak şeyler değil. Sadece benim biraz daha dikkat etmem gerek. Hem görüştüğüm insanlara, hem de çıktığım ortamlara falan...

Ben üç yıldır gece kulübüne gitmiyorum. Yemek yer, evime giderim. Kulübe davet eden arkadaşlarım elbette oluyor ama gitmem. Böyle bir prensip kararı aldım. Artık dışarıda yemeğe de gitmeyeceğim. İnsanlar yüzümü unutsunlar.

BABA OLDUĞUMU UNUTUYORLAR

İnsanlar benim bir baba olduğumu, o çocuğun okuma yazma bildiğini unutuyorlar. O çocuğun arkadaşları var. Çocuklar da gaddar olur, incitirler birbirlerini. Mesela geçen gün bir şey duymuş arkadaşından, bozulmuş. Annesiyle bile konuşmamış. Çocuk da rahatsız oluyor.

Benim kızım aklı başında bir kız. 7 yaşında ama 11-12 yaşındakiler gibi laf ediyor. Annesiyle beraber o kadar güzel geçiniyoruz, eve girip çıkıyorum, her gün onu alıyorum, evde ders çalıştırıyorum, ama akşam oldu mu bir bahane uydurup gidiyorum. Ya maç var diyorum, bir şey diyorum işte. O zaman bana ‘Baba burada niye yatmıyorsun’ diyor. Ben, bunlarla uğraşırken, çocuğumun psikolojisiyle ilgilenmem gerekirken, karşıma neler çıkıyor. Çok ayıp bunlar!

Saatimi satıp borcumu ödedim

Bizim ailede elektrik faturası gününde yatar, maliye kağıtları atılmaz, vergiler gününde ödenir falan... Ben böyle büyüdüm. Borç aldın mı, borcunu verirsin. Çok sıkıştım, saatimi sattım, borcumu yine ödedim. Kimsenin haberi yok. Millet Hülya Avşar’ın kocası diyor! Minnet etmem. Çıkarırım üç tane saatimi satarım, arabamı satarım, tarlamı satarım, yine borcumu öderim.

Benim Hülya ile böyle bir ilişkim olsaydı, saatimi satar mıydım? Ya da derdim para olsaydı bir günde mi boşanırdım? Saatimi sattığım adam da Kapalıçarşı’da... İsmi Zafer, gidip sorun. Bu kadar da açık söylüyorum. Yeri geldi 100 bin dolarlık arabamı, 80 bin dolara sattım. 20 bin dolar zarar ettim ama kimseye Kaya Çilingiroğlu borcunu ödemez, bizi mağdur etti dedirtmedim.

ESKİ KARIM DİYEMEM

Yurtdışına gidip, orada yaşamayı çok düşündüm. Ama ben burada para kazanıyorum. Çocuğum burada. Nasıl bırakıp giderim? Öyle bir lüksüm olsa, hiç düşünmem, yarın çeker giderim. Çocuğumu alsam, karımdan ayrı olacağım, onu bırakamam. Evet hálá karım diye bahsediyorum, bu biraz da ağız alışkanlığı. Ben öyle, ‘eski eşim’ gibi lafları sevmiyorum.

Hülya ile bir hayatı paylaşmışım, ne diyeceğim şimdi, Hülya Hanım mı? Ya da arkasından mı konuşacağım, olur mu böyle şey? Tabii ki ‘karım’ diyerek onu sahipleneceğim. Çünkü çocuğumun annesi. Ona ayrılırken şunu söyledim, ‘Ben hayatın boyunca görebileceğin, şu dünyadaki tek dostunum...’ Ondan nefret edemem, o benim çocuğumun annesi.

ÖMÜR BOYU DOSTUYUM

Sabah kalktığım zaman ve akşam yatarken hep Hülya için dua ederim. Her şeyden önce çocuğum için yaparım bunu. Dolayısıyla ben ömür boyu destek olurum ona... İhtiyaç duyarsa her zaman yanında olacağım. Bundan farklı düşünmek, davranmak yakışır mı bana? O zaman nerede kaldı benim ataerkil bir Karadenizli olmam. Adama o zaman demezler mi ‘Sen ne yapıyorsun kardeşim’ diye...

‘O zaman benim ailem olmaz’ lafı da yanlış algılandı zaten. Benim ailem olmaz, başkasının ailesi olur anlamındaydı bu... Yoksa Hülya’nın hayatına kimse giremez şeklinde bir tehdit değildi. Böyle bir şey olamaz. Ayrıca beni ilgilendiren bir şey değil. O zaman farklı bir duruma giriyor. Benim de böyle düşünmem çok normal.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!