O manşetlerin üstündeki logolar

EMİN Çölaşan dünkü yazısında ilginç bir sınıflandırma yapmış. Bazı gazetelerin, Avrupa Birliği ile müzakerelerin başlamasını ‘Zafer’ olarak değerlendirdiğini söyleyerek bu manşetleri eleştirmiş.

Buna karşılık bazı gazetelerin de bu olayı daha gerçekçi verdiğini belirtmiş.

Çölaşan, beğenmediği ve beğendiği manşetleri vermiş, ancak bu manşetleri atan gazetelerin adlarını yazmamış.

Ben küçük bir araştırma yaparak bu manşetleri hangi gazetelerin verdiğini buldum.

* * *

Çölaşan
’ın beğenmediği manşetler ve bunları atan gazeteler şunlar:

- Viyana valsi (Hürriyet).

- Direndik, kazandık (Vatan-Bugün).

- Avrupa’nın ay yıldızı. Medeniyetler kucaklaştı (Sabah).

- Dimdik durduk, kazandık (Akşam).

- Türkiye’nin AB yürüyüşü sürüyor (Zaman).

- 3 Ekim miladı: Biz kazandık (Türkiye).

- İşte bu kadar. Viyana pes etti (Yeni Şafak).

- Söke söke Avrupa. Medeniyetler buluştu, yeni milat başladı

(Halka ve Olaylara Tercüman).

- Mutlu son: Yolculuk başladı (Radikal).

- Atam, rahat uyu! (Posta).

- AB tamam, yola devam (Star).

- Masaya oturduk. Yeni Avrupa, yeni Türkiye (Milliyet).

- Viraj zor aşıldı (Gözcü).

- Ankara’nın gelmiyoruz resti, AB’de deprem yarattı (Bugün’ün alt başlığı).

* * *

Çölaşan
bu manşetleri eleştiriyor.

Buna karşılık şu gazetelerin manşetlerini destekliyor:

- Böyle rezalet görülmedi. Dayatmalar masada bekliyor (Yeniçağ).

- Batı’ya kul köle olmayı bırakın. Aslımıza dönelim (Milli Gazete).

- Zorlu süreç başladı (Birgün).

- AB yolculuğu zorlu ve sonu belirsiz bir sürece girdi (Cumhuriyet).

O vermemiş ama bunlara Anadolu’da Vakit Gazetesi’nin manşeti de eklenebilir:

‘Hep aynı taktik.’

* * *

Bu tabloya baktığımız zaman şöyle bir durum ortaya çıkıyor:

‘Yeniçağ’, MHP yanlısı bir gazete.

‘Milli Gazete’, malum, Saadet Partisi’nin resmi gazetesi.

‘Anadolu’da Vakit’, Türkiye’de dinci kesimin en radikal yayın organı.

‘Birgün’ ise, daha çok, Berlin Duvarı’nın yıkılışından önceki sol zihniyeti temsil eden bir gazete.

‘Cumhuriyet’i tarif etmeye gerek yok. Kamuoyunca biliniyor.

Kısaca bu gazeteler, ‘Cumhuriyet’ hariç, bir anlamda Türkiye’de ‘marjinal’ sayılabilecek bir düşünce yelpazesini yansıtıyor.

* * *

İki listede yer alan gazetelerin toplam tirajları karşılaştırıldığında ilginç bir tablo ortaya çıkıyor.

Türkiye’de günde toplam 4.5 milyon civarında gazete satılıyor.

Çölaşan’ın listesine göre, 3 Ekim’e ‘Hezimet’ diyen gazetelerin toplam satışı, 100 bini bile bulmuyor.

Bu hesapla, geriye kalan 4 milyon 400 bin insan, bu olayı ‘Başarı’ olarak gören gazeteleri alıp okuyor.

Bu tabloya bakıp ne diyeceğiz?

Türkiye’nin yüzde 99’u, 3 Ekim’de alınan kararı ‘Başarı’ olarak mı görüyor?

Yoksa bu gazeteler, ‘Halkın görüşlerine ters yayın mı yapıyor?’

Ne biri, ne öteki...

Bu tablolar Türkiye’de basın gerçeğini gösteriyor.

Türkiye’nin ana gövdesini oluşturan büyük gazeteler, Türkiye yelpazesinin her kanadına seslenen yazarlara yer veriyor.

Emin Çölaşan, bu yazıyı Hürriyet’te yazıyor.

Bekir Coşkun da, Özdemir İnce de.

3 Ekim olayına eleştirel destek veren Oktay Ekşi de aynı çatı altında.

Buna karşılık bu olayı ‘Başarı’ olarak gören ben de, Mehmet Y. Yılmaz da, Hadi Uluengin ve Ahmet Hakan da bu gazetede yazıyor.

Bunun adı ‘demokratik bir arada yaşama kültürüdür’.

* * *

Dün başka bazı gazetelerde Türk basınına yönelik çok ağır yazılar okudum.

Hürriyet yazarları artık Yayın Konseyi’nin çizdiği çerçeve içinde hakaretamiz ifadeler kullanmıyor.

Ama yukarıda ikinci grupta yer alan bazı gazetelerde, ‘yalakalıktan’ tutun da ‘mütareke basınına’ kadar en ağır ifadeler ölçüsüzce kullanılmıştı.

Tabloyu bütün çarpıcılığıyla önünüze koydum.

Halkın görüş yelpazesini en demokratik açılımla yansıtan gazetelerin tavrı ve toplam tirajları ortada.

Buna karşılık, kendisi gibi düşünmeyen insanların yazdığı gazeteleri ‘mütareke basını’ olarak niteleyecek kadar gözü dönmüş insanların yazdığı gazetelerin toplam satışı da ortada.
Yazarın Tüm Yazıları