Aşık olarak sevişme zevkini denemeden ölmeye kalkma sakın!

Son dönemin parlayan isimlerinden Cem Mumcu. Okuyanus Yayınları’nın sahibi. O yayınların yazarı aynı zamanda da psikiyatr.

İşi, insanlarla temas etmek, insanların sorunlarını çözmek. Biliyorsunuz, çözülecek sorunların başında da cinsel sorunlar geliyor. Hürriyet’in araştırması gösterdi ki, yavaş yavaş ilerliyor olsak da, bu alanda daha çok mesafe kat etmemiz gerekiyor. Bu yüzden doğrudan cinsel sorunlara odaklanan bir psikiyatr olmasa da Cem Mumcu’nun bu konuda ne düşündüğünü öğrenmek istedim. İki gün boyunca edebiyatçı doktor, sorularımı yanıtlayacak...

HAMİŞ: Röportajın içinde de okuyacağınız gibi başlık Marquez’den alıntı. Üstelik fiil, çok daha argo. Kafamı kırmasınlar diye yumuşattım. Ama aslında Marquez ne diyorsa odur!

n Size en çok hangi tür cinsel sorunlar yansıyor?

- Aklınıza gelebilecek pek çok cinsel sorun vaka olarak önüme geliyor. Vajinismustan ereksiyon problemlerine, çeşitli sapkınlıklardan orgazma kadar her şey. Ama ben bu tür sorunlara odaklanan bir terapist değilim. Gerekiyorsa, hastaları bu konuda uzmanlaşmış meslektaşlarıma yönlendiriyorum...

n Seks deyince sizin aklınıza ne geliyor?

- Aşk geliyor. Hemen peşinden erotizm, pornografi, orgazm vesaire... Zaten aşk deyince, en alasından hepsi onu izler. Bu, diğerlerinin seks anlamına geldiği gerçeğini örtmez tabii. Marquez’in son kitabında beni çok etkileyen bir cümle vardı: ‘Aşık olarak sevişme zevkini denemeden ölmeye kalkma sakın!’ Durum budur. İnsanın ölmeyi isteyecek denli başka bir yere aktığı bir durumdur bu. Evet, ‘o an ölmeyi isteyecek denli...’

n Erkek olduğunuz için iddia edildiği gibi sürekli aklınızda seks mi var?

- Yok canım. Sürekli aklımda seks olması, benim elimi kolumu bağlardı. Bu, bir bağımlılık durumu olurdu. Eskiden alkol bağımlıları için şöyle denirdi: ‘Onlar, alkol işimi yapmama engel oluyor demezler; işim alkol almama mani oluyor derler.’ Bunu sekse uygulasanıza... Tabii ki, seks önemli. Ama beni adeta orgazma sürükleyen başka bir sürü şey var: Edebiyat ve yazmak mesela. Yazıyla ilişkimi bozan bir kadınla sağlıklı ve uzun bir seks hayatı yaşayabileceğimi sanmıyorum. Ama bu, seksin bende geri planda durduğu anlamına gelmiyor...

n Daha gençken daha fazla da, yaş ilerleyince daha mı az geliyor seks insanın aklına?

- Bilmem ki. Bir keresinde 75 yaşlarında bir dostuma sormuştum: ‘İnsan bu yaşa geldiğinde de çok seks düşünür mü?’ Hınzırca gülerek: ‘Hiç aklımdan çıkmıyor ki!’ demişti. Ama sanırım erkeklerde, seksle ilişkili zihinsel meşguliyet daha fazla.

n Neden? Yapısal bir şey mi? Yoksa bu, erkeklerin bir uydurması mı?

- Ne uydurması? Bir kere biyolojik fark çok belirgin. Kadınlar bir tane yumurtluyor, biz erkekler bir attırışta milyon tane sperm bırakıyoruz! Poligamiye yatkınlık da bununla ilgili bir şey. Her yeri tohumlamak isteyen bir yapıda erkekler...

ENTELEKTÜELLER İYİ SEVİŞİR Mİ?

Sizce seks ve cehalet arasında doğru bir orantı var mı?

- Var diyemem ama seks, eylem olarak insanın ‘ekstazik’ bir deneyime kadar yükselebileceği bir yer. Yani insanın kendini ‘hayvana bağlaması’ gerekiyor. Düşüncenin girdiği yerde, seks de şiir gibi azalıyor. Ama bu, bilgisizliğin iyi bir sekse yol açtığı anlamına gelmez tabii. Bildiğimizi dökmemiz gereken, aklın devreden çıktığı bir durumdan bahsediyorum...

n Bu, ‘Seksle entelekt arasında ters orantı vardır’ anlamına mı gelir? İddia edildiği gibi entelektüeller sizce daha mı az sevişir?

- Kim iddia ediyorsa saçmalamış! Kim Sartre’ın iyi sevişmediğini söyleyebilir ki! Sıkı bir entelektüel, ilgi, istek ve duygu alanlarını bütün hayatına yayabilmiş olduğu için, bütün hayatla sevişir. Ama salak gibi bilgiyi takur- tukur çiğneyip, kendi benliğine ve yaşamına katamayan ve entelektüel olmayı sadece ‘çok bilmek’ sanan bazıları, öyle olabilir. İyi bakarsak, en nihayetinde bütün bilginin, felsefenin, edebiyatın, tarihin, sanatın, sinemanın ana izleği nedir ki? Aşk, ölüm, hayat ve seks!

SEKSİN, GİZEMİNİ KORUMASI İYİDİR

Bedensel ve ruhsal ihtiyaçlar ve sorunlar açık açık konuşuluyor. Ama cinsel sorun ve ihtiyaçlar söz konusu olduğunda sessizlik oluyor. Neden?

- Özellikle partnerler arasında sorunların ve ihtiyaçların konuşulmaması, konuşulamaması en önemli sorunlardan. ‘Ben şundan zevk alıyorum, şuramın ellenmesi beni tahrik ediyor, şu hoşuma gitmiyor...’ gibi basit cümleler bile kurulamıyor. Oysa, hepimizin ayrı ve biricik bireysel tarihleri, ayrı ve biricik çocukluk fotoğrafları var. O fotoğraflar, bizim romantik imgelerimizi, erotik imgelerimizi, seksüel istek, arzu ve fantezilerimizi şekillendiriyor. Hiç kimse ama hiç kimse diğeriyle aynı değil. Bu biriciklik biraz da işi zora sokan. Ne var ki, çözüm de orada, zevkin alası da. ..

n Neden ‘ayıp’ duygusuna yenik düşülüyor? Neden açık açık seks konuşulamıyor?

- Bunun da bilindik binlerce cevabı var. Ama biraz tersinden bakarsak, her ne kadar açık açık konuşmamız kimi sorunları çözecekse de, bir yönüyle de gizliliğin kalması taraftarıyım; o da seksin başka türlü bir yönüyle bozulması nedeniyle. Bütün gizliliğini yitirdiğini düşünsene, tatsız olur be! Seksin gizemini koruması da iyidir...

n Bir gün var olan bütün sorunları aşabileceğimizi düşünüyor musunuz? Yani seksin algılanması konusunda bir aşama sağlanabilir mi?

- Doğrusu evet, bu sorunları aşacağız gibi görünüyor. Ama bu sorunları aşıyor gibi görünürken yeni, yepyeni ve belki de daha ciddi sorunlara doğru da gidiyoruz bir yanıyla. Günün birinde belki herkes G noktasını, ‘female ejaculation’ı, prostat masajını öğrenecek ama bizi bekleyen çok daha acayip sorunlar geliyor...

n Nedir onlar? İnsanlığı bekleyen yeni cinsel tehlikeleri öğrenebilir miyiz?

- Şimdi artık ahlaki açıdan rahatlıyoruz ya, 14 yaşındaki kız çocuğu ‘Ben matematik hocamla yiyiştim’ diyebiliyor. Buyurun biz açık olmaktan söz ediyorduk, buyurun utanma olmasın diyorduk. 14 yaşında daha. Ve en pişkin haliyle ‘Matematik hocamla yiyiştim’ diyebiliyor. Burada hoş bir cinsellik var mı? Valla, onu tartışırım...

n Başka?

- Tabii bir de metropol hayatının sorunları var. Bizler artık rahat cinsel ilişki kurabiliyoruz. Değil mi? Yani hemen herkesin, her gece bir başkasıyla yatma özgürlüğü var. Ama ne tuhaftır ki, bu özgür kalabalıkta herkes hálá birini arıyor ve bulamıyor. Demek ki, başka bir şeye ihtiyacımız var. Eskiden cinsel ilişki kapalı bir şeydi, insanlar seksi özgürce yaşayabilmek için bile evleniyorlardı. Şimdi bu yok. Herkes özgür ama... Mutsuz. Arıyor. O kişiyi arıyor. Bir de tabii olasılıkların çokluğu birlikteliklerimizin içindeki emeği azaltabiliyor...

n ‘Nasıl olsa başka olasılıklar var!’ mı deniyor...

- Aynen. Ama ona da emek vermiyorsun. Emek vermediğin hiçbir ilişki de, ilişki olmuyor. Bir başka şey: Metropol kadınının ortak sloganı: ‘Düzgün erkek yok.’ En çok bunu duyuyorum. Bu ne demek? Bir şey söylüyor bu kadın. Bu kadar özgürlüğün içinde bir şey eksik... Bir de metropol erkeğinin tek eşlilik içinde varoluşsal sıkıntısı oluyor...

n Anlamadım...

- Güya bir ilişki yaşıyor. Ama aslında yaşayamıyor. Başka bir ilişkiyi yaşayamama kaygısı, onun var olan ilişkisini de sürdürmesini engelliyor. Yani gelecekte yaşama potansiyeli olduğu yeni bir ilişkiyi kaçırmamak adına, şu an yaşadığı ya da yaşayabileceği sahici, şefkatli, düzgün, emek verilmiş ilişkisinden oluyor...

n Bu tür vakalara ne öneriyorsunuz?

- Bir gün ne hissedeceğini şimdiden düşünme. Geleceği bırak, şimdiyi yaşa. Ve dibine kadar yaşa...

ERKEKLER TUVALETTEN ÇIKINCA ELLERİNİ YIKAMAYI ÖĞRENSİNLER ÖNCE

n Sizce erkekler cinsellik üzerine kadınlar kadar rahat konuşabiliyorlar mı?

- Hiç sanmıyorum. Maço erkek muhabbetlerini cinsellik konuşması olarak saymıyorum tabii. Erkeklerin cinsellik üzerine konuşmaları, avcıların abartılı anılarındaki mizah fakiri fıkra düzeyinde. Doğrusu, bu tür muhabbetleri oldukça kafa açıcı bulurum. Ama yine de kimsenin derinlikten yoksun tenasül hayatı maceralarını dinlemeye meraklı değilimdir. Hemcinslerim tuvaletten çıkınca ellerini yıkamayı öğrensinler önce!

n Dalga mı geçiyorsunuz?

- Yooo. Reina’ya gidiyorum, Niş’e gidiyorum, Nu Pera’ya gidiyorum, bu mekanlar bu şehrin en lüks mekanları güya. Tuvalete giriyorum, adam yanında işiyor, sonra elini kolunu sallayarak gidiyor. Ellerini bile sıkmak istemiyorum...
Yazarın Tüm Yazıları