En zengin 8 ülke Afrika’ya 50 milyar dolar yardım kararı aldı. Bu arada, 2005..." />En zengin 8 ülke Afrika’ya 50 milyar dolar yardım kararı aldı. Bu arada, 2005..." />

Medyadan MUHTELİF ALINTILAR

Güncelleme Tarihi:

Medyadan MUHTELİF ALINTILAR
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 10, 2005 23:25

Haberin Devamı

En zengin 8 ülke Afrika’ya 50 milyar dolar yardım kararı aldı. Bu arada, 2005 yılında Afrika’nın içler acısı hali... (YANDA) Yakup Karahan’a teşekkürler...

 

TÜRKLER’LE BAŞA ÇIKILMAZ

 

Bir ‘ambülans görünümlü minibüs’ yakalanmış. İçi bildiğimiz yolcu minibüsü, dışı (emniyet şeridinden, kırmızı ışıktan geçebilmek için...) ambülans...

 

Bu itoğlu itler zekâlarını hayırlı iş için kullansa, memleket ihya olur!

 

Milliyet, 4 temmuz

 

*

 

Haberin Devamı

BİRİNCİ SAYFADAN...        

 

Vatan’ın batık banka sahibi Erol Aksoy’a düşman olmak için özel bir sebebi var mıdır, bilmem.

Birinci sayfadan kullandıkları fotoğrafta, bir barda bar işletmecileri Celâl Çapa ve Erol Çetin’le içki içen Erol Aksoy, fotoğrafının çekildiğini görünce kaçmaya davranıyor...

 

Resim altında Vatan diyor ki “Vatan muhabiri deklanşöre basmaya hazırlanırken Erol Aksoy paniğe kapılıp yerinden fırlıyor. Şık spor ayakkabılarına rağmen birkaç saniye geç kalıyor...”

 

Vatan, 5 temmuz

 

*

 

ÇEVİRİ ZOR ZANAAT...

 

Fransız Büyükelçisi, PKK tarafından Bingöl’de öldürülen demiryolu çalışanları hakkında ‘Bingöl’deki olayı nefretle kınıyorum. Ölenlerle öldüren cellatları bir torbaya koymamak gerekir. Cellatlar cezasız kalmamalı...’ demiş.

 

Türkçe’de ‘bir torbaya koymak’ diye bir deyim yoktur. Ona ‘aynı kefeye koymak’ derler...

 

Hürriyet, 5 temmuz

 

*

 

Haberin Devamı

MADALYONUN ÖBÜR YÜZÜ

 

Hani kuzeninin eşinden çocuk yaptı diye aile meclisi kararıyla kardeşi tarafından öldürülen Güldünya vardı, davası ancak başladı.

 

Katil zanlısının avukatı “Cinayetin, töre cinayeti olduğu apaçık ortada. Müvekkilim, Doğu’nun en ücra köşesinde, sen git namusunu temizle denen bir yerde yetişmiş. Bunu yapmayan insanların orada yaşama şanslarının olmadığı apaçık ortada” diye savunma yaptı.

 

Maalesef doğru, avukat haklı, kırmamız gereken kısır döngü de bu işte...

 

Hürriyet, 5 temmuz

 

*

 

AZ DEĞİL Mİ?

 

Adalet Bakanlığı önündeki canlı bomba tehdidinden sonra, Ankara alarma geçmiş.


Sabah’ın sürmenşetindeki fotoğrafta Başbakan’ın zırhlı makam aracı siyah Mercedes’in etrafını kuşatmış tam... 18 korumanın fotoğrafı var.

Ondan sonra tabii ki asayişi temin edecek memur bulamazsınız!

Haberin Devamı


Sabah, 5 temmuz

 

*

 

GÜLER MİSİN, AĞLAR MISIN? diyor gazete:

 

Emekli öğretmen havuza düştü. Kurtarma ekibi olarak olay yerine gelen itfaiye, polis ve acil servis ekibinde kimse yüzme bilmediği için, öğretmen göz göre göre öldü!”

 

Pek gülünecek tarafı yok bu işin. Sorumluların anasını ağlatmak lazım derhal...

 

Posta, 5 temmuz

 

*

 

Geçen haftanın EN SAKINCALI HABERİ buydu, şüphesiz.

 

Ben olsam, kullanmazdım...

 

Başını, yüzünü fazla yıkamak sakıncalıymış, çünkü insan 10 sene suyun içindeki manganezi solursa eğer, beyne zarar verir, davranış bozukluklarına sebep olurmuş.

 

Milliyet bu haberi ‘Duşun fazlası beyne zararlı’ başlığıyla verdi.

 

Şok, resmen ‘Hergün DUŞ yapmayın’ dedi.

Haberin Devamı

 

Bizim millete bahane lazım zaten, artık hiç yıkanmazlar!

 

Gazeteler, 5 temmuz

 

*

 

SÜNNET HAYATIMIZI AYDINLATAN IŞIKTIR, diyor başlık.

 

Sünnet, gemilerde hareket yönünü gösteren bir pusuladır, karanlık yollarda birer lamba düğmesi gibi dokununca hayatımızın her bir köşesini aydınlatır... diyor spot.

Huzur İklimi sayfasını bir kadına (Zeynep Sevde Paksu) hazırlatırsan, böyle olur işte... Sünnetin ne olduğunu kadınlar ne bilir!
J

 

(Biliyorum, buradaki Sünnet’in pipinin kesilmesi değil, Hz.Muhammed’in davranış ve sözleri anlamında olduğunu biliyorum. Ama bu espriyi yapmadan tutamadım kendimi...)

DB Tercüman, 5 temmuz

 

*

 

DEVLET YAPARSA DİJİTÜRK NİYE YAPMASIN?

Haberin Devamı

 

Melih Aşık yazdı:

 

Profesör Kerem Doksat, National Geographic kanalındaki garipliğe dikkati çekiyor:

- NG kanalı, eskiden beri, evrim meselesiyle ilgili güzel belgeseller yayımlar. Ancak çeviriler son zamanlarda garipleşti. Örneğin Türkçe tercümede, "... bu buluş da bir kere daha evrim teorisini çürütmekte" deniliyor. Orijinalini dinliyorum; orada ise, "evrimin bir bilmecesi daha çözüldü" diyor. Bu komikliği dinci bazı kanallar senelerdir yaparlar. Bu kafalar acaba NG'nin çevirmenliğini de mi ele geçirdiler? Digitürk yetkilileri bu aleni tahrifatın farkındalar mı?

 

Milliyet, 6 temmuz

 

*

 

MİMAR SİNAN’I TANIMAYAN ÖLSÜN!

 

İstanbul’daki toplantıya katılan yaşayan en büyük mimarlara sormuş HOT, ‘Mimar Sinan’ı tanıyor musunuz?’ diye.

 

Çoğu bu ismi ilk kez duymuş, bir ikisi de ‘Adını duydum’ diye vaziyeti idare etmiş. (HO Tercüman, 6 temmuz)

Doğruysa eğer, Koca Sinan’ın değil, ayıbı (1) mimarlık tarihini ve dinî eserleri tanımayan mimilarların, (2) Sinan’ı duyuramayan, anlatamayan ‘uyuyan güzellerin’!

Bu arada Marcel Pagnol’un meşhur Trilogie’sindeki (Marius, Fanny ve César) bir replik geldi aklıma, tam hatırlamıyorum ama:

 

Lyon’lu Mösyö Brun bir iş için Paris’e gidip döner, Marsilya’ya gelir gelmez (Paris’i de o tarihteki Marsilya kadar bir şehir zanneden kahvenin müdavimleri) sorgulamaya başlarlar:

 

- Paris’e mi gittin? O hale bizim Bilmem Kimi görmüşsündür Paris’te...
- Hayır, görmedim.
- Paris’e gittin ve Bilmem Kimi görmedin, olur mu öyle şey!
- Görmedim.

- O zaman sen Paris’e gitmemişsin...

Bizimki de öyle:


- Mimar Sinan’ı tanımıyor musun?
- Tanımıyorum.

- O zaman sen mimar değilsin!

*
 
ZEYTİNYAĞI TAKTİĞİ

Başbakan Erdoğan yine zeytinyağ gibi üste çıkıyor. Hani kadınların kafese sokulması demek olan türbanı ‘özgürlük’ diye yutturmaya çalıştıkları gibi, hani tarikatlara ve Hizbullah’lara Kuran kursu açma imkanı veren yasayı ‘İnsanlar Kuran’larını öğrenmesin mi?’ diye savundukları gibi, Başbakan Amerika’da konuşurken ‘Din üzerinden siyaset yapmak, dini ideolojik bir araç haline getirmek, dine yapılabilecek en büyük kötülüktür. Dini yozlaştırmak demokrasi ve insanlığa suikasttır’ buyurmuş.

 
En komiği Nazlı Ilıcak’ın Tercüman’ının bu haberi veriş şekli: Patronlara laiklik dersi!
 
DB Tercüman, 7 temmuz
 
*
 
HADİ LAN ORDAN!
 
2007’de AB’ye girmeye hazırlanan Romanya’nın Devlet Başkanı Traian Basescu 
Türkiye’ye tam üyelik değil, imtiyazlı üyelik verilmesinin daha doğru olacağını söylemiş.
 
Türkçe’de bir laf vardır, ‘Dağdan geldi bağdakini kovuyor’ derler...
 
Adam olmuş da ağzına Türkiye’nin adını alıyor...
 
HO Tercüman, 7 temmuz
 
*
 
HÜRRİYET’E BİR HALLER OLUYOR!
 
Faldı, tarottu, astrolojiydi derken... Hürriyet gazetesi de hurafelere inanır oldu.
 
Koskoca Hürriyet’in ikinci sayfasında bir haber: Ragga Oktay nazara geldi!
 
Ragga Oktay’ın önce bileği incinmiş, sonra sesi kısılmış filan bir sürü talihsizlik 
üst üste gelmiş. ‘Nazara geldi’ diyor Hürriyet. Haber değil kocakarı sohbeti mubarek...
 
Hürriyet, 7 temmuz
 
*
 
DİKKAT, PİSTTE BAKAN VAR!
 
Birçok okur bu habere isyan ettiler. Doğrudur ama ne demişler BURASI TÜRKİYE...
 
Hani Erzurum Havalimanı’nda Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ve beraberindekiler 
makam araçlarıyla piste çıkınca, iniş halinde olan Onur Air uçağı pas geçmek zorunda 
kaldı, 172 yolcunun hayatını tehlikeye atarak...
Neyse Sayın Bakanım, Devlet adamlığına yakışır bir şekilde özür (!) diledi de 
(Biz incelemeye giderken ikaz ettiler, biz de pist başından emniyetli alana çekildik. 
Olay bu kadar basit, abartılacak bir konu değil!) mesele kapandı!
Hürriyet, 7 temmuz
*
BARİ SEN YAPMA HINCAL ABİ, iyi Türkçe bilirsin, yabancı dilin var, sözlüğe imla kılavuzuna 
bakmak nedir bilirsin, bari sen, Sanayi Mahallesi’ndeki tabelalar gibi ‘karasör’ deme...
 
(“O park edince büyük karasörlü arabalar, kamyon ve otobüslerin dönmesi 
neredeyse imkansızlaşıyor...” Hıncal Uluç)
Sabah, 8 temmuz
*
AL BİR TANE DAHA!
‘Sakın sık duş yapmayın’ diyen, lafının nereye gittiğini bilmeyen başlıklar gibiydi bu da.
 Sünnet olan AIDS olmaz’ diye başlık atmış Star...
 Bir araştırma sünnetli erkeklerin AIDS’e yakalanma riskinin, sünnetsizlere göre % 70 
düşük olduğun göstermiş, malûm sebeplerle.
Türkiye’de Sağlık Bakanlığı, vakıflar, dernekler, doktorlar, herkes yırtınıyor cahil halkı 
bilinçlendirmek için, aman prezervatif kullanın, aman tanımadığınız insanlarla 
özellikle de fahişeler ve travestilerle cinsel ilişkiye girerken dikkat edin, diye. 
Star başlık atıyor: ‘Sünnet olan AIDS olmaz!’
 
Kim daha cahil acaba?
Star, 8 temmuz
*
YATIRIM
Başbakan Sun Valley’de yaptığı temaslar sırasında küresel Amerikan şirketlerini 
Türkiye’ye yatırım yapmaya davet etmiş, şirket yönetici ve sahipleri de 
Türkiye’de yatırım sözü vermiş.
 
Yabancı tröstlerin yatırım yapacağını duyunca hem sevinir hem de 
endişe ederim ben: yatırım yapılırken altta kimin olacağı belli!
Akşam, 8 temmuz
 
*
 
TÜRK DEMOKRASİSİ
Şakir Süter’in bu seferki fıkrası güzeldi, Necmi Abi (Tanyolaç) anlatmış:
Doktor, akıl hastanesindekilerden birini sorguya çekiyordu:
- Çok sakin görünüyorsun. Seni hangi sebepten buraya getirdiler?
 
Hasta 'çok basit' dedi:
- Ben herkesin deli olduğunu söylüyordum, herkes de bana deli diyordu.
- Sonra ne oldu?
- Ne olacak? Çoğunluğun görüşü kabul edildi!..

Akşam, 8 temmuz
 
*
 
BİZİM GAZETELER NEY YORK’TA MI ÇIKIYOR?
Dünyaca ‘ünlü’ kalp doktoru Türk asıllı Amerikalı Mehmet Öz’ün kitapları piyasada 
kapışılırken, Aykut Işıklar anlatıyor:

(...) Bulunduğum nokta Karadeniz sahilindeki doğa harikası Yalıköy... Kışın 3-4 bin, yazın ise 8 bin kişinin yaşadığı orman ve denizci köyü. Şimdiye dek kalp krizi geçirip kurtulan olmamış. Çünkü ilk müdahaleyi yapacak doktor hiç olmamış. Sağlık ocağındaki ebeyi ara da bulasın. Köylü doğumu kentte hastanede yaptırdığı için, ebenin işi yok. Ne yapsın, sık sık rapor alıp memleketine gidiyor. Şimdi lütfen dikkatli okuyun. İnşallah bu yazıyı 'Sağlık Bakanımız Prof. Dr. Recep Akdağ'ın da önüne koyarlar. 'Yalıköy Muhtarı Hüseyin Uçar'a soruyorum. 'Kalp krizi geçirenlere ne yapıyorsunuz?' Hiç düşünmeden hatta refleksle yanıtlıyor. 'Gömüyoruz. Allah'a şükür kimsenin ölüsünü açıkta bırakmadık. Ne gerekirse yapıyoruz.' Sonra devam ediyor muhtar Uçar. 'Buradan daha ideal köy mü olur? Deniz kenarında püfür püfür esen mezarlık bedava, cenazeyi kaldıracak cemaat Allah'a şükür her zaman kahvelerde bulunuyor. Öyle İstanbul gibi cemaat para ile kiralanmıyor. Kalp krizi geçiren olunca, dualarımızı edip ölmesini bekliyoruz. Belki bir stajyer doktor tayin edilir diye lojman yaptırdık, muayene odası yaptırdık. Doktorun köyümüzde insan gibi yaşaması için her şeyi düşündük ama. Ne kadar başvuruda bulunduksa da yanıt alamadık. Yalıköy'e en yakın hastane Çatalca'da. Yani 60 kilometre uzaklıkta.' (DB Tercüman, 8 temmuz)

 

Bir küçük ilave: Yalıköy İSTANBUL’a bağlı bir köydür, Hakkâri’ye filan değil!..

 

*
 
ELİNİZDEN GELSE...
Başbakan, türban yasağına karşı çıkanlara yine takiyeyle ve zeytinyağı taktiğiyle 
karşılık verdi: ‘Türkiye’de dekolte aldı başını gidiyor, karın kısmı açık pantolonlarla 
üniversiteye bile gidiliyor. Biz bunları düzeltmek için bir kanun çıkarıyor muyuz?’
 
Elinizden gelse...
Milliyet, 8 temmuz
*
BUNU DA NOT ETMEZSEM ÇATLARIM!
Ertuğrul Özkök’ün köşesinde yazdığına göre, Başbakan’ın uçağında ilk kez ... şusi, 
yok nasıldı yahu bu laf, suşu, suşi hah suşi servisi yapılmış misafirlere.
 
Eee, eski bir Karadeniz yemeğidir, Rize’de dedelerimiz de suşi yerdi eskiden!
 Hürriyet, 9 temmuz
 *
 MÜTTEFİKE GEL!
 El Kaide Londra’daki katliamı üstlendikten sonra ‘Sıra İtalya ve Danimarka’da’ dedi. 
Bu arada El Kaide’nin kaçırıp da öldürdüğü Mısır Büyükelçisi haberi gürültüye gitti.
 
Olayların hemen ertesi günü önce Mısır Hükümeti Irak’tan çekildiğin açıkladı, 
ardından İtalya Başbakanı Berlusconi ‘300 askeri çekiyorum’ dedi. Bush’un peşine 
takılıp Irak’ı işgale kalkışmaları büyük bir hataydı elbette, bizde de bunu savunanlar 
olmuştu. Ama şimdi, terör tehdidinden korkup da geri adım atmak... Onu da İtalya 
ve Mısır gibi ‘müttefikler’den medet uman ABD düşünsün. Müttefik olarak olarak 
İtalyan’a ve Arap’a ne kadar güvenilebileceğini herkesten iyi bir Türkler biliriz...
Gazeteler, 9 temmuz
*
ÖDÜNÇ SANATÇI
Yeni kasedi çıkan Zülfü Livaneli’ye bir röportaj yapmış kendi gazetesi Vatan. 
Ben siyasete ödünç girmiş bir sanatçıyım” diyor Livaneli. Milletvekili olarak bir şey 
yapmadan her ay aldığı 6 milyar galiba maaşı da ödünç müdür, sonunda geri verecek mi, 
bilmiyorum tabii. Ama Livaneli niye siyasete girdiğini şöyle izah ediyor:
Türkiye’de çok dürüst, çok düzgün, çok aydınlık insanlar var. Ben bu insanları 
görüyorum, konserlerimde görüyorum. Türkiye’de uygar, temiz, düzgün milyonlarca 
insan var ama bu insanların politikada temsilcileri yok. Ben onların temsilcisi 
olmak dileğiyle siyasete girdim. Onları temsil etmek, o insanların sesini 
duyurmak için. Yoksa yönetmek, yükselen asansöre binip mevki sahibi olmak 
beni ilgilendirmiyor.”
Vatan, 10 temmuz
*
İTİRAF
Siz (hafız ve mevlithanlar) bizim manevî komutanlarımızsınız’ !
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı (ve gerektiğinde) Cumhurbaşkanı Vekili Bülent Arınç
 Milliyet, 10 temmuz
 *
 TAKİYE BANK AŞ
 Eski SPK Başkanı Ali İhsan Karacan, neden ‘İslamî Bankacılık’ diye bir şey 
olamayacağını bir örnekle anlatmış: “Biri çıkıp ‘Kürt bankası kurdum, 
Kürtler parasını başka yere yatırmasın!’ dese, bu kabul edilir mi?”
 
Teoride tamamen aynı fikirdeyim, ama pratikte dert etmiyorum kendime: 
Zaten İslamî banka, faizsiz banka dedikleri Allah’ı ve 21.yüzyılda hâlâ faizin 
günâh olduğunu düşünen insanları kandırmaya yönelik bir eko-takiyeden ibaret!
Milliyet, 10 temmuz
*
HA BU SİZE BİR DERS OLSUN!
Tabii ki İngilizler’e ‘Oh olsun!’ diyen ilkel tepkiye katılmak mümkün değil, 
orada masum insanların canı yandı.
 
Ama şu haberleri de okuyunca (ki yıllardır aynı lafı ediyoruz, ben bile 
‘Londra İslamcı teröristlerin yuvası haline geldi, bir gün İngilizler göğüslerinde 
yılan beslediklerini anlayacaklar’ diye yazdığımı hatırlıyorum) ‘kaşınmışsınız’ 
demek geliyor içimden doğrusu:
Londra’da en az 50 kişinin ölümüne sebep olan patlamaların beyni olarak aranan 
Ebu Katada adlı yobaz, karıştığı bombalı saldırılar sebebiyle 1993’te Ürdün’de 
ömür boyu hapse mahkûm olmuş. Kaçmış ve ... İngiltere’ye sığınmış. Londra’da yaşıyormuş...
Eylemleri organize ettiği tahmin edilen Muhammed el Gerbuzi (Katada’nın müridi) 
1994’ten beri İngiliz vatandaşıymış, Kilburn’de kendine tahsis edilen evde yaşıyormuş. 
 
Hani iki hasmını kurşuna dizdiği için idama mahkûm olan adama, ayağının altından 
tabureyi çekmeden önce sormuşlar, ‘Söylemek istediğin son bir söz var mı?’ diye... 
- Ha bu bana bi’ ders olsun! demiş!

Belçikalılar ha bu size de ders olsun!
Hürriyet, 10 temmuz
*
HÜRRİYET’E BİR HALLER OLDU DİYORUM YA...
Adana’da bir takım sapıklar bir kedinin gözlerini oymuş, mahalleli isyan etmiş tabii ki. 
Hürriyet de isyan ediyor haklı olarak. Peki yapılanın hata olduğunu göstermek 
için kimi referans gösteriyor? Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Bilimleri 
Bölüm Başkanı Ali Osman Ateş’i.

Hayvanlara güzel muamele ve onlara bakmak ameli salihtir, bizlere sevap kazandıran bir davranıştır. Sevgili peygamberimizin bildirdiğine göre, onlara verdiğimiz bir parça ekmek, bir damla su, bizler için sadakadır. Hayvanlara işkence etmek, organlarını kesmek, gözlerini oymak, onları öldürmek, aç susuz bırakarak ölümlerine sebep olmak çok büyük günahtır. Sevgili peygamberimiz bu konuda, Merhamet etmeyene merhamet olunmaz buyurmuştur.”

Hürriyet’in hayvanseverlik yapmak için dinî fetvaya mı ihtiyacı var?

Hürriyet, 10 temmuz

 

*

 

BABALAR VE OĞULLAR

 

Ertuğrul Özkök yazdı. Fenerbahçe, aracı koyarak Belediyespor’da oynayan genç futbolcu Recep Tayyip Erdoğan’ı babasından istemiş. Transfer teklif etmiş yani.

 

Baba Erdoğan’ın cevabı ilginç: “Benim oğlum okuyacak. Zaten donla bazı yerlerde top oynadığını duyuyorum. Bu yüzden ona çok kızıyorum. Siz de bana bu konuyu hiç açmamış olun!”

Hürriyet, 10 temmuz

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!